-4-

14 1 0
                                    

        Deliğe döndümüzde yeni gelen erkek "Tekrardan merhaba." Dedi. "Tekrardan merhaba." Dedim yapmacık bir gülüşle. "Sana ne demeliyim bilmiyorum." Dedi düşünceli bir tavırla. "Eveleyn diyebilirsin. Neredeyse buradaki herkes bana öyle sesleniyor."  Dediğimde dehşete düşmüştü. "Shh, sakın bir daha o kelimeyi söyleme Hologramı görünenlerden başka kimse bize isimlerimizle seslenemez." "Neden böyle saçma bir şey yapıyorlar?" Diye sorduğum sırada Arena Meydanında grup isimlerimizi veren adam bize doğru yaklaşmaya başladı ve yanımdaki bir şeyler söylemek için açtığı ağzını kapattı. "Size bir kaç şey açıklamam gerek çocuklar." Dedi daha da yaklaştı. "Senin deyiminle lidere ne oldu biliyor musun?" Dedi bana dönerken. Ona bilmiyorum anlamında kafamı olumsuzca salladım. "O zaman kulaklarını aç ve beni iyi dinle. Lider felaketler odasında ve onu kurtarmalıyız. Hem grubunuz, hem de senin için dedi." Tekrar bana bakarken. Grup arkadaşım,  "Ne? Hayatta olmaz sen aklını mı kaçırdın Adam? Bu çok tehlikeli, yani felaket odası." Dedi tedirgince. "Bak dostum ben ve Eveleyn lideri kurtamalıyız gelip gelmemen sana kalmış bir şey. Hem orası o kadar da kötü bir yer değil dostum." Dedi bir şeyler hatırlamışcasına. "Ne yani orayı daha önce gördün mü?" Diye sordu yanımdaki şaşkınca. "Bunu boşver konumuz değil. Şimdi lideri kurtarmaya geliyor musun yoksa burada kalıp zehirin tadını mı çıkarıyorsun?" Dedi adam kendinden emin bir şekilde. Yanımdaki de bayağı korkmuş olmalı ki bizden önce gitmeye koyuldu.

        "Tam olarak nerede demiştin bu felaket odasını?" Diye sordu grup arkadaşım. Adam 200 adım sonra sola döneceğiz ve yukarı tırmanacağız." Dediğinde şaşırdım. "Yukarıya nasıl çıkacağız? Merdivenle falan mı?" Dediğimde ciddi ifadesini bozmadan "Evet." Dedi.

        "Kaç adım kaldı Adam. Bu delikte ölmek istemiyorum." Diye sızlanırken grup arkadaşım, adam sakin ses tonuyla "Geldik." Dedi. Cebinden bir anatar çıkardı ve duvara yaslayarak duvarın anahtarı içeri çekmesini izledik. "Sen bu anahtarı nereden buldun?" Dedi sabırsız grup arkadaşım. "Çünkü buraya daha öncede gelmiştim." Dedi donuk sesiyle adam. Ağzımı açıp bir şeyler söyleyecekken kapı açıldı ve derin bir sis havası dışarıya süzüldü. Birden kulaklarımı koparmama yetecek kadar güçlü çığlıklar duyuldu. Bir kaç saniye sonra çığlıklar kesildi ve odaya girdik. Odadaki herşey beyazdı. Sanki odadaki tek leke bizlerdik. Sonra duvarlarda bölümler belirdi, 4 tane. Ve 4 felaket yavaşca bize gelmeye başladı. "Hey! çocuklar artık tek başınasınız ve buradan kurtulmak zorundasınız yoksa felaketler sizi esir alır. Ve çocuklar unutmayın grubunuzu biliyorsunuz. Bu felaketlerle başa çıkabilirsiniz." Dedi ve anında kayboldu.

        "Şimdi boku yedik kızım." Dedi yanımdaki. "Bana kızım deme aptal." Dedim. "Sence şuan bunun derdinde miyim?" Dedi bağırarak. Onu umursamamaya çalıştım ve düşünmeye başladım. Ne yapabilirdim ki? "Sence ne yapmalıyız?" " Yani biz Tsunami grubuyuz ne yapacağız? Felaketlere su depremi falan mı yaşatacağız?" Dedi yapabildilerimizi küçümser şekilde.         

        Düşünemiyordum ve  Ne yapacağımı bilmiyordum. Donup kalmıştım. "Hey! Hey! Sana sesleniyorum. İyi misin?" Dediğinde grup arkadaşım kafamı olumlu anlamda salladım. "Ne yapacağız?" Diye sorduğumda. "Beni izle ve taklit et." Demişti. Onu izlediğimde konsantre olduğunu gördüm." Neye konsantre olmalıyım?" "Shh, sessiz ol bunu sana söyleyemem. Eğer söylersem felaketler duyar ve işimizi bitirirler. Anladın mı?" Dediğinde kafamı salladım. "Herhangi bir şeye odaklan ama odak noktan güçlü olsun." Dedi ve düşünmeye çalıştım. Tanrım daha ne düşüneceğimi bile bilmiyordum. Tanrım unuttun mu ben hiçbir şey hatırlamıyorum? Dediğimde grup arkadaşım cevap verdi. "Şu lideri düşünebilirsin. Seni daha önceden tanıyordu." Dediğinde anlamamıştım. "Sesli düşündün." Diyerek gülmüştü. Ve felaketler daha da yaklaşmaya başladılar. Felaketler önüme geldiğinde odadaki herşey kayboldu ve herşey siyaha boyanmaya başladı. Artık herşey siyaha boyanmıştı ve biz hiçbir şey yapamamıştık. Kendimi gittikçe daha kötü hissediyordum. Nefes almam öyle zorlaşmıştıki hatta alamıyordum. Grup arkadaşıma baktım ancak çoktan yere serilmişti. Dumanlar onu esir almaya başlamıştı. Yavaş yavaş bana da yaklaşmaya başlamıştı, siyah dumanlar.        

        Nefes aldığımı hissederek uyanmıştım. Kendimi öyle kötü hissediyordum ki bunun tarifi yoktu. Ayağa kalkmaya çalıştım ancak her defasında daha sert düştüm. En sonunda büyük bir çaba sarf edip ayağa kalkabilmiştim. Yanıma baktığımdaysa grup arkadaşımın olmadığını fark ettim. Odaya göz atmaya başlamıştım ancak duman hala öyle yoğundu ki hiçbir şey göremiyordum. Dumanlar hızla çekilmeye başladı ve nihayet arkadaşımı gördüm. Hala yerde yatıyordu. Hemen yanına gidip nefes alıp almadığına baktım. Tanrıya şükür ki yaşıyordu. Dumanlar hızla yok olurken ayılmaya başladı. Ayağa kalkmaya çalıştı ancak oda benim gibi zorlandı. "Biraz kendine gel öyle kalkarsın ayağa." Dediğimde kafasını tamam anlamında salladı. Biraz zaman geçtikten sonra yavaşça ayağa kalkmaya başladı. "Felaketler nereye kayboldu?" Dediğinde tanıdık bir ses birden belirdi ve cevap verdi. "En büyük felaketiniz artık biziz." Dedi ve ardından 3 kişi daha belirdi. Artık odada 4 felaket ve biz kalmıştık.

        "Selam Eveleyn." Dedi lider bana yaklaşırken sanırım benim felaketim oydu. "Felaket onu ele geçirmiş Eveleyn sakın söylediklerine inanma." Dedi grup arkadaşım. Aniden iki felaket ona yaklaşmaya başladı. Ben daha ne olduğunu anlayamadan lider ve yaşlı bir adam bana doğru yaklaşmaya başladı. Kaçmaya çalıştım ama sanki bu küçük oda daha da küçülebilirmiş gibi küçülmeye başladı. "Hey Eveleyn, beni hatırladın mı?" Dedi yaşlı adam daha da yaklaşırken. "Ah unutmuşum tabi Victoria tüm hafızanı sıfırlamış olmalı." Dedi dalga geçerek. "Eveleyn tatlım beni nasıl unutursun? Bana hep 'Tüm hafızamı yitirsem bile babamı asla unutmam.' Demiştin. Ben seni hiç unutmadım nasıl olurda sen beni unutursun Eveleyn?" Dedi şefkatli gözlerle bana bakarken. "Eveleyn babanı unutmana şaşırmıyorum. Sonuçta sana tecavüz etmeye kalkışmıştı. Unuttun mu?" Dedi lider gözlerini bir saniye bile benden ayırmadan. "Sana inanmıyorum. Sende bu adamda yalancısınız. Gerçek bile değilsiniz." Dedim gözlerimi birdaha görmek istemezcesine kapatırken. "Hayır tatlım biz yalan değiliz ve tamamen gerçeğiz kendini kandırmayı bırak. Bak ne diyeceğim, gidip Victoria'dan hafızanın bir kısmını geri getirmesini isteyeceğim." Dedi ve yok oldu yaşlı adam. "Eveleyn selam tatlım, beni özlemiş olmalısın." Diyerek cılız sesini odaya doldurmuştu Victoria. O benimle beyazlıların götürdüğü odada konuşan kadındı. Konuştuklarımız bir an zihnimde canlanmıştı.  "Herşeyi bozdunuz." Dedi bana işaret parmağını doğrultarak. "Burada hiç kimse Beyazlılara karşı gelemez ama senin 'lider'in geldi. Hem de sırf ne için Eveleyn ? Senin için ama sen onun için geçmişini hatırlamaya tenezzül dahi etmiyorsun tatlım. Bu sence de acınası değil mi Eveleyn?"  Bulunduğumuz yere beni liderin sesi getirmişti. "Sana söylüyorum Eveleyn." Dedi yakalarımdan tutmaya çalışarak. Yakalarımdan tuttuğunda ise beni yukarıya kaldırmaya başladı. Victoria'ya dönüp, "Onunla ne yapmalıyız hayatım. İstersen şuan da nefesini kesebilirim." "Hayır tatlım. Onun acı çekmesini istiyorum." Dediğinde lider beni bıraktı ve Victoria konuşmaya başladı. " Biraz geçmişini izlemeye ne dersin Eveleyn?" Dedi ve yanında bir ekran belirdi. Ekranda bir kız vardı ve değişik bir şekilde çok güzeldi. Kızın yanında lider vardı ve bir çayırda yatıp yağan yağmur altında ıslanıyorlardı. Yağmur giderek şiddetini arttırmıştı. Ama hala yatıp yağmurun keyfini çıkarıyorlardı. Sonra lider kalktı ve kıza elini uzattı. "Haydi Eveleyn, fazla ıslanmak istemiyorum. Buradan gidelim." Dediğinde donup kalmıştım. Victoria "Ahh tatlım, sanırım biraz etkilendin ha?" Dediğinde ona dönmüştüm ama o tekrar ekrana bakıyordu. Ekranda bu sefer lider ve Victoria vardı. Arena'daydılar. Meydan'ın ortasına gelmişlerdi ve sürekli gülümsüyorlardı. Herkes hiç durmadan ikisini alkışlıyordu. Sonra adam geldi ve birkaç şey söyledi sırayla Victoria ve sonra lider 'Evet' dedi. Sonra birbirlerini öptüler ve ekran gitti. "Yani izlediğin gibi Eveleyn." Dedi ve lideri öptü. "Gördüğün gibi liderin hayatı ikiye ayrılıyor. Benden öncesi ve benden sonrası." Dedi ve herşey kayboldu. Tekrar siyah dumanlar hızla odayı kapatmaya başladı.

YolculukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin