Ellerimi bırakmamak için ekstra bir çaba harcıyordu. "Lanet olası ellerini hemen ellerimden çek Tom." Dedim ellerimi sıkıntı için Tom'un ellerinden kurtarmaya çalışarak. "Rahat dur Eveleyn. Bu birleşme olacak güçlerimden kaçmanın imkanı yok, kızım." "Hadi ya bende tam böyle diyordum zaten." Biz aramızda tartışırken. Jess ellerini arkasından bağladığı bir çocukla tartışarak yanımıza gelmeye başladılar. "Rahat dursana Chris. Artık senin için herşeyin sonu geldi." Dedi. Bu Tom'un bahsettiği kişi olmalıydı. "Senin sonunu korkun getirecek, Chris. Yoksa sana sınavda iyi davranmadılar mı?" "Sen kimden bahsediyorsun öyle Jess." Jess, "Annen ve nişanlını diyorum, tatlım. Hani seni küçükken yetimhaneye bırakan annen ve seni en yakın dostunla aldatan nişanlını diyorum." Dediğinde hala neler olduğunu anlamıyordum. Chris "Peki sana ne demeli Jess, üvey kardeşinle beraber olacak kadar ne yaşadın, ha? Tanrı aşkına!" Derken birden sesler yükselmeye başladı. Havadaki lacivertlik yavaş yavaş kaybolmaya başlıyordu. Dolunay yerini güneşe bırakmak için hareketlenirken Tom ellerimden yakaladı ve anlayamadığım bir kaç şey söyledi.
Şuan çok başka bir yerdeydim. Burası diğer yer gibi değildi. Etrafıma bakındığım sırada karşımda Tom'u gördüm. Aramızda 3 veya 4 metre kadar mesafe vardı. Sonra yan tarafımdan kalınca bir erkek sesi yükseldi. "Hoşgeldiniz. Burada bulunmanızın sebebi tek bir beden için savaşmak. Bu yarışı kim kazanırsa bedenini tekrar alabilecek ve karşısında bulunan kişininde özellik ve güçlerini alacak." "Peki ya bedenini alamayan diğer kişi, o ne olacak?" Dediğimde yaşlı adam, "Felaketler odasına hapsolacak." Dedi.
Tom karşımda bana alayla bakıyordu. "Sende biliyorsun ki Eveleyn, benim karşımda hiçbir şansın yok." Dediğinde gülümsemesi daha da genişledi.
Derin bir nefes aldım. İşte başlıyorduk. Tom bana daha çok yaklaşmaya başladı ve tam yanıma geldi. "Savaş balşasın Eveleyn." dedi ve ellerimi kavradı.
Ellerimiz buluşunca başka bir dünyada daha geçmiştik. Son gücümle savaşıyordum. Sanki bütün gücümü verdikçe bedenim yok oluyor gibi oluyordum. Tom "Evleyn, sana bol şans. Umarım felaketler odasında Lideri bulabilirsin." Dedi ve göz kırptı. Sonrasındaysa herşey yok oldu. Benim için.
Uyandığımda beyaz bir odadaydım. Her şey beyazdı, fazla beyaz. Sonra birden 4 kapı belirdi ve 4 felaket bana yaklaşmaya başladı.
4 felaket anında 4 kişiye dönüştü. En solda duran kişi Sarışın bir adamdı. Yanında kızıl bir kadın duruyordu. Kızıl kadının yanındaysa başka bir adam daha vardı ve onun yanındaysa sarışın bir kadın duruyordu. Sarışın kadın bana yaklaşmaya başladı. "Selam Eveleyn, ben Caroline ve senin en büyük felaketin olacağıma dair sana söz veriyorum." Dedi ve birden kayboldu. Nereye gittiğini çözmeye çalışırken soldaki sarışın adam geldi ve "Eveleyn, senin en büyük felaketin olmak için Caroline ile yarşıcağıma emin olabilirsin." Dedi ve göz kırptı. Oda Caroline gibi birden kaybolmuştu. Kızıl kadın geldi ve tüm samimiyetiyle "Seni, Eveleyn Tom ve Caroline'den koruyacağıma söz veriyorum." Biraz uzun kalmıştı Tom ve Caroline'e göre. "Adın ne?" Dediğimde "Victoria." Demişti. Sonra diğer adam geldi ve "Yok olmalısın Eveleyn. Burada kalmamalısın. Savaşı kazanmalıydın." Dedi ve Victoria'nın ardından oda kayboldu.
"Eveleyn, felaketinden kaçmanın imkanı yok." Dedi Tom sinirli bir şekilde beni ararken. Bense var olduğunu bilmediğim bir kapının ardından onu izliyordum ama o beni göremiyordu. Victoria sağolsun. "Eveleyn!!!" Diyen bir adamın bağırışlarını duyuyordum. Sesi çok tanıdık geliyordu. Fazla tanıdık. "Eveleyn, bu liderin sesi ona merhaba demek ister misin?" Dedi Victoria.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolculuk
FantasyGünlerdir gidiyorduk.Hiç bir şey bilmiyordum, hatırlamıyordum.Kim olduğuma dair en ufak bilgiyi bile hatırlayamıyordum.Ne adımı ne de kim olduğumu…