Yazarın ağzından;
Kulağa dolanların tam tersiydi aslında hissettikleri ve istedikleri. Ağızından çıkanı kulağı duyuyor mu kendisinin bile bilmediği bir zaman dilimindeydi , yalnız hissediyordu. Tanrı'ya inanıp, inanmamak arasında kalmıştı.
Her şeyi sorgular haldeydi, 'Bu Dünyaya sadece acı çekmek için gelmiş güçsüz bir kız olmak zorunda mıydım?', 'Neden burada ki rolüm cılız ve acı çeken kadındı?', 'Mutlu olacak mıyım?', 'Bunları hak edecek ne yaptım?', 'Neden bu haldeyim?', 'Kendimi sevemiyorum, kendime acıyorum. Peki ya sorumlusu kim ya da kimler olacaktı?' Ve 'Taehyung bana acının getirdiği bir şans mıydı? Yoksa sadece, hayatımı karartan ve kendimden nefret etmemi sağlayan kişi miydi? Kimdi o? Hayatımda nasıl bir anlam taşıyordu? Seviyordum ama neden? Bana acı çektirdiği için mi? Beni kurtarmak için kendi bedenini acılar içinde bıraktığı için mi?'
Bu ve bunun gibi daha birçok soruyu kendi içinde tekrarlıyordu, hangisiydi, bilinmezdi. Kimse bilemezdi, kadının yaşadıklarını ve düşünüp düşünüp acı çektiği şeyleri. Kendi düşünceleri arasında kendini boğuyor, boğulmamak için çırpınıyordu. Fakat nafile, çırpındıkça batarsın derler. Tam da öyle oluyordu, Jennie düşüncelerinden kaçmak isterken tam da ortasında buldu kendini ve bu düşünceler, bıçak gibi saplandı küçük kalbine.
Bunu çok sonralardan anladı ve kaçmak yerine bıçakların ona saplanmasına, düşüncelerin onu boğmasına izin vermedi. Cesaretli oldu, her şeyi sorguladı. Yaşama sebebinden, morarmış tenine kadar her şeyi sorguladı. Sonunda cevabı olmayan bir çok soru işareti kalmasına rağmen onlardan kaçmadıgı için daha iyiydi.
Geçmişe bağlı yaşayan biriydi, onları unutmaz, bir şekilde onlarla yaşamayı öğrenirdi. İyi de olsa, kötü de olsa bırakmazdı geçmişin elini tutmayı. Geçmişin demirden eli buz gibide olsa acı çekerek tutardı o eli. Öylesine naif biriydi ki aslında, bir çiçeğin koparılmasına bile üzülüyordu, dışarıda yaşayan hayvanlara mamalar alıyor, onları besliyordu, sokakta yaşayan insanlar için, yetimhanede olanlar için defalarca kez bağış yapmıştı. Giymediği kıyafetleri atmıyor, onları ihtiyacı olan kişilere veriyordu. O tamamen saf bir kalbe ev sahipliği yapıyordu.
Bu yüzdendir ya! Sorguluyordu. Bu yaptığı iyiliklerin karşılığını alamadığı için sorgulamaya zorunlu hissediyordu kendisini. Yaptığı tüm iyiliklerin karşılıksız kalmayacağına inandırmıştı kendini, ve bu yüzden zoruna gidiyordu. Tanrı'nın onu görmezden gelmesine kırılıyordu, son dönemlerde Tanrı'ya inancı bile kalmamıştı oysa.
Taehyung'u izledi uzun uzun, seviyordu onu. Öyle çok seviyordu ki bu sevgi ikisine de fazladan yetecek kadardı. Hatta bazen ona olan sevgisinden korkuyordu. Bunun üstesinden kalkamayacağını düşündüğü çok zaman olmuştu, fakat bir şekilde en iyi o yüklemişti bu aşkın ağırlığını. Canı yandı, günlerce, haftalarca ağladı , tekrar ve tekrar acı çekti ama yine de başarabildi. Kendiside şaşırdı bu duruma fakat artık bir anlamı kalmamıştı, ne beslediği duyguların ne de Taehyung için yaşamak istemesinin.
Birazdan, az zaman sonra veda ediyordu sevdiğine yaşlı gözleriyle. İkisi de bitik haldeydi ve acı onların etrafını dikenli kollarıyla sarıp sarmalamıştı. Birbirlerini o dikenlerden kurtarmak için çok uğraş verdiler ama sonun ne olacağı belliydi. Biri bile kaçamadı o zehirli dikenlerden, ikisi de zehirin kanlarında dolanmasını izleyecek kadar güçsüzleşmişlerdi.
Taehyung, o ise Jennie'yi kaybetme korkusuyla yanıp tutuşuyordu. Onu bir kere bile mutlu edemediği için kendini suçluyordu. Jungkook'u kurtarabilmek için yanlışlıkla öldürdüğü babasını da hatırlıyor ve daha fazla pişman oluyordu. 'Keşke başka bir şekilde karşılaşabilseydik sevdiğimle.' Tıpkı böyle düşünüyordu ve umduğu buydu. Jennie'nin yüzüne bile bakamıyordu artık, çünkü onda açılan yaraların tek sebebi kendisiydi. Onun ruhsal ve fiziksel olarak sahiplendiği acıları kendisinin hak ettiğini düşünüp Jungkook'un adamlarına karşı gelmiyordu. Canı yanıyordu, bedeni isyan ediyordu ama o sadece on metre uzağında, kafasına silah dayatılmış Jennie'yi düşünüyordu.
Onun ölmesini istemiyordu, onunla bir sürü hayali vardı, önce onun yaralarını iyileştirecek, onu mutlu edecek ve güzel anılarla dolu hatıralara yelken açacaklardı. Bu kadar erken gitmemeliydi, eğer ki Tanrı, Jennie'yi Taehyung'dan bu kadar erken alırsa, Taehyung ne yapabilirdi hiçbir şey bilmiyordu, onsuz yaşayabilmeyi bir an için bile düşünmemişti. Öyle bir ihtimale izin veremezdi, ya sevdiğinin peşinden gidecekti ya da onun ölmemesini sağlayacaktı. İki ihtimal de acının yakasını sıyırıyordu, Taehyung defalarca Jennie için ayağa kalkmış fakat Jungkook'un emri altında olan adamları tarafından tekrar ve tekrar dövülerek yere düşmesini sağlamışlardı.
Yere kan damlalarının iliştiği dakika bir ses duydu, bu ses Jungkook'a, eskiden onun için ölebilecek olduğu kişiye aitti "Ona veda etmeyecek misin ,Taehyung?"
Taehyung, neler olduğuna inanamıyor ve anlamakta gecikiyordu. Bunları söyleyen ve yapan gerçekten Jungkook muydu? Diye düşünüyordu. Bunu kendisine nasıl yapabildiğine şaşırıyor, anlam veremiyordu. Bu nefretin sebebi neydi onu bile tam çözebilmiş değildi. Sadece intikam ateşiyle kavrulan Jungkook karşısında güçsüz kaldığı için üzülüyordu. Aslında bu üzüntü sadece Jennie'yi koruyamadığından kaynaklıydı.
Kendinden iğreniyordu, bu ellerle vurmuştu sevdiği kadına, bu dille ezmişti yardım çağrılarını, bu acımasızlıkla katletmişti masum kadının içindeki küçük kızı. Bu ayakla tekmelemişti onu, şimdi düşünüyordu ne kadar acımasız biri olduğunu.
Anca şimdi anlayabilmişti, kadın ağlarken nasıl ona vurmaya devam edebildiğini kendisi de anlamamıştı ve kendinden tekrar nefret etmişti. Nasıl acı inleyişlerine, hıçkırıklarına, gözyaşlarına, küçük elini yardım almak için uzattığında nasıl görmezden gelmişti? Nasıl elini tutmamış, gözyaşlarını silmemiş, hıçkırıkları yerine kahkahaları getirmemişti? Bu yüzden sevmiyordu kendisini, bunları o kadına yapmaması gerektiğini çok geç olduğunda anlayabilmişti.
"Sen çok değişmişsin Jungkook..." dedi, çaresizlikle. Bu onu yaptığından vazgeçirmek için değildi, bu bir ahıt, bir feryadtı. Bu kalbinin sesiydi, çünkü gerçekte Jungkook'un şimdi olduğu kişiden çok uzakta olduğunu hatırlıyordu. Yıllar insanı olgunlaştırırdı fakat Jungkook, bencilleşmişti, tüm ilginin üzerinde olmasını istiyordu ve arkadaşları onu unuttukları için kendini yaptıklarıyla teselli edecek şekilde intikam alıyordu.
Fakat bilmiyordu o intikam almak istediği arkadaşları, dostları çok acı çekmişti. Hepsi çok uzun süre toparlanamamışlardı ve bu, özelllikle Taehyung'da travma olarak kalmıştı. Her kırık cam gördüğünde Jungkook'un kafasında kırılan bira şişesinin camları geliyordu aklına. Bu onun, defalarca kez Jungkook'u anmasını, onu hatırlamasını sağlamıştı. Onun için karakterine zıt davranıp defalarca kez ağlamıştı fakat bu olanlar, yaşadıkları, kaybettikleri ve hissettiği acılar sadece Tanrı'nın bir oyunuydu.
Tanrı'ya boyun eğmek istemiyordu, karşı gelmek ve sevdiği kadını ölümün keskin pençelerinden kurtarmak istiyordu. Karşı gelmemek, Jungkook'un Jennie'ye yapacaklarını izlemesi demekti, bunu yapmayacaktı.
Jennie bir daha ağızını açmadı, Taehyung ise ayağa kalkıp sevdiğini kurtarmak için onlarca kez denemeye devam etti, en son bacağındaki kırıkla ayağa bile kalkamadığı dereceye gelince durmak zorunda kaldı. Jennie, yaşlı gözleriyle Taehyung'un yerdeki yaralı bedenine bakıp daha fazla ağlıyordu. Ölse bile onu bu şekilde bırakmak istemiyordu, onun iyi olduğunu görüp gitmek istiyordu dünyadan ama imkansızdı. Her şey için geç olmuştu, fazla geç.
Birbirini izleyen iki çift yaşlı göz. Bir tarafta veda etmeyi kabullenemeyen biri , diğer tarafta çoktan veda etmiş biri. Zıt kişilikleriyle birbirini çeken zıt mıknatıslar gibiydiler. İkisi de farkındaydı bu büyük enerjinin. Birbirlerine yumuşak iple bağlanmış gibiydiler, onları birbirlerine çekiyordu istemsizce. O ip sayesinde ruhlar çoktan birleşmişti ve ruhlara hızla atan kalpler eşlik ediyorlardı. Fakat bedenler... Onlar acıya zincirlenmişlerdi sanki. Kurtulmak imkansızdı, tek ya da birlikte hiçbir şekilde bu zincirler kırılmıyor, kopmuyorlardı.
•••BÖLÜM SONU•••
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love Over | Taennie
FanfictionÖfkeliyim, oyun oynamak eğlenceli Karanlık oda, kırmızı kan Dolu şişe, kırık cam Uyandır beni Bana beni uyandırmak istediğini söyle LOVE OVER | 06.12.2020 - 31.01.2021 Taennie#1