Kendimi odanın ortasında olan kocaman yatağa attım.
Fakat sırtımın iki tarafına keskin bir acı peydah oldu hızla yerimden kalktım yatağın Üzerine baktığımda hiçbir şey yoktu. Üzerindeki örtüyü kaldırdığımda ‘da aynı şekilde hiç bir şey yoktu .Sırtımdaki ağrı giderek artmaya başlamıştı yatağa oturdum . Geçmesini bekledim ellerimi arkaya götürmeye çalıştığımda canım daha çok yandı en sonun da pes ettim.
Ağrı azalınca yavaş hareketler ile banyoya gittim üzerindeki elbisenin kolarını indirdim aynadan yansımama baktım ardından arkamı döndüğümde sırtımın iki tarafında morluklar vardı. Fakat sırtımdan şimdiye kadar hiç darbe almamıştım. Aynadan gözlerimi çekip elbiseyi takrar giydim.
...
Yataktan çıkıp üzerimi değiştirdin ardından yemek salonuna adımladım yemek salonunda ;kral ve ailesi ,rütbeli askerler ve askerlerin ailesi olurdu.
Salona girdiğimde babam ile prens Helios ‘ün konuştuklarını gördüm yanlarına adımladım.
Prense ufak bir reverans yapıp babama döndüm başıma öpücük kondurdu.
“Daha iyi görünüyorsun Liya “
Prens 'in kalın ve erkeksi sesini duyduğumda kendisine baktım siyah kirpikleri’nin gizlediği yeşil gözlerine baktım .
“daha iyiyim prens Helios “
“lütfen Liya baban beni oğlu olarak görüyor sende bana Helios diye bilirsin .”Prens ile küçükken hep birlikte oynardık taki 15 yaşına geldiğinde askeri bir kampa gidene kadar zaten geldiğinde 25 yaşındaydı saray ve asker ile ilgilendiği artık oyun oynamaktan daha önemli işleri olduğu için konuşmayı da kestik. Daha çok askerler ve Ordu hakında konuşmaya başladık.
Küçükken birbirimize şaka yapar dalga geçerdik güzel günlerdi.Prensin sorusu ile babama döndüm başı ile onaylayınca prense tekrar döndüm.
“ peki... Helios”
Babam arka tarafa giderken ben öylece kalmıştım.
“ saçların eskisinden daha uzun ve kâr gibi “
Ellerim saçlarıma gitti. Gülümsedi. “ evet.yani hızlı uzuyorlar"“Fakat eskisinden daha güzeller “
Pekala utanmıştım ve kızarmıştım. Kral 'ın gelmesi ile koşar adım bana ait olan babam'ın yan tarafındaki yerime oturdum . Herkes kralın gelmesi ile susmuş sesiz ve bir şekilde yemeklerini yiyorlardı.
Yemek salonu'nun kapısı hızla açıldı. Kral şaşkın bakışlar ile kapıya dönmüştü.
Tabi prensler ve askerlerde .
“ Kralım saldırıyorlar Pelen Krallığı'nın askerleri " demesi ile yemek salonundaki herkes ayaklanmıştı “ Liya odana kendini koru “ demiş saçlarımı öpmüştü.
Koşar adım odama gittim ve kapıyı kilitledim güçsüz olmaktan nefret ediyordum. Orada bir çok insan savaşırken ben burada dört duvar arasında tıpkı bir fare gibi saklanıyordum.
Pelen Krallığı ile Legorya Krallığı birbirine düşman iki Krallıktı.
Zamansız saldırmış gafil avlanmıştık.
Savaşın sesleri geliyordu dalga sesleri ,ateş'in bir şeyleri yakışı ,rüzgarın savurduğu dalların sesi geliyordu .
Kimseye birşey olmasını istemiyordum.Nerede ise 1 saat geçmişti fakat hala sesler geliyordu kapının vurulma sesi geldi dolaşmayı bıraktım arkamı dönüp kapıya baktım tekrar vurma sesi geldi koşar adım tekli koltuğu önüne koyacağım vakit kapı büyük bir gürültü ile açıldı. 2 asker vardı biri diğerine göre fazlası ile yapılıydı koşarak bana doğru gelmeleri ile banyoya koştum fakat belimden yakalamıştı “ bırak beni bırak “
Çırpınmama bağırmama ramen bırakmıyorlardı koridora çıktığımızda bir çok asker yerdeydi .
"Bırakın,bırakın! Bırakın diyorum!!" Çırpınışlarım boşaydı beni belimden tutmuş götürüyordu.
Saray'ın büyük bahçesine çıktığımızda yerde bir çok asker yatıyordu ileride ise savaş vardı.