-2-

16 4 0
                                    

Telefonumun çalmasıyla düşüncelerimden ayrıldım. Ekrana baktığımda ağabeyimin aradığını gördüm. O farklı bir eve çıkmıştı. Çünkü ailemizin baskısından sıkılmıştı. Ona tek sırdaşım diyebilirdim. Duygularımı sadece onun yanındayken anlatabiliyordum. Bu nişanlanma işi çıkınca çok sinirlenmiş bana istersem yanında yaşayabileceğimi söylemişti. Kabul etmemiştim.

Telefonu açtığımda sesini duymamla yüzümde bir gülümseme oluşmuştu. "Günaydın." dedi. Aynı şekilde cevap verdim. "Nasılsın, okulda mısın?" "İyiyim, hayır okulda değilim Ekin ile dışarıda kahvaltı yapıyoruz okula geçeceğiz şimdi." Diye cevap verdim. "Sen nasılsın?" diye soran ben oldum bu defa. "Beni biliyorsun şuan işlerle uğraşıyorum ama bundan nefret ettiğimi de biliyorsun."
Ağabeyim inşaat  mühendisliği okumuştu. 27 yaşındaydı ve babamın isteği üzere, ne kadar kabul etmek istemesede, kendi şirketimizde çalışıyordu.
"Eğer akşam müsaitsen bana gel ağabey kardeş gecemizi yerine getirelim diyorum, ne dersin?"
"Akşam müsaitim bana uyar hem ne zamandır yapmıyoruz özledim seni."
"Tamam o zaman ben kapatıyorum şu işlerimi hemen bitireyim akşam görüşürüz." 
"Görüşürüz."

Kapattığımda Ekin'in "Yediysen kalkalım geç kalmayalım." dediğini duymamla ayağa kalktım. Hesabı ödememizle dışarıya çıkıp arabaya bindik.

Okulun önüne gelmemizle arabayı park etti ve cebinden çıkardığı yüzüğü parmağına taktı. Aşağıya inip yürümeye başlayınca yanında yürümeye başladım. Dersim 20  dakika sonra başlayacaktı. Ben de psikoloji okuyordum. Ailem buna da karşı çıkmıştı ama onları dinlememiştim. Bu bölümü seviyordum. 

Ekin "Senin dersine daha var galiba istersen kafeteryaya geçelim trafik vardır diye erken çıkalım dedim ama hemen geldik."
"Olur daha 20 dakika var."  İçeriye girdiğimizde bizimkileri her zamanki masada bulduk ve onlara doğru gittik. Mert'in "Ooo bizim güzel, mutlu, birbirine yakışan ve birbirine çok aşık olan çiftlerimiz gelmiş." Dedi her zamanki geveze hâliyle. Ona gözlerimi devirdim.
Aylin'in gülümseyerek "Günaydın." demesiyle ona gülümsedim. Onun arkasından masadaki diğer kişilerlede selamlaştık.  Boş sandalyelere oturduk.

Anıl "Düğününüz ne zaman?" Diye sorunca hızla ona baktım. Bu çocuktan haz etmiyordum. "Daha bunun için çok erken düşünmüyorüz daha." dedim. Ekin'in de ondan pek hoşlandığı yoktu kötü bakışları onun üzerindeydi. Bu bakışlara aynı şekilde Anıl'da karşılık veriyordu. Daha fazla bu gerginliğe dayanamayarak "Benim dersim başlayacak görüşürüz." diyerek ayağa kalktım. Ekin'e bakarak "Çıkışta beni almana gerek yok zaten ağabeyime gideceğim kendim giderim." Gülümseyerek "Tamam." diye karşılık verdi. "Bir şey olursa haber ver." Onu onayladım ve sınıfıma gitmeye başladım.

İçeriye girdiğimde boş bulduğum orta sıralarda bir yere oturdum. İçerisi iyice dolmuştu hocanında girmesiyle tamamen derse odaklandım ve not alarak anlattıklarını dinledim. 1 saatin sonunda ders bitince eşyalarımı toplayarak dışarıya çıktım.

Çıkışa doğru yürürken bir ses duymamla sesin geldiği yöne doğru döndüm. Bu onun çığlığıydı. Meliha'nın. Ne olduğunu anlamak için biraz daha yaklaştım. Karşısında Banu, Ayla ve Nisa vardı. Çığlığı duyan çoğu kişide onlara bakıyordu.
Meliha'nın üzerine kahve dökülmüştü ve o yerdeydi. Meliha "Sen ne yaptığını sanıyorsun yandım."
Banu alaycı bir şekilde "Bence sen önce yürümeyi öğren bana çarpan sendin düştüysen bunu sorumlusu  ben değilim." Meliha "Yaptığım projem gitti benim için çok önemliydi ne yapacağım şimdi?" Dedi ağlamaklı bir sesle. Banu gözlerini devirip "Tekrar yaparsın işin ne?" Umursamaz bir sesle konuşmuştu. Daha sonra Meliha'nın yanından geçerek uzaklaştılar. Bir an yanına  gidip gitmeme arasında kaldım ve vicdanıma yenik düşerek onun  yanına doğru ilerledim.
Daha sonra bundan pişman olacağımı düşünememiştim.

Söylenemeyen DuygularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin