Nereye gittiğimi ya da gideceğimi bilmiyordum ama istediğim tek bir şey vardı o da buradan uzaklaşmaktı. Köşeden dönünce duraksadım. Ne yapacaktım şimdi, nereye gidebilirim? Bir tek ağabeyim vardı gidebileceğim. Hayır, gidemezdim eğer beni bu hâlde görürse çok kızardı.
Arkamdan Ekin'in sesini duyunca tekrar hızlandım şuan onunla konuşacak durumda değildim.
"Arya! Bekle lütfen neden kaçıyorsun?"
Senden kaçıyorum.Tam bu sırada karşıma çıkan arabayla aniden durdum. O da ani bir fren yaparak durdu. O zaman bazı şeylerim farkına vardım. Ne yapıyordum ben? Az kalsın araba çarpıyordu.
"Arya! İyi misin?" Gelmişti, yetişmişti. Ne yapacağımı bilemiyordum. Arabanın kapısı açılınca oraya baktım. Anıl mı? Gerçekten ne güzel şanstı. Bu defa o konuştu. "Arya iyi misin?"
Hayır kesinlikle değildim. Yüzümdeki sıcaklık kendini tekrar hatırlattı. Ağlıyordum."Ne yaptın lan ona! Neden ağlıyor?" Anıl bağırarak Ekin'in üstüne yürüdü ve onu itti. Ekin'de ona iterek cevap verdi. " Sesini yükseltme bana! Bilmiyorum ne olduğunu. Biz Meliha ile birlikteydik ve birden onu ağlarken gördüm. Sonra koşarak uzaklaştı ve sen çıktın karşımıza."
Anıl'ın gözleri bana döndü. Biliyordu, anlamıştı neden ağladığımı.
Sanki bir şey bilmiyormuş gibi Ekin'e baktı. "Yoksa onu aldattın mı? Doğruyu söyle, kim bilir ne gördü de bu hâlde."
Ekin'i tekrar yakasından tutarak yüzünü ona yaklaştırdı. "O kadar körsün ki gözlerinin önündeki kişiyi, ne yaşadığını göremiyorsun. Sadece kendi derdine düşmüş bencilin tekisin."Ağlamam şiddetlenmişti. "Yeter!" Diye bağırdımda Anıl Ekin'i bıraktı.
"Seni evine götürmemi ister misin?"
Evet onunla gitmekten başka şansım yok gibiydi. Kafamı salladım."Ben götürürüm onu sana ne oluyor?" Diyen Ekin'e, hayır sen git Meliha tek başına kaldı beni o bırakır." Diyerek ve onun konuşmasına izin vermeden Anıl'ın arabasına bindim. Şoför koltuğuna o da oturunca arabayı çalıştırdı ve ordan uzaklaştık. Bu sırada Ekin'e asla bakmamıştım.
Gerçekten onu öpmüştü. Anıl gerçekleri yüzüne vurmuştu ama ne demek istediğini anlamış mıydı bilmiyordum. Ağlamayı kesmeliydim, şimdi olmazdı. Zaten yeterince başkalarının yanında ağlayarak kendime olan saygımı yok etmiştim.
Bu sırada telefonum çalmaya başladı. Annem arıyordu, demek aklına gelmiştim ama onunla uğraşamazdım şuan. Telefonu kapattım. Tekrar çalınca Anıl bana doğru bakmıştı.
Bu defa telefonu tamamen kapattım.Yüzümü ellerimle kuruladım. Anıl biraz sakinleştiğimi görünce konuştu. "Seni nereye götürmemi istersin?"
"Ben, bilmiyorum bir otel olabilir evet bir otelde kalmak en iyisi eve gidemem."
"Otel mi? Gerçekten mi?" Bana emin misin der gibi yüzüme bakıyordu.
"Evet, şuan gidebileceğim başka bir yer yok."
"Ağabeyinin yanına neden gitmiyorsun?"
"Olmaz. Beni bu hâlde görürse hiç iyi şeyler olmaz biraz kafa dinlemek istiyorum." Sessiz bir yere ihtiyacım vardı. Başım çok ağrıyordu.
"Seni kalabileceğin sessiz bir yere götürebilirim ister misin?"
"Yok sana daha fazla yük olmak istemiyorum, teşekkür ederim.".
"Seni bu hâlde bırakmak istemiyorum."
"Peki tamam o zaman." Diyerek kabul ettim. Ne yaptığımı bende bilemiyordum. Daha düne kadar kavga ettiğim, kendisinden çok hoşlanmadığım insanın arabasındaydım ve beni istediğim gibi bir yere götüreceğini söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Söylenemeyen Duygular
Подростковая литератураBilmiyordu o benimle ilgili çoğu şeyi bilmiyordu. Ona anlatamıyordum. Sevdiği kızı bana anlatırken gözlerindeki o ışıltıyı asla unutamıyordum. Söyleyemedim o anlattı ben dinledim. Onlar birlikteyken sadece izledim. Keşke dedim keşke o kızın yerinde...