0.6

5.2K 420 121
                                    

Gelen mesajı Yun Hee ve Ju Kyung'a gösterdiğimde, Ju Kyung gözlerini kocaman açıp, endişeyle konuştu.

"Taehyung oppa, şimdi senin ona aşık olduğunu anladı mı?"

Gözlerimi devirip, Yun Hee'yi işaret edip konuştum.

"Daha çok Yun Hee'nin ona aşık olduğunu sandı bence."

Yun Hee, omuzlarını silktiğinde suçlu bir ifadeye büründü.

"Bence de, ben olduğunu düşündü..."

Hemen sonra, aklına fikir gelmiş olacak ki, parmaklarını şıklattı.

"Bir planım var, eğer bunu yaparsak Taehyung oppa, bizim olmadığımızı anlar."

"Neymiş o?" Ju Kyung, benden önce davrandığında, yatağın üzerine oturup, Yun Hee'nin diyeceklerini bekledim.

"Şimdi..." Hazırladığım cips dolu tabağı eline aldıktan sonra, devam etti.

"...bu tabaktan, bir tane daha hazırlayacağız. Daha sonra ben ve sen onların yanına giderken, o sırada Ju Kyung, Taehyung oppaya mesaj atacak. Böylelikle bizimle ilgili şüphesi kalmayacak. Nasıl?"

"Oha! Mantıklı!" Ju Kyung, hayranlıkla konuşunca açıkçası, plan bana da mantıklı gelmişti. Ayağa kalktım hemen.

"Tamam, hadi yapalım."

"Tamam. Ju Kyung biz oraya gidince 2 dakika sonra falan mesaj at, tamam mı?"

Ju Kyung, kafasını hızlıca sallayarak onayladığında, bir paket jelibonu açıp yemeye başladı. Telefon hemen yanında duruyordu.

Gerginlikten parmaklarımla oynamaya başlamıştım. Yun Hee önden çıktığında, hemen arkasından ilerliyordum. Abim ve Taehyung, oyuna o kadar dalmışlardı ki, yanlarından geçen bizi bile fark etmemişlerdi. Mutfağa geçip, abimin cips kilerinden birkaç tane aşırdık ve tabağa doldurup, geri salona gittik.

Yun Hee, elindeki tabağı abime uzatırken konuştu.

"Oyun oynarken, iyi gider." Abim, Yun Hee'nin sesiyle oyunu durdurup, elindeki tabağı aldı. Taehyung'a baktığımda, kaşları hafif çatık bir halde Yun Hee'yi incelediğini fark ettim.

"Teşekkür ederiz kızlar, sağ olun."

Abim gülümsediğinde, neden hâlâ Ju Kyung'un mesaj atmadığını sorguluyordum.

"Mi Young?" Taehyung'un sesini duyduğum an panikledim ve hızlıca cevapladım.

"Efendim?"

"Gergin misin sen?"

"Hayır, yani yok."

"O zaman neden parmaklarınla oynuyorsun? Sen sadece gergin olduğunda parmaklarınla oynarsın."

Yüzünde şefkati barındıran gülümsemesi, içimi ısıtmıştı. Bir an, dünya durmuş ve sadece o ve ben varmış gibi hissettim. Gözlerine öylece bakarken, Yun Hee'nin hafifçe öksürmesiyle kendime geldim. O sırada da Taehyung'un telefonundan bildirim sesi yankılandı. Telefonunu masadan alıp, mesaja baktığı an kafasını tekrardan bize çevirdi.

İlkin şaşırsa da, daha sonrasında sevindi.

"Değilmiş." diye mırıldandı, fakat herkes duymuştu.

"Ne değilmiş dostum?" Abim konuşunca, Taehyung kafasını iki yana sallayıp, oyun konsolunu tekrardan eline aldı.

"Hadi oyalanma da, kaybedilişini izle."

Abim kahkaha attı.

"Ben mi kaybedeceğim? Komiksin."

Yun Hee, kaş göz hareketleriyle gitmemiz gerektiğini söyleyince, hemen arkasından ilerledim.

Tanrım, şu anlık tehlike geçmişti.

"Tanrı aşkına Mi Young, şifreni ne zaman değiştirdin sen?"

Odaya girdiğim gibi Ju Kyung, sinirle konuşunca aklıma dün şifreyi değiştirdiğim geldi.

"Abim girmesin diye de, bir dakika... Sen nasıl buldun şifreyi?"

"Şifreni 'taehyung' yapacak kadar salak değilsindir diye düşündüm, daha sonra benim kankam olduğun aklıma geldi. Denedim ve doğru çıktı."

Ju Kyung, kendi kendine övünürken onun bu haline gülümsedim. Yun Hee, tabaktan cips alırken hafifçe gülümseyerek konuştu.

"Aşk, başa bela."

"Tecrübeli gibi konuştun?" dedim, ona ithafen. Omuzlarını silkti.

"Çok roman okuyorum ya, oradan biliyorum."

Anladım dercesine, kafamı salladığımda telefonumu uzatan Ju Kyung'tan aldım. Daha sonra mesaj yerine girdim.

bendisx:
Liseye gidiyorum, evet.
Fakat bu senin için sorun mu?


"Böyle mi yazdın cidden?" Ju Kyung'a doğru telefonu tuttuğumda Yun Hee elimden aldı ve mesajı okudu.

"Bana mesaj at dediniz, ne yazacağımı söylemediniz..." Ju Kyung anında masum bir ifadeye bürünürken, Yun Hee teselli verme amacıyla omuzuma dokundu ve konuştu.

"Endişelenme ve akışına bırak, en azından şimdilik..."

𝐎𝐧𝐬𝐫𝐚「 KTH 」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin