2.0

4.7K 410 102
                                    

Ju Kyung, Yun Hee ve ben, elbiseleri denerken, Taehyung, Jimin ve Eun Woo da bir kafede oturmuş, bizi bekliyorlardı. Taehyung ile geldiğinden beri hiç konuşmamıştık.

"Ben bu mavi elbiseyi alıyorum." Yun Hee denediği ikinci elbisede karar kılmışken, Ju Kyung elindeki iki elbiseyi bize doğru tuttu.

"Bu iki elbise arasında çok kararsız kaldım ya. Off niye bu kadar kararsızım ben?"

"Bence bu elbise daha güzel." dedi Yun Hee, sağ elinde bulunan elbiseyi gösterirken.

Ben de ona katıldım.

"Bence de, o elbise daha güzel." Ju Kyung mutlu olmuşcasına gülümsedi.

"O halde ben de bunu alıyorum!"

Üzerimdeki mor elbiseye baktım aynadan, pek içime sinmemişti. O yüzden kabinde bulunan diğer elbiseleri denemeye karar vermiştim.

"Ben kabine giriyorum tekrardan."

Yun Hee cevapladı beni.

"Biz de bunları ödeyelim."

Kafamla onaylarken kabine doğru ilerledim. Askıda bulunan yine mor ama modeli daha güzel olan elbiseyi üzerime geçirdikten sonra, fermuarı çekmek için epey çaba sarf etmiştim. Çabalarım sonuç vermezken, kafamı kabinden çıkarıp, kızlara baktım. Henüz gelmemişlerdi.

Oflayarak geri kabine girdiğimde onun sesini duydum.

"Mi Young, Yun Hee... Neredesiniz?"

Taehyung, buraya gelmişti. Heyecandan ne yapacağımı bilemezken, ayağımı karşımdaki aynanın alt kısmına çarpmıştım. Ağzımdan acı dolu bir nida kaçırırken, Taehyung'un sesini duydum tekrardan.

"Mi Young, sen misin?"

"Taehyung!" dedim, ani bir refleksle. Daha sonra boğazımı temizleyip devam ettim.

"Evet, benim. Şey, kızlar elbiselerin fiyatlarını ödemeye geçti de, ben de elbise deniyordum."

"Anladım..." dedi, aradan 1 dakika geçmeden tekrardan konuştu.

"Peki, neden hâlâ kabindesin?"

"Şey... Fermuarı kapatamadım da, kızlar da burada değil, o yüzden..."

Bir müddet ses gelmeyince, gittiğini sanmıştım. Fakat bu sefer konuştuğunda, sesi daha da yakından geldi.

"Yardımcı olabilirim, istersen tabii."

Sanırım kabinin önündeydi. Heyecandan kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Sonra buruk bir şekilde gülümsedim. Seni kardeşi olarak görüyor işte, iç sesim haklıydı sanırım.

Kafamı salladım, sonra beni görmediği aklıma gelince, kafama hafifçe vurdum ve sesli bir şekilde ifade ettim kendimi.

"Olur Taehyung."

Sonra kabin aralandı ve içeriye Taehyung girdi. Fazla geniş olmadığından, birbirimize yakın durmuştuk.

"Sırtını döner misin Mi Young?"

Kafamı salladım ve sırtımı döndüm ona. Nefes nereden alınıyordu? Kafayı yiyecek derecedeydim.

Sonra, eli sırtıma temas etti aniden. İçime bir ürperti düşüverdi, ben, ben cidden yaşamadığımı hissettim o an. Bir rüyadaymış gibi, sanki hayallerdeymişim gibi...

Fermuarı yavaşça yukarıya doğru çekerken, yutkunduğunu gördüm, tam karşımda olan aynadan. Daha sonra gözlerimiz kesişti, aynı aynadan.

"Teşekkür ederim." dedim, sahte bir gülümsemeyle. Elini çekerken, kafasını iki yana salladı.

"Ne demek," Kabinden çıkmadan önce, süzdü baştan aşağı beni. Sonra da devam etti konuşmasına.

"Elbise, yakışmış."

Yüzümdeki gülümsemeye engel olamadım, o an gerçekten de mutlu olmuştum.

"Hâlâ denemedin mi Mi Young?" Yun Hee'nin sesini duyunca, panikledim, nedenini bilmediğim bir şekilde. Taehyung kabinden çıkınca, ben de arkasından çıktım.

Yun Hee ve Ju Kyung, ağızları aralıklı bir şekilde Taehyung'a bakarken, Taehyung ensesini kaşıyarak konuştu.

"Jimin, ne zaman geleceğinizi sormamı istemişti de, o yüzden gelmiştim."

"Sadece Mi Young'un elbisesi kaldı." Yun Hee yüzünde sinsi bir gülümseme ile konuşurken, Ju Kyung elbiseme yorum yapmıştı.

"Üzerindeki çok yakışmış. Cidden çok beğendim."

Açıkçası ben de çok beğenmiştim, Taehyung da beğenmişti hem...

"Evet, bunu alacağım sanırım."

"O halde, ben Jimin ve Eun Woo'nun yanına gideyim, siz de biraz acele edin, olur mu?"

"Olur." Onu yanıtladığımda, uzunca baktı bana, daha sonrasında da yanımızdan ayrıldı.

"O, senin olduğun kalbinden mi çıktı? Yoksa ben mi yanlış gördüm? Hayır, gözlerim de bozuk değil ama, Ju Kyung, sen de aynı şeyleri gördün, değil mi?"

Ju Kyung, Yun Hee'yi onaylarcasına konuştu.

"Evet, evet. Kesinlikle ben de aynı şeyi gördüm. Ne yapıyordu acaba kabinde? Daha doğrusu ne yapıyordunuz?"

İkisi birden kıkırdayınca, omuzlarına vurdum hafifçe.

"Elbisemin fermuarını çekemedim, siz de bir türlü gelmediniz zaten. O da yardım etmek istedi sadece. Ayrıca ne yaptınız o kadar da, geç geldiniz?!"

Sahte bir sitemle konuşunca, Yun Hee kahkaha attı.

"Bilseydik, daha geç gelirdik."

"Kesinlikle."

İkisine göz devirdikten sonra, sırt kısmımı işaret ederek konuştum.

"Biriniz fermuarı indirmeme yardımcı olsun."

Yun Hee yanıma gelirken, imalı bir şekilde konuştu.

"Taehyung'u istersen, çağırabiliriz?"

"Yah!"

Gülerek kabine girdi, peşimden. Elbisemi çıkarmama yardımcı olduktan sonra, kasaya ilerledik ve elbisenin fiyatını ödeyip, abimlerin yanına gittik.

Yun Hee, konuştu ilk.

"Ben çok acıktım, pizza yiyelim mi?"

"Karışık pizza, değil mi?"

Abimin, Yun Hee'nin sevdiği pizzayı bilmesi, masada durgunlukla karşılansa da, Yun Hee kafasını sallayarak onayladı. Daha sonrasında, garsonu çağırarak siparişlerimizi vermiştik.

Taehyung'a ne zaman baksam, bana bakıyor oluşu, heyecanımı giderek artmasına neden oluyordu.

Tanrım, sen benim kalbime mükayet ol!

𝐎𝐧𝐬𝐫𝐚「 KTH 」Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin