KARANLIĞIM-3-

119 5 14
                                    

Havanın soğukluğu bedenimi esir almıştı adeta. Battaniyeyi sıkıca sarmış cenin pozisyonunu almıştım. Kafamda cevap bekleyen onlarca hatta yüzlerce soru vardı. İlk olarak neden buradaydım. Ayağa kalktım ve kapıya doğru ilerledim.
"Aç şu kapıyı." diye bağırdım. İçerden ses gelmiyordu.
"Heyy beni burda böylece tutabileceğinizi mi sanıyorsunuz ? Babam en kısa zamanda sizi bulur." hala ses seda yoktu ve susamıştım. "Aç kapıyı." diye bağırdım tekrardan. Evde kimse yokmuydu yani. Birileri olması gerekiyordu. Kim birini kaçırıp evde tek başına bırakırdı ki.
İçerden ayak sesleri geliyordu ve kapının önünde ayak sesleri kesildi. Kapı açıldı ve dünki öfkeli gözler yine karşımdaydı. Farksızdı aynı ifadeydi. "Gidiyoruz." dedi nereye dememe fırsat bile kalmadan beni çekiştirmeye başladı. "Nereye gidiyoruz?" Cevap bile vermemişti elinden kurtulmak için ne kadar çaba sarfedersem sarfedeyim kaslı kolları buna engel oluyordu. Hava içerisinden daha soğuktu. Üzerimde siyah bir polar ve kot pantolon vardı. Arabaya kadar sanki bir hayvanmışım gibi beni sürükledi. Siyah bir porsche panemeranın içine fırlattıktan sonra kapıyı üzerime kapıdı ve kendiside arabanın etrafından dolanıp sürücü koltuğuna bindi. "Neden buradayım?" Dedim sakin bir sesle onu daha çok kızdırmak istemiyordum. " Kes sesini." dedi oysa kes sesini benim için bir cevap değildi bunların babam ile bir bağlantısı olabileceğini düşündüm. "Tanımadığım yüzünü daha önce hiç görmediğim biri tarafından kaçırılıyorum. Bana bir hiçmişim gibi davranıyor. Nefret dolu gözlerle bakıyor. Şuan nereye gittiğimize dair hiçbir fikrim yok belkide şuan ölüme gidiyorum yanımda bir katil oturuyor ve en kötüsüde neden kaçırıldığımı bilmiyorum." dedim sesimi yükselterek. İçim içimi yiyordu ve hiçbirşey söylemeyip beni susturması sinirimi bozuyordu.Bir paçavraymışım gibi ordan oraya sürükleniyordum. Bir an doğduğum güne lanet okudum. "Baban olacak şeref yoksunu orospu evladı benim babamı öldürdü." sonunda birşeyler söylemişti ama söyledikleri kulaklarımda çınlıyordu. Benim babam çok mu kötü biriydi? Kendini ve parasını düşünen biri olduğunu biliyordum. Belki annemi ateşe atsa bile bu bencilliğindendi. Bu yaşıma kadar beni o büyütmüştü sonuçta o korumuştu o kollamıştı beni hiç yanından ayırmazdı. Birinin canına kıyabilir miydi? Canını elinden alıp hayatının sonunu ona verebilir miydi? "Hayır. Yapmaz. O kadar adi biri değil." benim babam bile diyemedim. Yapabilmişmiydi cidden. "Neye inandığın umrumda mı. " bu bir soru değildi sadece umrunda olmadığımı söylemişti. Boğazıma bir yumru oturmuştu ordaki yerini hiç bozupta istifini bozacağını sanmıyordum, hep kalacaktı orda yutkunmama izin vermiyordu. Tahtını kurmuştu. Nefes alamıyordum. Sanki nefes almam için küçücük bir alan vardı ve gide daralıyordu. Gözümden yaşlar süzülmeye başladı ses dahi çıkaramıyordum. Sanki birisi ellerini ellerini boğazıma yapıştırmıştı. Elimle kapıya vurdum. "Noluyo ?" dedi ruhsuz bir sesle. Arabayı ani bir şekilde durdurdu ve hızlı şekilde gelip kapımı açtı ve beni dışarı çıkardı. Kolundan destek aldım ve yere çöktüm. Yolun kenarına oturdum "Derin nefes al." dedi bana suratında hiçbir ifade yoktu. Nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Derin nefes aldım, şimdilik herşeyi unut diye sayıklıyordum içimden. "Unut Açılay " dedi iç ses. "Başka şeyler düşün." dedi gözlerindeki öfkeyi hala görebildiğim adam. Şuan sıcacık yatağımda uyumayı düşündüm. Sadece uyumak istedim. Kalp atışlarım düzenli bir şekilde atmaya başladı. Nefesimi düzene soktum. Ağlamanın yerini hıçkırıklar tutmuştu artık. Adını bile bilmediğim adam karşımda oturuyordu. Bacaklarımı kendime çektim ve arabaya sırtımı daha çok yasladım. "Kalk hadi.Gitmemiz lazım." ona öldürücü bakışlar attım. "Kalkmıyorum." dedim inatla onun her dediğini yapacakmıydım cidden? "Kalk yoksa zorla kaldırıcam." inatla ona baktım "Kalkmıyorum." Kolumdan tuttuğu gibi çekip kaldırdı "Seninle küçük bir çocuk gibi inatlaşacağımı mı sanıyorsun." bu da bir soru değildi. Kolumu bir hayvanı tutuyormuş gibi çekiyordu. "Canının acımasını çok seviyorsun heralde.Biliyor musun en iyi yaptığım şey can yakmaktır." dedi ona boş boş baktım. Arabaya bindikten sonra hızlıca sürüyordu. Şoku atlattığımı sanmıyordum. Nasıl böyle birşey yapabilmişti. "Beni öldürecekmisin? " Yüzüme bile bakmıyordu. "İşime yararsan öldürmeyebilirim, tabi bu sadece bir umut." ona boş boş bakmayı sürdürüyordum "Nasıl yani?" "Canım isteyince öldürürüm," dedi. Ne yani babam yüzünden ben mi ölecektim. Burda benim hiçbir suçum yoktu. Neden öldürdüğünü bile bilmiyordum. "Benimde birşeyleri öğrenmeye hakkım var. Neden öldürdü durup dururken kimse kimseyi öldürmez." nefret dolu gözleri birkez daha beni buldu "Şimdi değil ama onun bütün pisliklerini öğreniceksin." dedi bastıra bastıra "Benim ne suçum var peki. Ortalıkta ne dolaplar dönüyor hiçbir fikrim yok." onun aksine benim gözlerim sürekli ondaydı yüz hatları sertti.Katı bir ifadesi vardı sanki hiç değişmiyor gibiydi. Ama şuan asla ifadesiz değildi nefret sadece nefret görüyordum gözlerinde "Senin tek suçun ne biliyomusun o adamın kızı olarak doğman ve değer görmen." Hiçbir şey söylemedim çünkü söylicek bişey yoktu. Yolumuz uzun olmalıydı. Bir benzin istasyonunda durduk. O arabadan indi cebinden bir paket açılmamış Marlboro'yu çıkardı. Paketi açtıktan sonra içinden bir dal sigarayı dudaklarına götürdü cebindeki çakmağı çıkardı ve sigaranın etrafını eliyle kapadı ve çakmakla yakıp dumanı yavaşça içine çekti. Arabadan inmek istedim ama kapı kilitliydi. Açık olan camdan seslendim "Tuvalete gitmem lazım." arabanın kapısını açtı. Arabadan indim ve ilerlemeye başladım "Bekle." dedi gelip kolumu tuttu. Ona bir bakış attım "Tuvalete de birlikte girmeyi mi planlıyorsun." dedim çemkirerek. Biten sigarayı yere attı ve ayağıyla ezdi. "3 dakikan var. Eğer 3 dakikayı geçerse içeri girer saçından sürüyerek çıkarırım seni." "Gerizekalı." dedim fısıltıyla duyup duymadığına emin değildim. Tuvalete girip çabucak işimi halledip çıktım. Hemen kapıda bekliyordu. Arabaya bindik ve gazı kökledi. "Nereye gidiyoruz?" "Adana'ya" Adanada ne işimiz vardı ki " Adana mı?" Hiçbirşey söylemedi sanırım bu evet demek oluyordu. Kafamda nasıl kurtulabilirim planları yapıyordum. Adanaya daha önce hiç gitmedim ama uzun bir yol olduğunu biliyordum. "Kaç saat sürecek?" "İstanbul Adana arası yaklaşık 11.30 saat. Yaklaşık 9 saate ordayız." dedi sesimi çıkarmadım. Yol boyunca konuşmadım. Sadece nasıl kurtulabilirim diye düşünüyordum. Telefonumun nerde olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Cebimde beş kuruş param bile yoktu. Dımdızlak kalmıştım. Başım ağrıyordu.

KARANLIĞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin