KARANLIĞIM-4-

100 6 8
                                    

Sonsuz bir karanlığın içinde gidiyorum. Kendi karanlığımın içinde. Boşluktayım karanlık koca bir boşluk. Dibe batıyorum en dibe. Her an düşecek gibiyim. Dengemi sağlayamıyorum. Sarsak adımlarla sonunda ne çıkacağını bilmediğim yolda ilerliyorum. Kalbimin bir tarafına kara bulutlar düşmüş. Bir tarafı berrak bembeyaz bulutlarla çevrili. Arafta gibiyim. Ne tarafa çekiliyorsam oraya gidiyorum. Beni karanlıktan kurtaracak birini bekliyorum. Bir yardım. Bana uzanan bir el.

Odada yalnız başıma oturuyordum. Yatmak imkansız gibi birşeydi şuan. Uyumak zor. Düşünmekten uyuyamıyordum. Çökmüş gibi hissediyordum. Oysa daha gencim. Odada öylece oturuyordum. Saat 12 yi geçmiş olmalıydı. Zifiri karanlıktı. Odaya birisi girdi. Taylan. Uzaktan baktı ve emretti "Uyu." ona boş boş baktım. Karanlıkta olsa yüzünü seçebiliyordum. "Uyuyamıyorum." dedim sessiz sakin bir sesle. Dışarı nefes verdikten sonra. "Merak etme seni uykunda öldürmem." dedi ondan korktuğumu sanıyordu. Ölümden korkmadığım gibi ondanda korkmuyordum. "Ölümden korkmayan bir insanı hiçbir şeyle kortutup tehdit edemessin." Güldü ama yapmacık bir gülüş "Ölümden korkmuyorsun ha? Ama benden kork Açılay Kara." dedi ve odadan çıkarken "Uyu." dedi. Yatağın içine girdim. Battaniyeye sıkıca sarıldım. Kendimi en sonunda uykunun kollarına attım. Yatakta döndüm. Sersem gibi olmuştum. Saatten haberim yoktu. Odanın içindeki lavaboya girdim. İşimi hallettikten sonra elimi yüzümü yıkayıp kuruladım. Yatağın üzerinde oturmaya devam ettim. Sonra kapı açıldı ve içeri dünki adam girdi. Ona boş boş baktım "Sen kimsin?" Elindeki kıyafetleri yatağın üzerine koydu "Oktay." dedi. İsmini kastetmemiştim. "İstersen duş alabilirsin dolapta temiz havlu ve şampuan var." dedi. Bişey demedim. Odadan çıktıktan sonra eşyalara baktım. Siyah bir dar pantolon üzerine bordo kalın bir kazak ve uzun bir kaban vardı. İç çamaşırı kutusunu açtım içinde siyah bir sütyen ve külot vardı. Üzerimdeki iç çamarını ne yapabilirim diye düşündüm. Sonra içeri bir kız girdi. Benim yaşlarımda uzun boylu ve güzeldi. "İç çamaşırlarını kirli çamaşır sepetine atabilirsin." açılmamış bir diş fırçası uzattı. Elinden aldıktan sonra tekrar konuşmaya başladı. "Kuaför ihtiyacın var mı? " Diye sordu yüzümü buruşturdum. Ama bunları sormakta haklıydı. "Yok. Epilasyona gittiğim için ihtiyacım olmuyor." Birtek kaş için ihtiyaç duyuyordum. Başıyla onayladı ve odadan çıktı. eşyaları aldım ve duşa girdim. Dediğini yapıp çamaşırlarımı kirli sepetine attım. Dolaptan şampuanı aldıktan sonra duşa girdim. Sıcak su bedenimi rahatlatıyordu. Yaklaşık yarım saattir suyun altındaydım. Kapının arkasından ses geldi. "Çabuk ol." bu Taylan'ın sesiydi. Cevap vermedim ve suyu kapayıp duşakabinden çıktım. Dolaptan beyaz bir havlu çıkardım. Üzerime sardım ve güzelce kurulandım. Dolapta bulduğum tarakla saçlarımı taradım. Kenardaki eşyaları üzerime geçirdikten sonra buhar olmuş banyodan çıktım. Çıplak ayaklarıma çorapları ve siyah botlarımı geçirdim. Susamıştım. Dünden beri hala su içmemiştim. Kenarda sürahi olduğunu yeni fark etmiştim. Ya da ben banyodayken konulmuştu. Bardağa suyu döktüm ve iki gündür hiçbir şey girmeyen ağzıma götürdüm. Bir bardak suyu içtikten sonra bir bardak daha doldurup içtim. Sonra kapı açıldı Taylan içeri girdi. "Aşağı gel." dedi kapıyı açık bırakıp. Onu takip edip aşağı indim. Oktay ve ismini bilmedim kız ikili koltuğa oturmuşlardı. İkiside kafasını bana ve Taylan'a çevirdi. "Mutfak masasına birşeyler hazırladım." dedi kız. "Mutfağa geç." dedi Taylan birşey demeden mutfağa geçtim. Mutfak olduğu dışardan anlaşılıyordu. Masanın üzerinde meyve suyu ve iki tane tost vardı. Masaya oturdum ve tostu yemeye başladım ama midem almıyordu. Zaten çok yiyen bir insan değildim. Tabağımı hep yarım bırakırdım. Son bir parça daha ısırdım ve boğazımdan gitmesi için üzerine meyve suyunu içtim. Yarım tostu henüz bitirebilmiştim. Masadan kalktım. Tabikide onları toplayıp itaat etmiycektim. Mutfaktan çıktıktan sonra bütün gözler yine bana döndü Taylan dışında. "Amcan Serdal Kara aynı ihalede miydi?" Düşündüm onun olduğunu hatırlamıyordum. Babam katılıyor diye katılmamıştı. "Hayır yoktu." dedim. "Bu iş çok fazla karıştı. Babamın ölümünde parmağı olan herkesi tek tek öldürücem." Bu adamdan korkmalı mıyım bilmiyorum. Ama ne kadar korkarsam o kadar üzerime geleceklerdi adım kadar emindim. "Gidiyoruz." dedi Taylan. Kız geldi ve koluma dokundu "Kabanını al. Hava soğuk." dedi. Başımla onaylayıp hızlıca yukarı çıkıp kabanı üzerime geçirdim. Çabucak aşağı indim. Taylan aşağıda duruyordu. Öbürleri çıkmıştı. Kolumu kavradı ve çekmeye başladı. "Zaten yürüyorum. Ne diye kolumu koparacakmış gibi çekiyorsun?" Arabaya binerken anca konuşabilmişti "Kaçmaman için gerizekalı. Saçma sapan sorular sormayı kes ve arabaya bin." arabaya bindim. Onların aksine ben önde oturuyordum. "Ece sen bununla arabada kal." dedi bununla mı benim bir ismin vardı. Sonra bana döndü. "Eğer kaçmak gibi birşeye kalkışırsan baban ölür. Bunu yapmam o kadar basitki tek telefonuma bakar anladın mı? Arkasından da sen ölürsün." dedi ve arabadan indi. Gözlerimin dolduğuna emindim. Kapıyı kilitlememişti. İsminin ece olduğunu öğrendiğim kız arkada oturuyordu. "Alışırsın. O böyle sana böyle davranmasıda gayet normal bence. Baban onun babasını öldürdü." birşey daha diyecek gibi oldu ama hiçbirşey söylemeden sustu. "Nereye gittiler?" Diye sordum gayet mesafeli bir sesle "Sana bilgi vermem yasak hatta gerekmediği sürece konuşmamda." gerizekalı dedim içimden. Sanki bütün herşey benim karşıma çıkıyordu, birtek bana oluyordu, birtek benim canım yanıyordu. "Seninle konuşmaya meraklı değilim zaten." dedim. Dikiz aynasından bana kötü kötü bakıyordu. Dışarıyı izliyordum. Büyük bir şirketti. Acaba beni onun kaçırdığını biliyorlar mıydı? Böyle bişey olsa elini kolunu sallayarak bu şirkete giremezdi öyle değil mi? Babamdan başka kimsenin kim tarafından kaçırıldığımı bildiğini sanmıyorum.

KARANLIĞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin