KARANLIĞIM-5-

70 5 8
                                    

Gözlerimi araladığımda yatakta yatıyordum. Yanımda kimse yoktu. Etrafıma baktım. Kendimi yorgun hissediyordum. Uyumak daha çok uyumak istiyordum. Burda yapabileceğim en güzel şey uyumaktı. Bunları yaşadıktan sonra yanımda kimsenin olmaması ciddi anlamda koyuyordu. Yalnız olmak iyidir, kabullendim artık yalnızlığı. Yatakta öbür tarafa döndüm. Kapı aralıktı Taylan'ın vücudunun yarısını görebiliyordum. Birisiyle konuşuyordu ama çok sessizdi duyamıyordum. Duymak içinde bir çaba sarf etmiyordum. Taylan'ın gözleri beni buldu. "Tekrar geçmiş olsun." dedi konuştuğu kişi. Taylan başıyla onayladı ve odaya girdi. Elinde iki tane ilaç kutusu vardı. Konsolun üzerine koydu ve sürahiden bir bardak su doldurup getirdi. Yatakta doğruldum. İlaçlara göz attım. Sakinleştirüci ve depresyon hapı vardı. "Bunları kullanmıycam." dedim. Bu hapları daha önce kullanmıştım. Kendim gibi hissetmiyordum. Herşeyi olumlu karşılayan sakin bir kız oluyordum. "Kullanmak zorundasın." dedi hiçbir ifade barındırmadan. "Bunları daha önce kullandım. Çünkü depresyondaydım. Ama şuan kullanmam için hiçbir neden yok. Gayet normalim. Kaçırılan bir insan ne yapıyorsa onları yapıyorum. Bunlara ihtiyacım yok." Beni dinledi. İlk defa beni gerçekten dinlediğini hissettim. "Şuanda depresyondasın. Nasıl olduğunu göremiyorsun." Onları içmiycektim. İstemiyordum. Hapı çıkarıp bana uzattı. "İç." elindekileri hızla yere fırlattım. Kaşları çatılmıştı sinirli sinirli bakıyordu. "Beni sinirlendirmek hoşuna gidiyor heralde." sesimi çıkarmadım. Sessizliği bozmadı. Yandaki koltuğa oturdu. Kısa bir bakış attım. "Ne zaman gidiceksin?" diye sordum. Burda benimle böylece durmasıı istemiyordum. "İlaçları içince." derin bir nefes aldım beni anlamıyordu. "Anlamıyorsun. O hapları içtiğimde kendim olamıyorum. İstemeden uyuyorum. Çok sakin oluyorum, normalde olmayacağım kadar. Bunu istemiyorum. İhtiyacım yok." Dedim "İçmessen ilerde daha ağır ilaçlar kullanıcaksın." ben hasta değildim. "İlerleyecek bir hastalığım yok." deyip yataktan kalktım. Lavaboya ilerledim. Aynanın karşısında kendime baktım. Kötü görünüyordum. İçimdeki herşey dışarıda yansımış gibiydi. Boynumda ince bir çizik vardı. Üzerime atlayan şeyden olmuş olmalıydı. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra. Lavabodan çıktım. Koltukta oturmuş yeri inceliyordu. Gitmemişti hala psikopat. Yatağa oturdum. "Üzerime atlayan şey neydi?" diye sordum merakımı gidermek için. "Kedi." dedi. Yüzümü buruşturdum. Kedilerden nefret ederdim. Annem ölene kadar en kötü kabuslarım kedilerdi.

Saat kaçtı merak ediyordum. Şu odada bir saat olmalıydı. Hava karanlıktı ama saati tahmin etme gibi bir özelliğim yoktu. Ona birdaha soru sormak istemiyordum. Onunla konuşmaya çalışıyormuş gibi gözüküyordum. Yatağın içine girip ona arkamı döndüm. "İlacını iç öyle yat uyuyacaksın zaten." dedi. Omuz silktim "Uyuyucam zaten ister burda dur ister durma." dedim. Gözlerimi kapadım uykum vardı. Bu gecelik bu kadar yeterdi.

Sabaha kadar aralıksız uyumuştum. Yorgundum sanırım biraz. Bedenen değil de ruhen diyelim. Aslında iki anlamdada. Geceleri sürekli uyanıyordum ve bu bedenimi yoruyordu. Yatakta yavaşça doğruldum. Boynum ağrımıştı. Taylan dün oturduğu yerdeydi. Koltuğa yayılmıştı ve uyuyordu. Gerçektende burada beklemişmiydi yani. Ayağa kalktım ve banyoya ilerledim. Hava daha da soğumuştu sanki. Yorganın altına girmek istedim. Etrafta üzerime giyecek birşey baktım ama bulamadım. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra odaya geçtim. Taylan uyanmıştı ama hala yayvan bir şekilde koltukta oturuyordu. Ona ufak bir bakış attım. Yatağa tekrar dönüp oturdum. Yerinden kalkıp kapıya doğru ilerledi hiçbişey demeden odadan çıktı. Boş boş etrafa bakıyordum. Yapacak hiçbir şeyim yoktu. Çok saçma değil miydi? Kaçmak için hiçbir çaba sarfetmiyordum. Benim yerimde olan biri burdan kaçmak için çırpınmazmıydı? Babamın ölmesine göz yumacak kadar acımasız bir insan değildim. Sonuçta o suçsuzdu. Sadece karısının canına kıyan adamı öldürmüştü. Öldürmek. Kulağa ürkütücü geliyor belki ama annemin canını aldılar. Bir insanın bir annenin suçsuz, saf, hiçbir olaydan haberi olmayan bir kadının canını almak bu kadar basit miydi? Birinin hayatını karartmak? Sonsuza kadar vicdan azabıyla yaşamak? Belkide küçük bir kız çocuğunun "Allahım ne olur annem ölmesin." demesini duymak? Küçük bir kız çocuğunun bedduasını almak? Bunlar basit şeyler miydi cidden. Belkide yaşayan bilir sözü doğruydu. Kimse anlamaz seni. Sadece sen anlarsın kendini. Kendinle kavgaya tutuşursun bazen. Zaten kavga edecek kimse yoktur etrafında. Gözünden istemsiz akan yaşlar vardır birde. Durdurmak istersin, durduramazsın hani. Sonrada siktiri çekip rimelinin bile akmasına izin verirsin. Aynanın karşısına geçersin saçını yapamazsın, çirkin olur yada bir saat uğraşın sonunda yine olmaz. Aman dersin kime beğendirmeye, kime sevdirmeye çalışıyorum kendimi? Seven her halinle sevmez mi zaten?

İşte bazen de böyle olursun. Bi bakmışsın nerden nereye gelmişsin. İstemsizce gülümsedim. Ağlamam gerekiyordu. Ağlayınca geçmiyordu be. Denendi onaylandı. Gülümsedim bende. En azından güçlü gözüküyordum değil mi?

"Nasılsın?" Başımı kaldırdım. Odaya girdiğinin bile farkında değildim. Ece denen bu kızdan hoşlanmıyordum. Uyuz bir tipi vardı. Gerçi hepsi öyleydi bunların. Güldüm. Bu soruyu sormak biraz komik değil miydi? Biraz mı hadi ama komikti. "İyiyim." En büyük yalanlarımdan biriydi iyiyim. Büyük yalan. Sonra oda güldü. "Tamam biraz saçma oldu." dedi. Başımla onayladım. "Beni bırakmayacak mı?" Boş boş suratıma baktı. Sanki imkansız bişey söylemişim gibi. Sonradan anladığını belli eder bir ses çıkardı "Bilmiyorum." dedi. Gerçekten bilmiyor gibiydi. Ama sadece bırakıp bırakmayacağını. Başka konularda Taylan hakkında benim hakkımda çok şey bildiğine emindim. Ne de olsa arkadaş değiller mi? Birşeyler biliyordur elbet. "Bişeyler hazırladım. Aşağı inelim." buraya geldiğimden beri düzenli yemek yemiyordum. Zaten düzenli beslenen biri de değildim. Açlığa uzun süre katlanabilirdim. "İstemiyorum." nasıl istemiyorsun bakışı attı. "İnat etme. Açlıktan ölücek misin?" Ona kötü kötü baktım "Açlıktan ölmek daha iyi." güldü ve "Tamam bunu daha sonraya ertelersin. Hadi." dedi. Yataktan kalktım ve aşağı indik. Kimse gözükmüyordu. Mutfağa girdik masada pizza vardı. Hazır alınmıştı belliki. Oturdum içecek içme gereği bile duymadan bir dilim yiyip kalktım. "Bardaklar nerede?" Diye sordum. Yerini söyledikten sonra bir bardak alıp su içtim. Üzerimdeki sweati parmak uçlarıma kadar çektim. Mutfaktan çıktım. Ben çıkarken Taylan merdivenlerden iniyordu. Bana baktı. "İlacını içtin mi?" Onlara ihtiyacım yoktu. "Hayır. İçmiycem onları." Kaşları sanki hep çatıktı "Zorlamı içirmem gerek." dedi "Biz insanlar olarak başka bir insana zorla birşey yapmıyoruz. Yani onları alıkoymuyoruz veya zorla ilaç içirmiyoruz. Sen ne yapıyorsun bilmiyorum." dedim ve merdivenlere yöneldim. Kolumu sertçe kavradı. "Bırak kolumu be." Kaşları iyice çatılmıştı hep çatık olan kaşları. "Benimle düzgün konuşucaksın." dedi kolumu daha çok sıkarak. "Konuşmuyorum. Konuşmazsam ne olur." diye bağırdım. Saçımı sertçe kavrayıp çekti. "Bana bak gerizekalı o küçücük beyninle bana laf çevirebileceğini mi sanıyosun." Başım onun yönünde hareket ediyordu. O kadar sıkı kavramıştı ki. "Bırak saçımı." dedim sesimi yükselterek. Ece mutfaktan çıkmış bizi izliyordu. "Düzgün konuş diyorum lan sana." diye bağırdı. "Sen kimsin ki ben senle düzgün konuşuyım. Kimsin?" Diye bağırdım. Bi yandanda saçımı elinden kurtarmaya çalışıyordum.

...

KARANLIĞIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin