Gözümü sikebilecek derecede gelen güneş ışınlarına koca bir siktir çekip yattığım yerde doğruldum.Nerede olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. Acaba sarhoş halimden mi faydalanmışlardı.Ayağa kalktım. Ayakkabıma kadar herşeyim üzerimdeydi.
Kapıyı yavaşça açıp odadan dışarı çıktım.Ev iki katlı olmalıydı ki aşağı inen bir merdiven vardı.Kulağıma gelen sesleri takip ederek aşağı indim.
Kocaman oldukça güzel, sade, masraftan kaçınılmadan döşenmiş bir evdi.O sırada salona biri girdi.
Evi incelemeyi bırakıp gelen adama baktım...En son gözlerinde durdum kahverengi gözleri bana dün geceyi hatırlatıyordu.Aklıma adeta kazınan o kelimeleri sayıklamaya başladım. "Hayatını sikmeye geldim Açılay Kara."
Bir an önce buradan çıkmalıydım hatta yok olmalıydım.Etrafıma bakındım. Ev o kadar sadedeydi ki yakınımda bir vazo bile yoktu. Kasıklarına tekmeyi geçirdim ve koşmaya başladım.Boş anına denk gelmişti birden afalladı. Kapıyı açtım ve daha hızlı koşmaya başladım.Büyük büyük evler vardı. Zengin bir kesim olmalıydı fakat benim bunu inceleyecek bir saniyem bile yoktu. "Seni yakalarım boşuna nefesini tüketme!" diye bağırdı arkamdan. Omzumun üzerinden ona baktım ve dahada hızladım.
Aramızda az bir mesafe vardı.Çok yorulmuştum.Artık durmak istiyordum.Bacaklarım beni taşımıyordu. "Dur diyorum sana!" diye bağırdı sesindeki öfkeyi duyabiliyordum. "İmdat! Yardım edin!" diye bağırmaya başladım o an bir el saçlarıma yapıştı.Koparırcasına çekiyordu. "Bırak saçımı!." diye çemkirdim sadece gözlerindeki öfkeden tanıdığım adama.Saçlarımı elime doladı ve daha çok çekti.Çığlık attım.
"Kimse yok mu.!!" diye bağırdım.Eliyle ağzımı sertçe kapadı. "Sus sikerim."
Eve kadar saçlarımdan sürükleyerek götürdü.Kapıyı kapatıp anahtarı cebine attı. "Bidaha kaçmaya çalışırsan seni öldürmekten beter ederim.Anladın mı?" dedi bağırarak. Hala tek bir damla gözyaşı bile akıtmamıştım. "Beni niye kaçırdın aptal!" diye bağırdım. "Eğer bana bir daha aptal veya başka bir bok dersen sonun hiç iyi olmaz.Şimdi çıktığın odaya geri dön ve sesini çıkarma." dedi bir uzaylı görmüşçesine ona bakıyordum "Pardon ama burda ben kaçırıldım ve niye kaçırıldığımı bilmiyorum.Boynuma bıçak çekiliyor, saçlarımdan sürükleniyorum ve bana açıklama bile yapılmıyor.Sen kendini tanrı falan mı sanıyorsun, beni burda istediğin gibi tutamazsın anladın mı mankafa?! Bunu o küçük beyinciğine soksan iyi edersin aksi takdirde ben sokmasını iyi bilirim!" burnumdan soluyordum ve onun kahverengi gözleri siyaha bürünmüş gözlerinden adeta ateş fışkırıyordu.
Kolumu büküp beni duvara yapıştırdı. O kadar sert tutuyordu ki sabırım kolumum morardığına emindim. "Benimle düzgün konuş.Anladın mı küçük fare yoksa sana neler yapacağımı tahmin edemessin!" dedi ve odaya sürekleyip kapıyı üzerime kilitledi.
Buradan bir an önce sağ çıkmam lazımdı. Yapabileceklerini düşünebiliyordum. Hatta düşünemiyordum...
Yerden kalkıp yatağa yattım ve battaniyenin içine girdim. Hava bayağı soğumuştu. Henüz ekim ayındaydık. En çok kışı severim ben. Yazın gezebileceğim arkadaşlarım, denize girebileceğim, alışveriş yapabileceğim bir annem, sabaha kadar konuşacağım eğlencenin dibine vuracağım arkadaşlarım yok. Olsa belki bende yazı sevebilirdim. Ama kışın kitap okumak, film izlemek, sıcak çikolata veya kahve içip müzik dinlemek ve sıcacık yatağıma girmek için kimseye ihtiyacım yok belkide bu yüzden kışı seviyorum.
Belki aynı yatağı paylaşabileceğim ve hatta üşüdüğümde sarılıp ısıtabilecek biri olsaydı kışı sevebilirdim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIM
Teen FictionBir boşluktayım koca bir boşluk. İlerledikçe kayboluyorum.Etrafımda hiç insan yokken ne kadar yalnızsam, çok insan olduğunda da o kadar yalnız olabiliyorum. Bu yolu ben seçmedim.Zorundayım. Sadece zorunda...Etrafta bilmediğim dolaplar dönüyor.Şimdi...