karşılıklı mektuplar: 10

176 14 9
                                    


“her şeyi berbat ettim.”

“evet, her şeyi berbat ettin.” minho thomas’ın yüzüne bakmakta zorlanıyordu. dünya ve ötesindeki yaşam arasındaki şu mektuplaşma olayı ona başta hiç gerçek gibi gelmese de, thomas’ın bunları uyduracak kadar romantik bir beyni olmadığını veya uydursa bile böyle inanacak kadar delirmediğini düşünüyordu bu yüzden şu aşamada mektupların gerçekliğine inanmak kalıyordu geriye.

thomas başını ellerinin arasına almış ileri geri sallanırken bir çıkış yolu arıyordu. “kahretsin neden böyle bir yalan söyledim ki? hiçbir anlamı yok.” sallanışları hızlandı. kendini kasışı korkutucu bir raddeye geldiğinde minho ayağa kalkıp hışımla onu da kaldırdı ve yumruğunu kendi bile tahmin edemeyeceği kadar sert bir şekilde çocuğun sol gözüne indirdi. bağırdı. “mantıklı davran.”

“o ölü minho!” acıyı bastırmak için elini gözüne bastırdı. “ben burada sevdiğim ‘ölü’ çocukla mektuplaşarak iletişim kuruyorum, nasıl mantıklı davranmamı bekleyebiliyorsun?”

ölü kelimesine yaptığı vurgu minho’nun gerçekliğe dönmesini sağladı, ilk zamanlar geceleri bunun acısından uyuyamazken bir süredir newt üzerine düşünmemeyi şaşırtıcı bir biçimde iyi beceriyordu. newt’in ölü oluşu gerçeği kafasında yanıp söndü, bir süre kalakaldı ve thomas bu sefer de sağ gözüne sağlam bir yumruk yedi.

“kahretsin yine ne yaptım lülekafa?!” refleksle iki gözünü de ovuşturdu. muhtemelen mosmor olacaklardı.

“elinde böyle bir fırsat var ve sen çocuğa başka biriyle birlikte olduğunu söylüyorsun. ahmak.” minho yumruklarını sıktı ve bir morluğa daha sebep olmamak adına kendini zor tuttu. thomas gerçekten ahmaktı.

minho nefesini düzene sokmaya çalışırken atılan thomas oldu, önce davranmanın verdiği çeviklikle çocuğun üstüne kapaklandı ve bir süre beraber yuvarlandılar. sonunda durduklarında thomas öyle bir ağlamaya başladı ki minho ne yapacağını şaşırdı, arkadaşını daha önce hiç böyle görmemişti. newt’in öldüğü gün bile.

“hey lülekafa,” dedi. “sakinleş.”

thomas kollarını diğer bedenden kurtarıp cenin pozisyonuna geçerken iyice küçüldü, küçüldü ve o şekilde hıçkırıklarına devam etti. sevgi güçlüydü. sevgi ölümden de güçlüydü. aşk gerçekte yoktu belki de, kim bilir. belki de ölene kadar başka birini bu kadar sevemeyeceği için bu kadar kötü hissediyordu thomas. gerçekten aşık değildi, sadece içindeki boşluğu nasıl doldurması gerektiğini çözmeye çalışırken bulmuştu newt’i ve o gittikten sonra eskisinden de büyüktü boşluk. kendini tanısa, kendini birazcık tanısa bu kadar üzülmezdi.

aşk yok. bağımlılık var. sadakat yok. rol yapıyoruz. yaşam yok. ölüm dibimizde, her an. ben bunu yazarken gidebilirdim, sen bunu okurken bile kalbin durmuş olabilir. o yüzden şimdi ve burada. bir söz ver kendine, sadece kendini düşün önce. kimse vazgeçilmez, aşılmaz değil. kimse unutulmaz değil. kimse senden önemli değil. çünkü ölene dek yanında olacak tek ruh, biricik ruh sensin. kendine iyi davran çünkü her şeyin en güzelini hak ediyorsun.

fin.

kayranlılardan mektuplarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin