08 | Büyük Sorular

58 9 7
                                    

Mum ışığı banyonun her yerine yetişemiyordu. Lavabo seramiğindeki suyun değmediği bir noktaya konuşlanmıştı mum. Aynadan kendi yansımasına bakıyordu, dökülmekte olan duvara bakıyordu, duvar köşelerindeki örümcek ağlarına bakıyordu. Dışarıdan bakıldığında yandığı için eriyip tükenen bir mum gibi görünüyordu. Aslında o ağlıyordu. Kendisini parçalarcasına ağlıyordu.

Ne odadaki kadın ne de odadaki kız çocuğu fark etmişti.

Kirli saçlarını neredeyse kopmak üzere olan bir lastikli tokayla toplamış olan kadın, küvetteki kızını yıkıyordu. Küçük bir küvetti ama çocuk rahatça sığıyordu. Hatta sıcak suyun olduğu kovayı bile kızın yanına koyabiliyordu kadın. Süngeri ıslatıyor, sabunla ovalıyor ve köpüren süngeri kızın ufak omuzlarına, yumuşak kollarına sürüyordu.

"Ah, Eleanor," dedi kadın. İsmini duyan kız çocuğu kafasını kaldırdı. Kadın, kız çocuğunun gözleri içerisinde yanan mumu gördü. Henüz sapasağlamdı ve hiçbir tarafı erimemişti, parçalanmamıştı. "Ne çabuk dört yaşına geldin," dedi. Çocuğun sırtını kendine doğru çevirdi ve sırtını temizlemeye koyuldu.

Eleanor ise yüzü duvara çevrildiği için duvarı inceledi. Banyo duvarının asıl rengi beyazdı ama mum ışığıyla beraber sanki başka bir renkmiş gibi oluyordu.

Bilekliklerindeki renge benziyordu. Ufak kollarını kaldırdı ve henüz adını bilmediği 'bileklerinin' üzerine sımsıkı sarınmış olan bilekliklere baktı.

"Anne," dedi Eleanor.

"Efendim," dedi kadın.

"Bunları çıkarmadık banyoda," dedi. Annesi banyoya girmeden önce tüm kıyafetlerini çıkarmasını söylemişti ama bileklikler kalmıştı.

Kadın sanki bu soruyu bekliyormuş gibi tepki verdi. Kızın ufak sırtını birkaç defa daha temizledi. Yaşadıkları ev, kızın vücudunu -ve zihnini- öyle kirletiyordu ki kadının uğraşması gerekiyordu. Ocağın etrafına dökülen yağ tabakalarını kazır gibi sabırla ama ocaktakinin aksine şefkatle ilgileniyordu. Evi temizlemeye vakti olmuyordu. Temizlik için sadece belirli bir vakit oluyordu, o vakit de hem yuvanın hem kendi bedeninin hem de kızının temizliğini kabul etmiyordu. Birine vakit vardı yalnızca. O da kendi kızını temizliyor, kalan vakitte de kendine bakıyordu.

Eve bakan kimse yoktu.

"O bileklikler kolunda kalacak," dedi kadın. "Onlar, doğduğun zaman sana takıldı. Asla kollarından çıkmayacak."

"Çok güzeller," dedi kız ve kollarını salladı.

"Evet, öyleler. Zamanı geldiğinde öyle düşünecek misin bilemem."

"Ne?"

"Boş ver. Ben o bilekliklere layık olamadım. Benim yaptığımı yapma sakın Eleanor. Onları reddetme."

"Anlamıyorum."

"Biliyorum."

Kızı yıkamaya devam etti. Omzunu, karnını, kollarını, ellerini. Meraklıydı Eleanor. O yaşta evi karıştırmaktan ötürü tırnaklarının arasına kir sızıyordu. Evin keşfedilebilecek birçok yanı varmış gibi durmadan karıştırıyordu. Kadın karşı gelmek istese de bir şey yapmıyordu. Kızını evden dışarı çıkarabildiği yoktu; kızın evi istediği gibi karıştırmasına engel olmuyordu. Keşfetme lüksüne sahip olabildiği ufak bir dünyası varken o küçücük dünyada da kızını kısıtlamak istemiyordu.

Kirli banyo süngerini küvetin dışındaki kovadaki soğuk suya çıkardı ve temizlemiş oldu. Akabinde küvetin içerisindeki temiz sıcak suyla ıslattı ve sabunladı. Süngeri temizleme işi bittikten sonra kızı temizleme işine geri döndü.

Adalet Tanrıçası || Wonder WomanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin