02 | Bahçe Sohbetleri

222 27 9
                                    

"Demek mitolojiye ilgi duyuyorsun," dedi Eleanor. Ethan ile beraber okulun bahçesindeki onca ağacın arasından birini seçip, önündeki ahşap banka oturmuşlardı. "Hangilerine peki? Hepsine deme sakın."

"Hepsine değil ama bir çoğu," dedi Ethan ve kendine engel olamayıp güldü. "Biliyorum aslında hiç var olmadılar veya yoklar. Yine de yazılmış bütün o hikayeler ilgimi çekiyor."

"Onların olmadığına mı inanıyorsun?" Eleanor bilekliklerinin titreştiğini hissetmeye başladı. Yüzünün tam karşısından 'sen yoksun' denmişti sanki ve o hissiyat gibi kalbinden bedenin diğer köşelerine doğru hızla yayılımıştı. Bilekliklerinin içinde bir tanrıça vardı ve bunu biliyor olması da, bilekliklerinin kaşındırmasına neden oluyordu.

Kalbinde oluşuveren o hissiyat Eleanor'ın söyleyeceklerine müdahale etti. "Belki de varlardır, Neden olmadıklarına karar verdin ki? Hiçbir tanrının ya da tanrıçanın kendini apaçık şekilde  gösterdiğine şahit olmadık. Göklerde, bulutların tepesinde Zeus bizi izliyor olabilir."

Kızın dediklerine karşı Ethan sadece sıcak bir gülümseme vermek ile yetindi başta. Sonra ise genç adam, oturdukları bankın tam karşısında kalan, birbirlerini kovalayan ve oyun oynayan çocukları kısa bir süreliğine seyre daldı. Cevabını açıklamaya başladığında hala çocukları izliyordu. "Haklısın. Ancak bütün o mitolojideki tanrılar veya tanrıçalar... Sanki kutsal bir varlık olmak için fazla insancıllar gibi geliyor. Aşık oluyorlar, kıskanıyorlar, ihanet falan ediyorlar. Bunlar insanların yaptıkları şeyler. Eğer bunu tanrılar da yapıyorsa onları insandan ayıran nedir ki? Yıldırım atıp uçmaları mı?"

Eleanor bu söylenenleri sindirmeye çalıştı. Ethan'ın inanışına göre böyle bir cevap vermesi kız için doğaldı. Esasında Eleanor da Yunan, Roma veya çeşitli diğer mitolojilere ait tanrıların şu an göklerde durup onları yönettiklerine inanmıyordu. Ancak bileklerinde bir tanrıçayı saklamak, normal şartlarda hissedeceğini tahmin etmediği hislere ve merak etmeyi aklına bile getirmeyeceği düşüncelere sahip olmasını sağlıyordu. Normalde düşünmeyeceği o düşüncelere doğru bileklerindeki güç tarafından itiliyor  gibiydi.

"Haklısın. Bu kutsal varlıklar hakkında ne düşüneceğimi bilmiyorum," deyip Eleanor da gülümsedi. Hararetli bir tartışma yaratmanın bir anlamı yoktu o anlık. Karşılıklı gülüp, önlerinden geçip giden ve geçip giderken birbiriyle konuşan çocukları izlediler. Eleanor sormaktan kendini alıkoyamadı. "Seninle daha önce konuşmamış olmamıza inanamıyorum. Aynı dersleri almıyor muyuz?"

Ethan, Eleanor'ın olmadığı yere bakıp ensesini kaşıdı. "Şey, alıyoruz aslında ama... ben...  tanımadığım insanları tanımaya çalışmak gibi bir aksiyona girmem pek fazla. Zaten tanımakta olduğum insanlarla takılırım."

Geçmiş ders hatıralarını aklına getiren Eleanor, Ethan'ı daha önce görmüş olup olmadığını düşündü. Hatırlamakta zorlanıyordu. Eleanor'ın da çok fazla arkadaşı olduğu söylenemezdi ama tanımadığı insanların yanına gidip tanışmakta bir sakınca görmemişti hiçbir zaman. Her ne kadar o da bu eylemi pek gerçekleştirmese de yapmaktan çekindiği bir eylem değildi. Anılarını düşünüp hepsinin üzerinden geçmesine rağmen Ethan'ı hatırlayamayınca, Ethan'ı bu okulda okuduğu süre zarfında pek fazla görmediğini anlamış oldu.

"Sen tanışmak istemesen de," dedi Eleanor. "Bir şekilde kader karşılaşıp tanışmanı sağlıyor."

Ethan gözlerini kıstı. Bir şeyi düşünmeye çalışıyor gibiydi. "Evet, o karşılaşmamız. Bana sataşan o çocuğa kimin ne yaptığını çözebildin mi? Çok hızlıydı. Tıpkı Superman gibi! Sence Superman'in okulumuzun içinden geçmiş olma ihtimali var mı?"

Adalet Tanrıçası || Wonder WomanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin