|11 Haziran, 21:29|
Louis çatalını bir kez daha tatlısına daldırırken Harry dirseklerini masaya, avuç içlerini de yanaklarına yaslamıştı; sesini bile çıkarmadan Louis'nin yemek yemesini izliyordu.
Louis dakikalardır içinde bulunduğu göz hapsine daha fazla sessiz kalamayacağını fark ettiğinde çatalını masaya geri bıraktı ve peçeteyle ağzını sildi. "Niye beni izliyorsun? Yemeğini yesene."
Harry güldü, omuz silkti. "Canım sıkıldı, doymadın mı hâlâ? Kalk bir şey yapalım."
"Doydum, ama önce dur bir konuşalım. Beni buraya bir şeyleri anlamak için çağırdığını söylemiştin, bir buçuk saattir yemek yiyip dalga seslerini dinlemek dışında hiçbir şey yapmadık."
Aslına bakılırsa bu doğruydu, Harry onu sahil kenarındaki minik restorana tam da bunları söyleyerek çağırmıştı. Akşam yemeği için geldikleri bu şirin restoran, Harry'nin favori mekanlarından biriydi. Denizin tam kıyısındaydı ve krem rengi bir zeminin üzerinde duruyordu. Bahsi geçen zemin de kumların üzerindeydi, minik restoranı ve beyaz masalarını içine alacak kadar büyüktü.
Louis tabağını geri ittirirken Harry'den bir cevap bekliyordu, diliyle dudaklarını ıslatırken sandalyesinde geriye yaslanıp kıyıya vuran dalgaların seslerini dinlemeye başladı.
"Ya hâlâ anlayamadım, ne yapayım? Biraz daha vakit geçirmemiz lazım. Kalk hadi, gidelim."
"Nereye gideceğiz, Harry?" Louis omuzlarını düşürürken ofladı. "Zaten yorgunum, ne anlamaya çalıştığını söylesen de yardımcı olmaya çalışsam."
Harry ondan aldığı cevaptan hiç memnun olmamış olacaktı ki, kollarını göğsünde bağlayıp dudaklarını büzdü. "Ama bugün haftasonu!"
Louis onun üzülmesine kıyamadı ve "Tamam, tamam." dedi yerinde dikleşirken. "Sen söyle hadi, ne yapalım?"
Yeşil gözler heyecanla parladı, Louis daha ne olduğunu anlayamadan Harry hemen sandalyesinden kalktı ve Louis'nin yanına gidip diz çöktü, dudaklarını kulağına doğru götürüp kısık sesle konuşmaya başladı.
"Şu yan taraftaki mekan var ya, anladığım kadarıyla orada birinin doğum günü partisi var. İçeri sızalım diyorum."
Louis bakışlarını çaktırmamaya çalışarak arkasına çevirdiğinde dudakları şaşkınlıkla aralandı ve hemen ardından yeniden Harry'ye dönüp "Saçmalama!" dedi. "Bizi oraya hayatta almazlar."
"Göreceğiz orasını."
Harry göz kırptıktan sonra ayağa kalktı, cüzdanından çıkardığı bir miktar parayı masaya bıraktıktan hemen sonra Louis'nin elini tutup onu kendine çekti ve hızlı adımlarla bara doğru yürümeye başladı. Louis de onun peşinden sürükleniyordu ve Harry çok hızlı yürüdüğü için spor ayakkabılarının içi kumlarla doluyordu.
"Ya yavaş olsana, ayakkabılarım kum doldu."
"Özür dilerim, gel hadi."
Barın kapısına yaklaştıklarında Harry durdu, bir arabanın arkasına saklanıp Louis'yi de arkasına aldı. Louis onun kocaman bedeni yüzünden hiçbir şey göremeyince sırtına pek de sert denilmeyecek bir yumruk attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the great escape | l.s.
Hayran KurguHer zamanki klişelerin aksine; Louis'nin başka bir adamla birlikteymiş gibi davranmasının sebebi sevgilisini kıskandırmak değil, kendisini terk etmesini sağlamak.