twenty five

1.1K 128 80
                                    

|15 Eylül, 18:04|

Louis kapıdan içeri girerken kesinlikle gergin hissediyordu. Henüz kendisi bile öğrendiklerinin şokunu atlatamamışken Harry'nin tepkisini hiç kestiremiyordu. Buna rağmen derin bir nefes alıp cümlelerini yarım yamalak kafasında toparlayarak kapıdan içeri girdi.

Koltuğa, Harry'nin tam yanına oturur oturmaz elindeki kahve dolu sıcak kupaları sehpanın üzerine bıraktı, nefesini yavaş yavaş dışarı verirken arkasına yaslandı.

Harry başını bakmak olduğu telefondan kaldırıp da yan tarafına baktığında Louis'nin terlemiş ellerini gergince dizlerine sürtmekte olduğunu gördü, istemsizce kaşları çatılırken "Bir şey mi oldu?" diye mırıldandı.

Louis onun kendisini böylesine iyi tanımasından nefret ederek yerinden doğruldu, koltukta iyice sevgilisine doğru dönüp kurumuş dudaklarını diliyle yalayarak ıslattı.

Harry onun bu gerginliği bir kilometre ötede olsa dahi anlayabilirdi, bu yüzden kendisi de biraz gerilerek telefonunu yanına bıraktı ve tıpkı Louis gibi koltukta mümkün olduğunca yan tarafına döndü.

"Bir şey olmuş."

Louis başını yavaş yavaş onaylar anlamda sallarken "Bir şeyler olmuş..." diye mırıldandı. Harry'nin kaşlarının biraz daha çatıldığına şahit olurken yutkunarak boğazını ıslatma ihtiyacı duydu.

"Biliyorsun ki senin işten atılma mevzunla ben biraz ilgileneceğimi söylemiştim. Hani şu bütçe sıkıntısı yaşadığımız projeyle ilgili..."

Harry çatık olan kaşlarından birini sakince havaya kaldırırken gerginliğinin yanına bir tık da merak eklenmiş gibi duruyordu. Louis'den bir süre daha ses gelmeyince "Anlatmazsan bayılacağım." diye söylenmekten alıkoyamadı kendisini.

"Ne tepki vereceğini tahmin edemediğim için hemen söyleyemedim ama söylemek de zorundayım."

"Tanrı aşkına Louis, söyle dedim."

"Öncelikle, düşüncelerimizde haklıymışız. Miles'ın işin içinde parmağı var."

"Hah!" diye bir ses çıkardı Harry, özgüvenle oturduğu koltukta pozisyonunu dikleştirirken. "Söylemiştim!"

"Söylemiştin ama..." Louis yerinde biraz daha kıpırdanarak yutkundu. "Ama asıl yapan o değilmiş. O yalnızca akıl vermiş. Kamera kayıtlarında odandaki kişinin o olmadığı görünüyor."

Harry'nin kaşları bir kez daha çatılmıştı, merak duygusu zaman geçtikçe içini biraz daha kemiriyor gibiydi. "Kime akıl vermiş?"

Louis bunu daha fazla erteleyemeceğinin bilincinde, sakince saçlarını karıştırdı ve derin bir nefes aldıktan hemen sonra "Eve." diye mırıldandı.

İlk birkaç saniye, Harry'den hiç tepki gelmedi. Ne bir söz, ne bir hareket, ne de başka bir şey. Fakat neredeyse bir dakika sonra "Ciddi misin?" diye sorduğunda, -ki ciddi olduğunun farkında olduğu da çok belliydi- Louis sakince başını onaylar anlamda salladı.

"Neden kendi abisine böyle bir şey yapsın ki? Ayrıca Louis, bu çok ciddi bir suçlama. Biliyorsun, değil mi?"

Louis kaşlarını çatarken burnunu da hafifçe kırıştırmıştı. "Sana yalan söyleyecek değilim. Emin olmasaydım zaten bir şey söylemezdim. Uzun süredir bunu araştırıyorum, Eve'in yakın arkadaşı Sara'yla da konuştum. O da bu durumdan haberdarmış, seninle de arkadaş olduğu için vicdan azabı çekiyormuş ama Eve'in de başı belaya girmesin diye bir şey söylememiş. İstersen ona da sorabilirsin."

the great escape | l.s.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin