Yazar'dan
Yürüyor, yürüyor, yürüyor...
Peşine takıldığı adamla beraber saatlerdir yürüyorlardı. Evi bu kadar uzak mıydı gerçekten? Evine mi gidiyordu? Evinden bu kadar uzak bir yere gecenin yarısında neden gelirdi ki?
Genç kız kafasındaki sorulara cevap arıyordu. Ama cevap ararken hala adamın peşinden gidiyordu. Geri mi dönsem diye düşünmeden edemedi. Ama o kadar yolu geri dönmek için gelmemişti. Hoş, dönse bile kabul edileceği bir yeri yoktu ki...
Artık ayaklarını hissetmiyordu genç kız. Bir sürü eski evin olduğu bir mahalleye girdiklerinde adam adımlarını yavaşlattı. Kaldırımın kenarındaki bir evin önünden aşağı doğru bir merdiven vardı. Adam o merdivenlerden aşağı indi. Kız ise onu izliyordu. Adam gözden kaybolduktan birkaç dakika sonra kız da adımlarını kaldırımın kenarındaki merdivene çevirdi. Aşağı indiğinde dar, havasız, kirli bir yerle karşılaştı. Hemen sağda bir kapı vardı. Sanırım adamın evi orasıydı.
Evinin önü o kadar dar ve o kadar tozluydu ki... Burada beklemekten başka çaresi yoktu ama bir yandan da hiç istemiyordu. Çaresizce kapının kenarına oturdu ve sırtını duvara yasladı. Kafasını kaldırdığında tavana yakın bir çamaşır ipinin asılı olduğunu gördü. Evinin içini merak ediyordu. Buradan farkı olacağını pek sanmıyordu aslında. Şu an oturduğu yer gibi soğuk, kirli, tozlu, dar bir yer olduğundan emindi.
Dakikalar geçtikçe üşümeye başlıyordu, paltosuyla bacaklarını kapatmaya çalıştı. Göz kapaklarını açmak için zorlasa da kendini yavaş yavaş uykunun eline bırakmıştı... Ne kadar zaman geçtiğinden habersiz gördüğü kabusla birlikte irkilerek uyandı. Yine onu görmüştü. Rüyasında durmadan onun kendi kafasına sıktığını görüyordu.Her gece rüyasında onun gözleri önünde kendini öldürmesine şahit oluyordu. Ve her seferinde de sanki gerçekmiş gibi hissediyordu. Öyle gerçekçiydi ki rüyası, defalarca gördüğü halde inanıyordu... Kendini sakinleştirmeye çalışıp derin bir nefes aldı.
Dar ve karanlık zemin kat yavaş yavaş aydınlanmaya başlamıştı. Güneş saklandığı yerden çıkıp etrafı aydınlatıyordu, kapısında oturduğu adam evden çıkabilirdi ya da birileri gelebilirdi. Daha fazla burada duramazdı, bunun farkındaydı. Aynı zamanda farkında olduğu başka bir şey daha vardı: gidecek yeri yoktu.
"Ne yapacağım şimdi..." diye mırıldandı kendi kendine. Kafasını elleri arasına almış düşünmeye çalışıyordu. Saatten bihaber oturduğu tozlu yerden kalkmaya çalıştı. İster istemez öksürmüştü, sesinin fazla çıkmaması için kendini zorluyordu. Ayağa kalktığında oluşan toz bulutunu sağ eliyle yok etmeye çalıştı, sol eliyle de ağzını kapatmıştı. Etraf aydınlanınca geceyi geçirdiği yerin tahmin ettiğinden daha berbat halde olduğunu görmüştü. Paltosunun arkasına da hafifçe vurup tozları silkeledi. Çaresizce dışarı çıkmak için yönelmişti ki evin kilidinin açılma sesini duydu. Olduğu yere çakılmış gibiydi. Kapı açılır açılmaz kendini hemen dışarıya attı. Birkaç hızlı ve büyük adımdan sonra arkasından gelen sesle durdu. "Hey!" diye mırıldandı genç adam. "Kim var orada?"
Kız geri dönüp durumu açıklamakla kaçmak arasında kalmıştı. Karar vermesi gereken o kısa süre içinde "Bu çocuğu bir daha görmeyeceksin, açıklamaya gerek yok." sonucuna vardı. Koşmaya başlayacağı sıra kolundaki baskıyla hareket edemedi. Heyecanlanmıştı, hızlı hızlı nefes almaya başladı. Kafasını arkasına çevirip kolunu sertçe tutan çocuğa baktı. Gözlerini gözleriyle buluşturduğunda ise nefes alıp verişi durdu... "Aydınlıkta ona daha çok benziyor," diye geçirdi içinden.
Bu nasıl olabilirdi? Kaşları, gözleri, burnu, dudakları nasıl birebir ona benzeyebilirdi? Aklı almıyordu.
Kız, genç adamın yüzünde kaybolurken genç adam kızı yavaşça sarstı. "Sana diyorum!" dedi dişlerinin arasından. "Kimsin sen?"
Kız sarsılmayla beraber irkildi. Kendini çocuktan biraz uzaklaştırdı. Saf saf etrafına baktığı sırada çocuğun boştaki elinde bir şey sakladığını gördü. Elini arkasına götürmüş öylece tutuyordu. Kız, korkmuştu.
"Cevap versene..."
"Dün gece..." diye konuşmaya başladı kız. "Sahilde konuşmuştuk." Hatırlamasını bekleyerek yüzüne bakmaya devam etti. Çocuk kaşlarını hafifçe çatıp kızın kolunu yavaşça bıraktı.
"Beni biri sanmıştın... O kızsın?"
"Evet."
Kız bakışlarını kaçırırken çocuk elini ensesine götürüp sıkıntıyla kaşıdı. "Neden buradasın peki?"
Genç kız durumu nasıl açıklayacağını bilmiyordu. Çaresizce tanımadığı adamın gözlerine baktı. Çocuk ondan bir cevap beklerken peşinden gitmesinin belli bir sebebi var mıydı kendi de emin değildi. Gözlerini çocuğun gözlerinden çekti.
"Susmasana." Çocuğun sesi tahammülsüzdü. Kızın elinden bir şey gelmiyordu, kaçmak için hareketliğinde çocuk tekrardan kolunu kavradı. "Açıklama yap! Böyle davranarak beni daha çok şüphelendiriyorsun, birinin adamı mısın?"
Kızın ağzından "Gidecek bir yerim yoktu..." diye hafif bir mırıltı çıktı. Çocuk anlamamıştı. "Ne?" diye kıza doğru eğildi. Kız tekrardan söylemek için ağzını açtığında etraftaki binalardan birtakım sesler duyuldu. "Dur!" diye kafasını kaldırdı çocuk. Binaların pencerelerinde onları izleyerek konuşan 'komşularına' çevirdi kafasını. Havaya bir küfür savurup kızı kolundan tutup eve götürmeye başladı.
"Gelmek istemiyorum!" diye sesini yükseltti kız. Oysaki ufak da olsa onunla kalmak istiyordu.
Çocuk, kıza nazikçe susmasını fısıldayıp açıklamasını dinledikten sonra gidebileceğini söyledi. Çocuğun bu nazik tavrı gayet ikna ediciydi. Kız, çocukla beraber eve doğru yürümeye başladı.
Kapıdan girdiklerinde kız pek şaşırmamıştı. Tahmin ettiği gibi boğuk, kirli, dar bir evdi. Kapının hemen sağında küçük bir mutfak vardı. Onu yanındaki kapı ise salona açılıyordu. Salonda bir tane büyük kanepe ve televizyondan başka bir şey yoktu. Kapısı kapalı bir oda daha vardı, orası da yatak odasıdır diye düşünüp çocuğun peşinden salondaki kanepeye oturdu.
"Şimdi anlat, neden buradasın?" Genç adam yeniden ısrarcı tavrına başlamıştı.
"Gidecek bir yerim yoktu." dedi kız daha anlaşılır bir şekilde.
"Nasıl yani? Ailen yok mu senin kızım?"
"Var."
"Gitsene yanlarına o zaman?"
Kız gözlerini kaçırdı. Bunu söylemekten utanıyordu ama kendini açıklamak zorunda da hissediyordu. "Gece saat geç olunca kızar, eve kabul etmez diye gitmek istemedim."
Çocuk kızın söylediği şey üzerine kötü hissetmişti. Bir yanı ona hak veriyor, diğer yanı ise umursamak istemiyordu. "E şimdi ne olacak? Bir gece boyunca evde yoktun, neredeydin diye daha çok kızmaz mı?"
"Bilmiyorum," diyebildi kız. "Ben artık gitsem iyi olacak, rahatsızlık verdiysem kusura bakma tekrardan..." Ayaklanıp kapıya yöneldiğinde çocuk da peşinden geliyordu. Dış kapıyı açıp kendini dışarı attı kız. Birkaç adım atıp dün geceyi geçirdiği yerden çıkacaktı ki arkasında onu izleyen çocuğa döndü. Son kez yüzüne bakmak istedi, en ince ayrıntısına kadar aklına kaydetmek istiyordu.
Genç adam ise bu durumdan hayli rahatsız olmuştu. "Git artık." diye söylenip evin kapısını kızın yüzüne serte çarptı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
saudade
ChickLitSaat ilerledikçe soğuk da kendini belli ediyordu. Uzun, siyah paltosunun önünü kapatmak için kafasını eğmişti ki gözü bankların birinde yalnız başına oturan adama takıldı. Ayın hafifçe aydınlattığı yüzü zar zor da olsa seçebilmişti. "Allah'ım lütfen...