Başlığı değiştiricem merak etmeyin XD
''Ahh!'' Tüm işi Jay'a yıkmasına rağmen onu yolda gören herkes eline bir belge veriyor, bir sorun söylüyor, bir şey danışıyordu. Odasına varana kadar elinde bir dosya yığını oluşmuştu. Kucağında olan kağıt yığınını odasındaki masaya bıraktı. En üstte duran kağıt ile başladı. ''Veins Büyükelçisi büyükelçiliği büyütmek istiyor.' Bundan bana ne?! Babam ne iş yapıyor? Sıradaki... 'Emerald Krallığı'ndan alınan bitkilerin hepsi çürük.' bunu da bahçıvana sormalılar. Büyülü gücüm var da bitkileri yeşertiyorum ama benim mi haberim yok? Bunu Rumi'ye sorsam iyi olur. Çıh, burada da sadece gösteriş amaçlı bitkiler yetişiyor." Eliyle alnını ovdu. Kağıt mıknatısı olmak yerine bela mıknatısı olmayı tercih ederdi.
Koltuğundan kalktı, eline mürekkep kutusu ve dolma kalemden oluşan bir set ayrıca birkaç kağıt parçası aldı. Rumi'nin odasına kadar gitti. Kapıyı bir kere tıklattı. Cevap veren yoktu. Bir kere daha. Sonuç yine aynıydı. Ne bahçede tur atan şövalyeler, odaları toparlayan hizmetliler, ne de kütüphane görevi olan kız Prenses'in nerede olduğunu biliyordu.
Az olan endişe artık yerini korkuya bırakmıştı. Kağıtlarla uğraşmaktan eli yorulan Prens, şimdi de elinin acısını hissetmiyordu. Gözleri her hareketi ayırt ediyor, her an biri gelebilir ve mutlu haberi verebilir diye etrafı kolaçan ediyordu.
Elinde kağıtlarla gelen kâhya Lloyd'un ilgisini hemen çekmişti. "Harumi'yi gördün mü?" Kâhya beklenmedik bir cevap verdi.
"Evet efendim. Dışarıya Bayan Julia ile çıktılar, Majesteleri. Arkalarında ise Kahraman Jay, Sir Skylar ve Sir Kai vardı."
"T-tamam. Kağıtları çalışma masama bırak." Rahatlamıştı. Skylor onun yanındaydı.
Tekrardan masa başına dönebilirdi. Tabii ki birkaç bölük asker gönderdikten sonra.
Askerlerin olduğu kışlaya girdi. Hazır da bekleyen otuz kadar askeri dışarıya gönderdi. Kendisi de çok sevdiği masasının ve kağıtlarının yanına gitti.
⏝ ི⋮ ྀ⏝
"Evet, 15 tanesi bitti, geriye 40 tanesi kaldı... JAAAAAAYYYY! NEREDESİİİN! Söz veriyorum eğer bu işi bitirirsen sana bir hafta izin vereceğim, hatta-"
"Bir şey mi diyordunuz, Majesteleri?" Gönderdiği bölükten olan bir şövalye hafif aralık kalmış kapıdan yüzünü çıkarmış ve soru soruyordu.
"Hayır, bir şey mi diyecektin?" Şövalye biraz daha yaklaştı ve konuşmaya başladı.
"Prens Morro'nun emri ile istediğiniz yere varamadan geri döndük."
Güm!
Duyduğu kelimeler ellerini masaya sertçe vurmasına yol açmıştı. Kardeşini bu kadar çok seven adam ne yaptığını sanıyordu?!
Elindeki tüy kalemi masaya bıraktı, sandalyeye astığı ceketini aldığı gibi onu bulmaya gitti. Harumi'nin odasının yakınına konuçlandırdığına emindi. Birkaç sağ birkaç sol ileri ve önündeydi. Kapıyı tıklamadan bir gümbürtü ile açtı. Karşısında bunu göreceğini beklemiyordu.
~BÖLÜM SONU~
ŞAKA ŞAKA. NASIL DA KANDIN!
Prens kendi boyunun boyunun iki katı olan pencereden sakin bir yüz ile dışarıyı izliyordu. Morro'nun bu tavrı zaten endişelenmiş Lloyd'u sinirlendirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[✓] LOSE | Llorumi
ФанфикSürekli kırmızıya kaçan gözler... Kendi kendine patlayan bombalar... Duvarlardan gelen sesler... Kendini göstermeyen bir kardeş... Harumi'nin Krallığını korumak için geldiği ülkede bir gizem yağmurunun ortasında kalmıştı. Ona şemsiye tutacak birisin...