Bu kitabı da 17 bölümde bitirmek güzel ( ꈍᴗꈍ)
Şimdiye kadar ki tüm bitmiş kitaplarım 17'de bitmiş oldu ಠᴥಠ
"Hey, Kai!"
"Hmm."
"Sence bundan sonra ne olacak?"
"Yarını yarın düşünmeliyiz. Gelecek için bugünü yakmak olmaz."
"Haklısın... Peki ne zaman gideriz?"
"Bilmiyorum. Bilmek de istemiyorum."
╼⃘۪۪ ⃘۪۪╼
Beyaz saçlı bir kız da bahçenin bir köşesinde ellerini birbirine kelepçelemiş kendi kendine mırıldanıyordu.
"Efsaneyi okumasaydım bunlar olmazdı... o kim anlamazdık... savaşı kabul etmezdik...
Belki de fazla düşünüyorum... Bizi kenara sıkıştırmalarından daha iyi bu. Hem savaş açacaklarını nereden bilebilirim ki.
Savaşı bulmasalar sanki ne olurdu..."
Başını da dizlerinin üstüne koyup âdeta dış dünyadan uzaklaşıyordu. Kendine eziyet etmesine neden olan anıları hatırladı.
Nelson'ın 'kaçırılmasından' sonra Julia'nın duyduklarının üstünden geçmeye başlamışlardı. En azından Lloyd'un söylediği kadar olanı biliyorlardı.
Buz Kralı'nın kimliğini her krallığa uğrayan abisi bile anlayamamıştı. Günlerce beyin fırtınası yerini kasırgalara bırakmıştı. Ta ki Harumi tekrar tarih kitabını okumaya karar verince sır perdeleri artık bilgiyi saklayamaz olmuştu. 'Kimsenin bilgisinin olmadığı bir yerden gelmiş olmalı demişti. Bu tam olarak buna uyuyor.' O zaman Lloyd'un yanına sevinçle gitmişti. Sonra kendini suçlayıp duracağını bilse de yine yapardı. Çünkü doğru olanın bu olduğuna inanmıştı bir kere. Sonunda ölse bile pişman olmayacağı Güneş'in her sabah gökyüzünü aydınlatması gibi açıktı. Asla.
"Birisine sarılmam lazım." Kafasını kendine kurduğu güvenli bölgeden çıkardı. Bir avcı görüşü ile sarılacağı avı aradı ve buldu. Misako anne.
Üstünü sirkelemek için ayağa kalkınca Misako da onu görmüştü. Hastanın ayağına doktor gelmiş gibi Misako Rumi'nin yanına varıyordu. Oturmadan yazılmamış bir kanun olan ayak üstü konuşma yasasını uyguladılar.
"Şey... size sarılabilir miyim?"
"Hahaha" Orta yaşlı denmek için biraz büyük olan kadın tatlı bir kahkaha attı. Kahkasını bitirince kollarını kocaman açtı. Rumi'yi kollarına doğru çekti ve kızın başını okşamaya başladı.
"Ne oldu?"
"Sadece... birden bire savaşın çıkması hoşuma gitmedi. Kötü hissediyorum."
"Yapılacak en iyi şey, onlar gidince buraları korumak ve onları endişelendirmemek. Tamam mı?"
"Tamam Misako anne."
"İşte böyle biraz gül... Aklıma gelmişken sana göstermem gereken bir şey var. Gel benimle, Harumi."
Beraber kütüphanenin İmparatoriçe için özel olan yerine girdiler. Misako, tozlu rafların arasında birkaç kitap çıkardı. Duvara yaslanan rafın gizli bir bölümü vardı. İçinde bulunan tek kitabı çıkardı ve Harumi ile bir yere oturup sayfalarını karıştırmaya başladı.
"İşte, buradan başla."
Bu... Lloyd'un bir fotoğraf albümünden başka bir şey değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[✓] LOSE | Llorumi
FanficSürekli kırmızıya kaçan gözler... Kendi kendine patlayan bombalar... Duvarlardan gelen sesler... Kendini göstermeyen bir kardeş... Harumi'nin Krallığını korumak için geldiği ülkede bir gizem yağmurunun ortasında kalmıştı. Ona şemsiye tutacak birisin...