Daha yeni 18 yaşına giren kız her yere gülücük saçmakla meşguldü. Sabah erkenden uyanmış en sevdiği elbiseyi giymişti. Zor olsada on altı gibi hazırlıklar bitmişti. 8 katlı pasta salonun ortasında heykel misali dikilirken içecekler her köşe başında misafirleri bekliyordu. Balo havası her köşeyi sarmışken Harumi'nin midesi ise yemeklere sarıyordu. Bir Prenses her zaman güzel, zarif, fedakar ve akıllı olmalıydı. Bu yüzden sadece iki bardak su içerek gününü geçirdi.
Misafirler yavaş yavaş kapıdan içeri gelirken genç kız büyük salonun merdivenlerine doğru ilerledi. Son anda gelmesi ile tüm dikkatleri üstüne çekti. Tek dikkat çeken gecikmesi değildi. Adımlarıydı. Her zaman ki gibi değildi adımları. Artık bir yetişkin olmanın güveni ile atıyordu adımlarını.
Büyük salonda bulunan herkes yeni yaşına girmiş prensesi tebrik etti. Hepsinde kafasını eğmekten boynunu bir daha kıpırdatamayacağını düşünüyordu. Sonra mektuplara bakmak istedi. Ama daha yapacak işleri vardı. Şarkı başladığında babasını dansa kaldırmak için referans verdi. Normal, sakin bir şarkıydı.
"Artık yetişkin oldun ha?"
"Evet."
"Küçük kuş yuvadan uçacak artık."
"Daha erken değil mi?"
"Hiçbir şey için erken değildir."
Son referans, köşeye çekilme vakti. Sıra leydiler ile dedikodu yapmaya geldi. Dışardan bakan yabancı biri için sadece hoş bir sohbet. Ama içine girdikçe herkesin birbirini aşağılamaya çalıştığını rahatlıkla görebilirdin.
"Yeni yaşınız kutlu olsun, Prenses."
"Mutluluklarla geçirmeniz dileğiyle."
"Teşekkürler."
"Oh Prenses, hala nişanlınız yok değil mi? Hatırladığım kadarıyla daha önce de nişanlanmadınız. Değil mi?" Gıcık kadınlardan birine denk gelmişti. Uğraş uğraşabilirsen.
"Doğrudur, leydi Milena. Yalnız bunu neden merak ettiğinizi anlayamadım."
"Hiç kimse mi sormamış?"
"Adı sanı duyulmayan bir bayana bile en az 3-4 kişi soruyor."
"Prenses ile mi hiç anlaşamıyorlar?"Küçük grubu fısıltılar doldurmaya devam etti. Haliyle Harumi'yi rahatsız etmeye de devam ettiler. Birbirinin arkasından kuyu kazma isteği ile dolup taşan kadınlardan kim rahatsız olmaz ki?
"Sadece merak." Hayır, sadece Onu küçük düşürmek istemişti. "Sizce de garip değil mi? Yani bir prensese kimsenin evlenme teklif etmemesi. Öyle değil mi hanımlar?" Leydi Milena nereden bakarsanız bakın her zaman Harumi'den nefret ediyordu. Başta ilgi gösterip arkasını kollamıştı. Amacı ise yalnızca Krallığın tek prensinin, Harumi'nin abisi Morro'nun, kalbini kazanmaktı. Başaramayınca gerçek kimliğini saklamaya gerek kalmamıştı.
"Yeni şarkı başlıyor leydi Milena. Belki o konuştuğunuz adamlardan biri dansa kaldırır." Arkasını dönerek hızla ilerledi. İşi başından aşkınken birkaç dıt ile uğraşamazdı.
Hediyeleri almak için taht odasına doğru ilerledi. Her hediye için herkese ayrı ayrı teşekkür edecek, sonrada tüm hediyeleri nereye koyacağını düşünecekti. Hızla ilerlediğinden elbisesindeki pullar etrafa ışık saçıyordu. Bugün için özel yapım elbise giymişti. Başında saçı kadar beyaz incilerle bezenmiş tacı, okyanusu kıskandıracak kadar güzel mavilerine benzeyen elbisesi ile her zamankinden daha güzeldi. Bu yüzden hediyeleri güzel olsa iyi olurdu.
Son bir saattir tek yaptığı şey teşekkür etmekti. Bir yerden sonra hangi hediyeyi aldığına bile dikkat etmeye çalışmamaya başlamıştı. Hatta bir ara ona elbise hediye eden bayan Candy'ye 'Balıklar ne kadar güzel.' bile demişti. Yapacağı şeyler azalmıştı en azından.
Yapılacaklar Listesi
✓ Giyin
✓ Dans et
✓ Leydiler ile konuş
✓ Hediyeleri kabul et
🔳 Özür mektublarını oku/cevapla
🔳 Yat
Normalde mektupları okuyacaktı ama bu kadar çok uğraşacağını bilmiyordu. Yarın cevaplarsa kimse yine ona birşey diyemezdi. Mektuplar gecikti falan derdi. Hayır dediklerinde ise 'Sen bir prensesi mi suçluyorsun?' der ve sorunu çözerdi. Hem O bir prensesti. Kim ne demeye cesaret edebilirdi ki?
Kendi kendine şarkı mırıldanarak odasının yolunu tuttu. Yep. Bugün gayet iyi gidiyordu. Ama her şeyin bir sonu vardır değil mi?
Pat!
Pat!
Bu adımlar sarayda parti verilirken özel bölümlere giden kısımda olmaması gereken seslerdi. Kesinlikle biri geliyordu. Koridorda süs diye bırakılan şövalye zırhlarında her zaman kılıç da bulunurdu. Onlardan birini yavaşça ödünç aldı. Sesler yaklaşıyordu. Şimdi abisinden gizlice aldığı birkaç dövüş tekniğini onun üzerinde deneyecekti.
"P-prenses?"
"Oh! Albert, sen olduğunu fark etmemiştim. Önemli bir mektup falan mı vardı?" Albert boğazında olan kılıcı gözleri ile işaret ediyordu. Zavallı yaşlı adam savaşın bile ortasında herkese mektup getirmişti. Hatta ülkeler arası dokunulmazlık bile almıştı. Ama az önce metalin soğukluğunu tattı.
"Prens Lloyd'dan. Acilen okuman gerektiğini söyledi. Bu arada doğum gününüz kutlu olsun." Başıyla selam vererek karşıladı Prenses. Odasına doğru yol alırken okumaya başladı.
Sevgili Prenses Harumi,
Öncelikle yolun yarısını bitirdiğimizi bildirmek isterim. Ayrıca doğum gününüde nişanlınız olarak bulunamadığım için tüm içtenliğim ile üzgün olduğumu belirtmek isterim. Yakında şahsen orada bulunacağımı bilmenizi isterim.
Veliaht Prens Lloyd Garmadon
Harumi'nin tepkisini tahmin etmek için dahi olmaya gerek yoktu.
"Şaka mı bu?"
~692 kelime
Karakterler hakkında şunu belirtmek istiyorum:
🔹Harumi'nin annesi ile babası ölmediği için durduk yere psikopat olmasına gerek yok.
🔹Lloyd hatırlarsanız başta kötü falandı. Onu doğru yola itecek bir sensei Wu'su yok. (ninja takımı da yok. Ama ninjaların hepsini elimden geldiğince koyacağım.)
🔹Morro aynı. Kardeş sevgisi var.
Yarınki bölümün sonu çok uwu. Bekleyin😉
Ve şu yıldıza basın!¡!¡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
[✓] LOSE | Llorumi
FanficSürekli kırmızıya kaçan gözler... Kendi kendine patlayan bombalar... Duvarlardan gelen sesler... Kendini göstermeyen bir kardeş... Harumi'nin Krallığını korumak için geldiği ülkede bir gizem yağmurunun ortasında kalmıştı. Ona şemsiye tutacak birisin...