Bedeninde kalan son güçle ağlayarak bağırabildiği kadar bağırdı küçük çocuk. Etraf çok karanlıktı, doğru düzgün bir şey göremiyordu. Bacağına bağlanmış olan zincir de içinde oluşan korkuyu körüklüyordu. Henüz çok küçüktü, sadece 6 yaşındaydı. Neden burada olduğunu anlamıyordu. En son arkadaşı ile oynadığını hatırlıyordu sadece. Boğazı acıdığı için bağırmayı bırakmıştı ama ağlamasına engel olamıyordu. Kendi kendine "abi..." diye mırıldandı. Abisinin gelip onu bu ürkütücü yerden kurtarmasını istiyordu.
O ağlamaya devam ederken odadaki kapı açıldı. Dışarının ışığı odaya dolup etrafı biraz da olsa aydınlatırken takım elbiseli iki adam girdi içeri. Çocuk korkuyla daha da çok sindi duvar kenarına, başını dizlerine bağladığı minik kollarına gömdü. Beklediğinin aksine yumuşak bir dokunuş hissetti saçlarında. Sonra bir adamın sesi duyuldu küçük odada."Merak etme çocuk. Sana zarar vermeyeceğiz. Sadece bir süre burada kalman gerek"
Kafasını kaldırıp kızarmış gözleriyle, eğilerek onunla aynı hizaya gelmiş adama baktı."O zaman beni neden buraya getirdiniz?" Ağlamayı bırakmış olsa da sesi çok titrek çıkıyordu.
Ayaktaki adam yanıtladı onu. "Babanla konuşmamız gereken şeyler var. Ve maalesef ki bunu yapmamızın tek yolu senin bizimle olman."
"Yani onu benimle tehdit mi edeceksiniz?" Yaşıtlarına göre daha akıllı ve olgundu aslında küçük çocuk. Adamların ne yapmaya çalıştığını anlaması uzun sürmemişti.
"Bir bakıma öyle" diyerek onayladı konuştuğu kişi.
"Babamdan ne istiyorsunuz?" Babasını seviyordu. Kötü insanların ona zarar vermesini istemiyordu.
"Bu kadar şey bilmen yeter. Ayrıca boşuna bağırma, şu an kimsenin seni duyamayacağı bir yerdesin."
Konuşmaya diğer adam devam etti. "Canını yakmak istemiyoruz ama sınırlarımızı zorlamayı deneme velet"
Ardından iki adam başka hiç bir şey söylemeden çıktı odadan. Tekrar eski karanlık sardı etrafı. Küçük çocuk yeniden dolmaya başlayan gözleriyle hafifçe burnunu çekti. Karanlıktan çok korkardı. Başını tekrar kollarına gömdü. Ailesinin onu bulacağına emindi.
Aradan uzun bir süre geçmişti. Ne o adamlar bir daha gelmiş ne de etraftan başka bir ses duymuştu. Artık ailesinin geleceğini düşünerek kendini rahatlatamıyordu çocuk.
Tüm gücüyle bağırmaya başladı tekrar. 'Kimsenin seni duyamayacağı bir yerdesin' kulağında yankılanan sesi umursamamaya çalıştı ve bağırmaya devam etti. Belki bir mucize olurdu, biri onu bulurdu ve abisine, ailesine tekrar kavuştururdu.
Dilediği gibi biri onu duymuştu ama kilometrelerce öteden. Keskin kulaklarının algıladığı bağırışları duymazdan gelmeye çalıştı genç vampir. İnsanların sorunlarına karışmak istemiyordu. Ama sesin sahibi bir çocuktu ve acı çekiyora benziyordu. Kendi kendiyle çelişmekten nefret ederdi. Kısık sesle küfretti ve kulaklarının onu yönledirmesine izin verdi.
Çok hızlı hareket etmesi sayesinde kısa sürede geniş bir ormandaki izbe bir kulübenin önünde buldu kendini. Çocuk bağırmayı bırakmış, ağlamaya devam ediyordu. Dışarıdan kulübeye göz gezdirdi önce. Hiç penceresi yoktu sadece bir kapı vardı, duvarları ahşaptan yapılmıştı ve eskimişe benziyordu.
Kapıya yöneldiği sırada çoktan geldiğini hissettiği adamın sesini duydu. "Hey, ne işin var burada?"
Etrafına karanlık bir aura yayan vampir, adama döndü ve alayla sırıttı. "Çocukları böyle kaçırmanız aşağılıkça değil mi?"
"Seni ilgilendirmez, defol buradan!"
Karşısındakinin sertçe konuşmasına karşılık o istifini hiç bozmamıştı. "Bak dostum, ya sen çocuğu ailesine geri verirsin ya da ben geri veririm... seni bir güzel benzettikten sonra tabi"
"Serseri!"
Adam hızla ona doğru ilerlemiş ve yüzüne yumruk atmaya çalışmıştı. Genç vampir insanlara göre çok daha hızlı olan refleksleriyle adamın yumruğunu yüzünün hemen önünde tutmuştu. Bileğini yukarı doğru, eklemlerini zorlayacak şekilde çevirirken mırıldandı. "Ah, illa beni uğraştıracaksın""Ne oluyor orada?!"
İkinci bir adam onlara doğru koşarak gelirken sinirle bağırmıştı.
Bileği sertçe bükülen adam acıdan kıvranırken vampirin yüzünde yine aynı alaylı gülümseme belirdi. "Arkadaşın dayak yemek istediğini söyledi ben de geri çevirmek hoş olmaz diye düşündüm"
"Ne sikim saçmalıyorsun?"
Diğeri daha ona ulaşmadan yanındaki adamın bileğini kırılacağına emin olduğu şekilde büküp suratına yumruk attı ve bayılmasını sağladı.
Hızla ona yumruk atmaya çalışan kişiyi de engelleyip dizini tekmeledi, yere düşmesiyle çenesine sağlam bir yumruk daha geçirdi. Ağzına kanlar dolan adam başarısız bir tekme girişiminde bulunduğunda önce karnına sonra da yüzüne vurup onun da bayılmasını sağladı.
"Aptal insan evlatları, bir kere de uyarımı dinleseniz bunlara gerek kalmayacak"Kulübenin kilitli kapısını tekmeleyerek kolayca açmıştı. Küçük çocuk bununla yerinde sıçramış daha çok ağlamaya başlamıştı. Yavaş adımlarını çocuğa doğru yönlendirdi, önce bacağına bağlı zinciri baygın adamın cebinden aldığı anahtarla açtı sonra da çocuğun çenesini tutup yüzünü kendisine çevirdi. "Endişelenme, seni kurtarmaya geldim."
Göz yaşları yüzünden tüm yüzü ıslanmıştı çocuğun. Hâlâ ağlamaya devam ederken "gerçekten mi?" Diye sordu.Genç vampir gülümseyerek başını salladı. "Yardım istediğini duydum"
Çocuk burnunu çekerek anladığını söyledi. "Peki tek başına o adamları nasıl yendin? Senden daha güçlü görünüyorlardı. Ayrıca kapıyı nasıl kırabildin?"
"Boşver şimdi çocuk. Önemli olan seni onların elinden kurtarmış olmam."
Çocuğun ağlaması yavaş yavaş duruluyordu."Adın ne senin?"
"Kim Seungmin"
Küçük çocuk gözlerini karşısındaki adamın yüzünde gezdirdi hafızasına kazır gibi. Onu unutmak istemiyordu.
"Senin adın ne hyung?"
"Bang Chan. Şimdi bana nerede yaşadığını söyle ki seni ailene götürebileyim"
Seungmin ezbere bildiği ev adresini söyledi.
"Neyse ki orayı biliyorum"Chan Seungmin'in küçük bedenini kucağına alıp ayağa kalktı. "Kafanı göğsüme yasla." Çocuk ikiletmeden dediğini yapmıştı. Seungmin'i çok şaşırtmamaya çalışarak yavaş ama yine de normal insanlara göre hızlı bir şekilde söylediği adrese gitti. Evinin biraz gerisindeyken çocuğa seslendi. "Geldik" cevap gelmeyince yüzüne bakmıştı, uyuduğunu fark etti. Çok yorulmuş olmalıydı. Onun minik bedenine fazlaydı yaşadıkları. Uyandırmak istemiyordu ama ailesi de kendisini göremezdi. Gözünün önüne düşmüş saçlarını geriye atıp çocuğa seslendi. "Seungmin, seni evine getirdim." Bir kaç kez daha denemeden sonra çocuk gözlerini aralamıştı. "Hyung..."
"Merak etme, eve geldik. Artık ailenin yanına gidebilirsin."
Çocuk genişçe gülümsedi. "Teşekkür ederim Bang Chan Hyung"
Chan da gülümseyerek rica etmişti. "Bundan sonrasını kendin gidebilirsin değil mi?"
Seungmin başıyla onayladığında onu yere bıraktı.
"Dikkat et ve kimseye benden bahsetme lütfen. Onlara sadece oradan geçen birinin seni duyduğunu ve evine getirdiğini söyle."
"Tamam hyung"
Çocuk yürümeye başladığında arkasından el salladı Chan. Onu kurtardığı için mutluydu.
Seungmin evine döndüğünde ailesi onu gördükleri için heyecan ve sevinçle karşılamış, yorgun olduğu için hiç bir şey sormayıp yatağına yatırmışlardı.
Ertesi sabah yaşadığı her şey bir rüya gibi gelmişti Seungmin'e. Chan aklına gelince küçük dudakları yana doğru kıvrıldı. Ona minnettardı.Bölüm nasıldı sizce?
Sonuna kadar ilerletmeyi çok istediğim bir kurgu, aklımda da çok güzel şeyler var. Umarım beraber finale kadar ilerleriz❤️
Son olarak okumaya devam edecekseniz oy verin lütfen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Are || ChanMin
FanfictionSeungmin daha 6 yaşındayken Chan'a bağlanmıştı kaderi. Henüz küçükken bir kahraman olarak gördüğü, büyüdükçe hayal meyal hatırladığı ve her yerde aradığı adam hiç beklemediği bir şekilde karşısına çıkar. Ancak efsanelerden ya da hikayelerden duydu...