"tüm kaybolanlar kaybolmuşlara rastlarsa zamanın birinde..."
"Her kaçış bir korkaklık timsali midir herkesin gözünde ? "
Kendime sorduğum milyonlarca cevapsız sorudan biriydi bu da belki de.
İnsan neyden kaçardı ki ? Baş edemediği ne varsa çekip gitmek bizim doğamızda değil miydi ? Birbirimizi ve kendimizi yargılamada ustalaşmışızdır.
Korkaklık yaparız bir şeyler yolunda olmadığında.Planlarımız eksiksiz ilerlemediği için küseriz her şeye ve kaçarız...
Korku insanın kaderindedir."Korku kimi zaman ayaklarımıza kanat takar,kimi zaman da ayaklarımızı yere çiviler."demiştir Montaigne.
Hepimiz birer korkağızdır kendimizden,geçmişimizden korkularımızdan kaçmaya çalışan.Ve ben de aynen öyle yapıyordum.
Eskiden hiç güçlü olmadığımı düşünürdüm.Bildiğim her şey bana altın tepsiyle sunulmuş gibiydi.Yaşadığım her şeyin farkındaydım.Nasıl baş ediyordum bilinmez ve tartışılır fakat yaşıyordum ama bir şekilde her insan gibi.
Acının verdiği kırgınlıkla kendi çapımda baş etmeye çalışıyordum.Başarılı olduğumu sanıyordum.
Ta ki o güne kadar...
Bir çığ gibi yavaş yavaş sessizce ve daha sonra büyük bir gürültüyle önüne çıkan her şeyi yok eden ve acının sağır eden sessizliğinin beni bulacağını bilmiyordum.
Bildiğim tek şey o çığın önüne çıkan her şeyle birlikte beni de kendi acı sessizliğine mahkum ettiğiydi...
Provamız bitmiş ve biz de mekan dolmaya ve bizim sahne alma saatimizden önce birlikte aç karınlarımızı doyurmak için benim arabamla sahile çekmiş en sevdiğimiz dürümcü Salih Abi'nin dürümlerine yumulmuştuk.
"Ulan açık havada yemek yemek büyük nimet yemin billah he. "diye ağzı dolu ve yarı boğulma eşiğinde olan Akın'a ayranını uzattım.
"Lan boğulacaksın gideceksin konuşma yerken de " diye sinirle söylenen Kerem'e gülerek baktım.
"Oğlum fark etmedik prova yaparken ama amma acıkmışım he yemeseydim eğer fenalaşırdım kesin." diyerek ağzını rüzgardan uçmaması için cebimize attığımı peçetelerden biriyle ağzını silerken.
"Eğer böyle yersen bayılacaksın canım benim." diyerek omzuna vurdum .
"Bana bir şey olmaz şekerim bu dürüm var ya hayattır hayat."diyerek Salih Abi'ye bir asker selamı çaktı.Salih Abi'nin la havle diyerek llerini havay kaldırmasını görünce hafif bir kahkaha attım.
"Adam bile senden bıkmış vallahi."
"Kırıyorsun kalbimi bebeğim benim. "diyerek Kerem'den makas almaya çalışan Akın'ın hareketine güldüm.
"Yav oğlum sahne öncesi beni sinir etme morarmış gözle çıkarırım seni he."diyen Kerem'e karşılık Akın ona öpücük atınca daha çok kıkırdadım.
"Renk şuna bir şey desene güzelim dinden imandan çıkartıp dövdürecek valla".diyerek gülen Kerem'in omzuna yatarak elimi koluna koydum.
"Ya bırak çocuğu sevindirik oldu Babylon ve dürümden.Aç karnına hiçbir şey yapılmaz bilirsin.Enerjisi yerine gelince böyle oluyo." diyip bana kedicik bakışları atan Akın'ı savundum.
"Bırakın makarayı da şimdi saat kaç oldu bu arada ?"diyen Kerem'in sorusu üzerine kolumdaki beyaz saate baktığımda saatin sekize yaklaştığını gördüm.Bu da demek oluyordu ki bir saatten biraz zaman sonra sahnede olacaktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RENGARENK
Teen FictionKimden kaçıyordum ? Kendimden ,geçmişimden ,gerçeklerden ve saklı duygulardan...Artık ben o değildim.Kalbim o olmayı reddediyordu.Daha fazla kırılmayacak suçlanmayacak ve harcanmayacaktım.İnsan kaç kere yalnız kalabilirdi ? Kendi kalbi bile onu redd...