"Bana öyle geliyor ki hem kapanı kuran hem de kapana hapsolan sensin..."
*"mavi gri-ansızın gel"
"Gözlerin..."
"Gözlerin..."
"Gözlerin..."
Beynimde yankılanan kelimeler yüreğimi buruyor ve ulaştığı yerleri delip geçiyor,kanatmaktan çekinmiyordu.Tam dört sene sonra kara delik yeniden beni esir almaya başlıyor,hissedebiliyordum. Yaşadığım her kötü şeyi yırtıp atarak kurtuldum sanmıştım.Tam dört sene önce kara kaplı defterimden yırtıp attığım her bir siyah sayfa rüzgarın ters yönden esmesini hiç tahmin etmediğim bir anda bana tekrar dönüvermişti.Elimdeki kömür karası sayfalarla dizlerim yerde kalakalmıştım.Demek ki insan geçmişinden ne kadar kaçmaya çalışsa da bir yerlerde onunla yolları hep kesişiyordu.Bizler eksik puzzle parçaları gibiydik geçmişimizle.Ben o puzzle'ı hiç tamamlamak istememiştim.Aslında hep istemiştim fakat korku ağır basardı tüm hücrelerimi etkisi altına alarak.Hep halının altına iterdim eksik parçaları.
Resmi hiç tamamlayamamaktan korkardım korkmasına ama tamamlanırsa ya ben eksilirsem kendimden ?
Ne yapmam gerektiğini bilmediğim anlarda kendimi sokağa atardım fakat bu şu an mümkün değildi.Dışarıda gördüğüm siyah kapişonlu kişi beni takip ediyordu.Beni gayet iyi tanıyan biriydi bu kişi ve her adımımdan haberdardı.Tek başıma bundan nasıl kurtulabilirdim bilmiyorum.Bu ikinci mesajdı.Bir dahaki seferde karşıma çıkarsa ya da bana bir zarar vermeye çalışırsa diye düşünmek dahi istemiyordum.Ben böyle hareketsiz bir şekilde dururken apartmanın sensörlü ışıkları söndü ve ben karanlıktan kurtulmak için bir hışımla yere şokla bıraktığım poşetleri alarak merdivenlerden çıkmaya başladım.İkinci kattaki daireme geldiğimde içeriden yüksek sesle bir şey hakkında tartışan Akın ve Kerem'in sesleri apartman boşluğunda yankılanıyordu.İçimdeki yükselen ve taşmakta olan korkunun durulduğunu hissettim.Güvenli bölgem dostlarımdı.Biliyordum bana kimse zarar veremezdi.İzin vermezdim.Nasıl çözeceğimi biliyordum.Bu kişi her kimse beni burada korkutamazdı.İnşa ettiklerimi sarsamazdı.Halının altını temizleme zamanı gelmişti.Ve ben bu kişiye asla ve asla nazik davranmayacaktım.Kendimi toparladığımı hissettiğim anda zile bastım.Kapıyı açan Kerem'di.
"E be renk şekerim nerede kaldın sen öyle,merak ettik seni ? " Kaşları çatık bir şekilde benden hesap sormaya çalışan Akın'a boş gözlerle bakarken Kerem elimdeki poşetleri aldı ve mutfak tezgahına koyup içindeki malzemeleri boşalttı.
"Bu eşek seni merak etmekten kafayı yedi sikimsonik komplo teorileri kurup durdu biz de sen gelmeden önce bunu tartışıyorduk."Dudaklarımın kıvrılmasıyla mutfak adasındaki bar sandalyelerimden birine kendimi atıp onları izlemeye koyuldum.
"Ne teorisiymiş onlar canım benim ?"Oturduğu kanepemde doğrularak yanıma gelip kanepenin arka kısmına yaslanan Akın'ın saçmalayacağı şeyleri büyük bir merakla dinlemeye hazırdım.
"Sen gelmeyince ve bu süre uzadıkça senin uzaylılar tarafından kaçırıldığına dair komple teorilerimi güçlendirdin."diye ciddi ciddi böyle saçma sapan bir şeyden bahsedince gülmemi tutamayıp saçma bir ses çıkararak kıkırdadım.
"Oha kızım kussaydın ortaya." diyen Akın'ın dediği şeyle gevşemiş sinirlerim yüzünde koca bir kahkaha attım.
"Ay efendim özür dilerim böldüm, lütfen siz devam edin." diyip mutfak tezgahına ellerini dayamış Kerem'e dönüp alaycı bir şekilde gülümsedim ve önüme döndüm.
"Bakın ben uzaylılara gerçekten çok inanıyorum.Geçenlerde halam biliyorsunuz İstanbul dışında oturuyor ufo görmüş aradı dedi "Akın oğlum İstanbul'u ufolar istila edecek bak gör dedi."o günden beri geceleri zor uyuyorum,her sese kalkar oldum.Renk sen de geç gelince tırstım ulan işte."Anlattığı şeye o kadar inanmış olacak ki dudağını sarkıtıp çocuk gibi omuz silkince Kerem'le birbirimize baktığımız anda gülmemiz bir oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RENGARENK
Teen FictionKimden kaçıyordum ? Kendimden ,geçmişimden ,gerçeklerden ve saklı duygulardan...Artık ben o değildim.Kalbim o olmayı reddediyordu.Daha fazla kırılmayacak suçlanmayacak ve harcanmayacaktım.İnsan kaç kere yalnız kalabilirdi ? Kendi kalbi bile onu redd...