İnsanlara derdinizi anlatmayın; ve bir kızı hiç bir zaman ağlatmayın.
Konuya böyle girmemi, felsefeci öğretmenim sayesinde öğrendim. Hayat en büyük felsefeyi, en anlamsız tarihlerde öğretti bana . Önce seni içime oluk oluk işledim, daha sonrada en ufak bir hata da tekrardan silip atmayı benimsedim.Bu konunun felsefe ile alakası yok, hatta edebiyatla da yok. Matematik dersen, fotoğraflarını beğendiğin erkekleri saymıyorum artık, canımın acıdığı gecelerin onda birini çarpıp iç acılarımın katsayısı seninde yüreğini acıtsın desem, hangi erkeği çıkartırsın arkadaş listenden? Zor oldu değilmi, çarpım tablosu? Aslında çarparsın da, iş çıkartmaya gelince zor oluyor. Neyse, tam olarak matematiği tamamen öğrendim dediğim gün, iddaa oranlarının çarpımını kafamda ezberlememle başlattım. Resimle de aram pek yoktu, bu yüzden gülerken fotoğraf çekilmedim hiç dersem ayıp olur. Hayat bize, al gülümse denilecek çok az sayıda poz verdi, biz de o zamanlarda hep arkamızdan dönen oyunlara güldük. Bu arada retrica, insanların tipini güzelliştirir, ama karakteri hep aynı kalır.
Felsefe öğretmenim hiç olmadı, bende hiç felsefe okumadım. Edebiyat hakkında tek bildiğim, seni seviyorum cümlesi her ağızdan çıkan tek bir yalan cümlesidir, gizli öznesi hala kayıp. Ve matematiği oldum olası sevmedim, sevmeyeceğim. İnsanlara derdinizi anlatmayın, çünkü bu durumdan mutlu olup gülümseyebiliyorlar.
Ve bir kızı hiç bir zaman ağlatacak kadar sevmeyin.
Çünkü değmiyorlar..
Değmiyorlar, iki anlamda yazılır.
Ya verdiğiniz değere, erişememişlerdir.
Ya da, teni tenime hala değmemiştir yazsam, o sınav kağıdına
genede 0 verirmiydin edebiyat öğretmenim?
aklımda kaldı da..