“
Önceleri haklı olduğumu düşündüğümde karşımda ki anlayana kadar anlatırdım, artık yoruldum haklı olduğumu anladığım an susuyorum.
”
Bu kitapta geçen mekân ve zaman tamamen hayali ürün olup gerçek kişi veya kurumlarla hiçbir bağlantısı bulunmamaktadır.
...
Zaman ; belli bir düzene ve gerçekliğe uyup uyum sağlayan ve onun da içinde bulunduğu şeylerin değişip başka haller hâline gelmesi, bize yaşlandığımızın ispatı diye biliriz. Zamanın akışında ilerleyen her nesnenin görünümü veya yapısının değişmesi, onun zamanda aldığı darbeler ve değişimler toplumudur.
Peki ben neyin değişim sonucuydum?
Zamanda ilerlersek bir değişim olurdu, peki ya geriye dönersek?
Benim şuan bile bir anne karnında embriyo olmam gerekmiyor muydu?
Ya da dur , bu dönemde ben zaten yokum ki!
Karşımda kendinden emin ve dik duruşuyla o kadar inandırıcıydı ki , neredeyse inanıyordum. Nerdeyse!Ona tek kaşımı kaldırarak alttan baktım. Gözlerimdeki sorgulayıcı ve inanmayan duyguların yanına şimdi de kızgınlık sızmıştı. "Bakın şuan şakalaşacak bir durumda değiliz." Aynı emin bir duruşla onun orman yeşillerine baktım. O ne kadar inandırıcı bir yapıdaysa ben de bir o kadar aynı durumu sergiliyordum karşımdakine.
Başka bir yılda olsaydık buna katılasıya gülerdim , tabii başka bir yılda olsaydık eğer. Dünya üçüncü savaşını atlatmış, insanlar birbirini neden sizce öldürürken bunlar hala şaka espri derdindeydi. Yıl olmuş 2050 ama bana gelmiş 2023 yılından bahsediyorlardı. Karşımdakiler kesinlikle birer deli!
Yeşim gözlü adam bir adım ileriye gelerek aramızdaki mesafeyi kapattı ve durduğu yerden hiç taviz vermeden
"İnanın bana en az bende sizin kadar ciddiyim." Dedi, nefesini yüzüme üflerken. Bunları söylediği sırada bile yüzünde tek bir mimiklerini oynatmamıştı. Düz donuk ve soğuk bakışlarını daha yakından görüyordum. Çok ürpertici bir durumdu. Aramızdaki bir adımlık mesafeden bile onun parfüm kokusunu solumuştum. Tamamen istemsizce olan bir durumdu. Lakin benim asıl anlamadığım şey neden içinde yaşadığı bir yılı inkâr ettiğiydi.
Bu durumun tek kötü tarafı ise sözlerini söylerken yeşil harelerini bir an olsun gözümden ayırmaması olmuştu . Ben bu tür uzun göz temasların dan kaçınan biriydim, şimdi de olduğu gibi. O benim gözlerime bakarken ben dayanamayıp gözlerimi içerideki duvarların yumuşak renk tonunda gezdirmeye başladım. Ben içeriyi detaylıca incelenmeye koyulduğumda bile gözleri halâ bendeydi, hissediyordum. Resepsiyon bölümünde duran kadını incelemiştim. Üzerinde turuncu ya çalan bir yelek ve altında da ona uyumlu diz hizasında bir eteği vardı. Sarı saçlarını arkadan sıkı bir topuz yapmış ve yüzünde sade bir makyajla bana bakıyordu. Yeleğin üzerinde Ferda yazdığını gördüm. Demek bayanın ismi buydu. O sırada da gözlerim istemsizce onun üzerine kaydı. Siyah takımın içinde âdete ben buradayım diye bağıran bir fiziği ve bir türlü üzerimden ayırmadığı yeşilleri vardı. Kumral saçları ise kısaydı, en son askerlerin böyle kestirdiğini biliyordum. Bu soğuk havada donmuyor mu diye düşünmeden de edemedim. Gözlerimi daha fazla üzerinde tutmadan tekrardan etrafa çevirdim, çok yeniydi her şey.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FECİR
Science FictionBedenimde bir uyuşukluk hissederken yutkunmaya çalışarak adama çevirdim bakışlarımı. "A-a-acaba biz kaç yılındayız?" titreyen sesim ve bembeyaz olduğunu düşündüğüm suratla adama baktım, bana düzgün ve mantıklı bir açıklama yapmasını bekleyerek. Yüzü...