now and in the future

178 15 8
                                    

Bana kaderi öğrettiğini hatırla

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bana kaderi öğrettiğini hatırla

Her şeyin beklemeye değeceğini söylemiştin

Taksinin arkasındaki o gece gibi

Parmakların elimde yürümüştü

-stawberries and cigarettes / Troye Sivan

Rosé'den

Yaklaşık yarım saattir arabanın içindeydik. Polisler önce hastaneye gidip bana sağlık kontrolü yaptırmamız gerektiği konusunda ısrarcıydı. Açıkçası ben eve gidip uyumayı tercih ederdim ama arkadaşlarım da polislerin bu düşüncesine katılınca pek şansım kalmamıştı. Hastane bahçesine gelip arabadan indiğimizde aklıma yaralarım geldi. Kızlara ve diğerlerine haber vermemiştim. Jungkook sinir küpüne döner. Yani dönerdi şuansa emin olamıyorum. Yani kaçırılan birine herkes yardım eder. Ama ya sonrası? En çok da sonrasından korkuyorum sanırım. Gelecek umut dolu ama bir o kadar da korkutucu. Hızlıca muayene olacağım odaya geldi. Doktora yaralardan bahsetmek zorundaydım. Öncelikle bana ağrım olup olmadığını sordum. İşte o an artık söyleme vaktim gelmişti. Konuşmak yerine karnımı açıp yanıkları gösterdim. Şimdi bütün bakışlar karnımdaydı. Jungkook'un sinirden yumruklarını sıktığını gördüm o an. İçimi her şeye rağmen bir mutluluk kapladı. Belki eskimiştik ama değişmemiştik değil mi? Doktorun sesini duydum o an. Yanıkların derecesi oldukça ciddiymiş. İz kalabilirmiş. Bu yüzden bana bir yanık kremi getirmeye gitti. Odada bizimkilerle kaldığımız da Jungkook yanıma geldi ve bunu onun mu yaptığını sordu. Kafamla onayladığımda ağzından ağır küfürler çıktı. Sürekli onu bir güzel dövmediği için pişmanlığını dile getiriyordu. Bense hala beni düşündüğü için sevinmekle meşguldüm. Doktor geldiğinde bana kremi verdi. Her gün düzenli olarak sürmem gerektiğini söyledi. Başka bir şikayetim olmadığı için eve gidebileceğimi söyledi. Hep beraber bizim evimize gitme kararı aldık. Namjoon, Jimin ve Hoseok gelmeyeceklerini söylediler. Bizde bir şey demedik salonda fazla yerimiz yoktu zaten. Eve geldiğimizde ilk işim kendimi duşa atmak oldu. O adamın izlerini silercesine yıkadım vücudumu. Ama biliyordum ki fiziksel acılar elbet bir gün geçerdi önemli olan hafızamda kalan pis izlerdi. Eh, onları temizlemekte hiç kolay olmayacaktı. Duştan çıkıp pijamalarımı giydim. Kendimi daha iyi hissediyordum. Kızlar ve çocuklar salonda bir şeyler konuşuyordu. Aralarında Jungkook yoktu. Eve gitmişti sanırım. Bunu düşünmek bile yüzümü düşürdü. Gidip yanlarına oturdum. Kızlar yüzümün düşük olmasının sebebini anlamış gibiydiler. Jennie kulağıma eğilip Jungkook'un balkonda hava aldığını söylediğin de aptal aşık gülüşüm tekrar yüzüme ulaşmıştı. Bende onun yanına gitme kararı aldım. Balkonun kapısını açtığımda Jungkook'un gökyüzünü izleyip iç çektiğini gördüm. Ama rahatladığınız da yaptığınız bir iç çekmeydi bu. Savaş bitmiş düşman çekilmiş eve dönmüşsünüz gibi. Yanına ulaştım. Balkonun demirliklerine yaslanıp yüzünü izlemeye başladım. Kısa sürede beni buldu bakışları. Gülümsedim o an ona. Sonra lafa girdim. "Jungkook sana söylemek istediğim şeyler var." Cevap olarak kafasını salladığında konuşmaya başladım. "Aslında bakarsan bu konuşmayı hazırlamak için uzun süre düşündüm. Ama asla olmadı çünkü ne olacağını, bana inanıp inanmayacağını veya barışıp barışmayacağımızı bilmiyordum. O yüzden şuan doğaçlama yapıyorum. Zaten ben kanıtlarımı sundum bundan sonrası sana kalmış. Tabi yani bu hiçbir şey yapmayacağım anlamına gelmez. Ben, " Derin bir nefes aldım o an. Gerçekten hep bunun için hazırlamıştım kendimi ama şuan o karşımda gözündeki yıldızlarla bana bakarken kalbimde hala ilk günün heyecanı vardı. Ama söylemeye kararlıydım. Ağzımdan bir çırpıda döküldü laflar zaten. "Ben seni hala ilk gün ki  kadar çok seviyorum Jungkook. Seni dünden daha çok yarından daha az seviyorum. Ve bu hep böyle kalacak. Beni affetmeye henüz hazır-" Konuşmamı Jungkook'un sözümü kesmesiyle yarım bıraktım. Gözlerimi içine baktı, elimi tuttu ve kalbinin üstüne götürdü. Sonra ağzından şu söz döküldü. "Rosé uzakta olsanda buralar hep senindi. Hep de senin olacak." O an cümlesinin güzelliğine ağlamak istedim. Kalbimden bahsediyordu buralar derken, senin diyordu hep de öyle olacak diyordu. Daha fazla konuşmadım ve hasret kaldığım o dudaklarını doya doya öptüm. Anında bana karşılık verdi. Eli bel çukurumu buldu benim elimde saçlarını. O an tamamlandığımı hissettim. Ayrıldığımız da gözlerimiz gökyüzünü bulduğunda aklımda bana çıkma teklifi ettiği cümle vardı. Yine böyle bir gecede yıldızları izlerken demişti ki bana. "Gece ayaklarımızın altına serildiğinde ve yıldızlar halimize güldüğünde benim olur musun?" Size yemin ederim yıldızlar o gece o kadar parlaktılar ki adeta halimize gülüp neşe saçıyorlardı. O an da öpmüştüm onu cevap olarak. Size diyorum ya biz eskimiş ama hiç değişmemiş aşıklardık. Umarım hep de böyle kalırdık.


Selam sevgililerim,

Nasılsınız? Hayat nasıl? Dilerim iyidir. Sizi beklettiğim için özür dilerim. Bir de yanımda olduğunuz ve desteğinizi eksik etmediğiniz için teşekkür ederim. Kitap 4k oldu ve ben bunun sevincini yaşıyorum. Umarım parlak yıldızlı geceleriniz olur.

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen <3

Sevgiler Hunny

she's back.rosekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin