Sabah Tae malı üstümde tepindiği için uyandım. Bugün okulun ilk günüydü. Ayrıca dün uyumadan önce fazla düşündüğüm için başım ağrıyordu. Rosé, yine tek haberinle dağılmıştım. Yeri ile çıkmam Rosé'yi tamamen unutturur sanmıştım. Ama olmamıştı. Tanrım beni aldatan birini hala düşünecek ne yaptım?!
T: Olum daldın yine!! Giyinsene
J: Tamam be.
Klasik siyah tişört siyah kot giydim. Üstüme de deri ceket aldım. Ve aşağı indim. Herkes hazırdı. Yoongi üstüne su dökdükleri için onları azarlıyordu. Onlara güldüm geçtim ve yola koyulduk. Aklımda bir soru dönüyordu. Daha doğrusu bir endişe. Rosé hangi okula gidiyordu? Bizim okula mı dönüyordu? Umarım böyle değildir. Onu her gün görmeye hazır mıyım bilmiyorum. Okula geldik ve sınıfa çıktık. Sonra kantinden kahvaltılık bir şeyler alıp dışarı çıkacaktık. Ama bahçeye çıkar çıkmaz gördüğüm şey beni şoka sokmuştu. Rosé ve üç kız. Bakakaldım. Onu görmeyeli 2 yıl olmuştu. Bir saniye bir saniye saçını mı boyatmıştı o. Sarı ona çok yakışmıştı. Tae onu görünce üstüne doğru koştu. Üstüne atladı. Rosé şok olmuştu. Yüzündeki ifade onu sevimli yapıyordu. Ne diyorum ben!! Kendine gel jungkook. O kız seni aldattı. Üstelik senin sevgilin var şuan. Biz de mecburen yanlarına gittik. Herkes ona sarılıp kısaca hoşgeldin derken kafamı başka bir tarafa çevirdim. Bahçeyi izlemeye koyuldum. Evet onu özlemiştim ama bu yumuşayacağımı göstermezdi. Bizim çocuklara göz ucuyla baktığımda tanımadığım kızlarla konuştuklarını gördüm. O sırada kulağıma çok sevdiğim o ses geldi. Rosé'nin kahkaha sesi. Başım istemsizcesesin kaynağına döndü. Ve göz göze geldik. Hızlıca kafamı çevirdim. Kalbim nasıl bu kadar kolay hızlanabilirdi? Sonunda vedalaştılar ve sınıfa çıktık. Sıralarımıza oturduk. Cam kenarı bize ait gibi bir şeydi. Zaten Namjoon,Hoseok ve Jimin bizden farklı sınıftalardı. En önde Jin, onun arkasında Tae, Tae'nin arkasında ben ve en arka sırada da uyumak için Yoongi otururdu. Zil çaldı ve ingilizce hocamız içeri girdi. Yoklamayı aldı. Ben de zil çaldığı için rahatlamıştım. Demek ki aynı sınıfta değil-
C: Hocam geç kaldığımız için özür dileriz. Yeni geldik de.
H: Aaa Rosé döndün mü kızım
C: Döndüm hocam.
H: Ben seni beklemiyordum. Listede adın Park Chaeyoung olarak gözüküyordu.
C: Doğrudur hocam artık o ismi kullanmıyorum.
H: Peki kızlar kısaca kendinizi tanıtın da size bir yer bulalım.
C: Ben Chaeyoung siz Chae de diyebilirsiniz. Çoğunuzla tanışıyoruz zaten.
L: Ben Lalisa siz Lisa da diyebilirsiniz. İyi anlaşalım.
Ji: Ben Jisoo memnun oldum.
Je: Ben Kim Jennie.
H: Hoşgeldiniz kızlar. O zaman şöyle yapalım. Lisacım sen Tae'nin yanına otur. Jisoo sen Jin'in yanına geç. Jennie sende Yoongi'nin yanına otur. Chae sen zaten önceden de Jungkook'la otururdun. Sen de onun yanına otur.
C: Hocam başka bir yer-
H: Chae'cim gördüğün gibi başka yer yok. Hadi kızım geçin de derse başlayacağız.
Hayatımda ki şansım cidden boktandı. Aynı sınıftaydık üstüne üstlük sıra arkadaşım olmuştu. Yanıma yaklaştıkça kalbim hızlanıyordu. 2 yılın ardından yan yana oturuyorduk. Yüzüme duygu yansıtmadım. Ona hala kızgındım. Ders başladı sonra arada bana bakışları kayıyordu hissediyordum. Önceden ingilizce derslerinde birbirimizin defterlerine bir şeyler çizerdik. Aslında bu onu alışkanlığıydı. Defterlerinin kenarlarına küçük eskizler yapardı hep. Yanına oturdukça bana da geçmişti. Ona göz ucuyla bir bakış attım. Tam tahmin ettiğim gibi bir şeyler çiziyordu yine. Kafamı çevirdim geri. Ona bakmak bana eski günleri hatırlatıyordu. Üstelik çizdiği şeyin bizim için bir anlamı vardı. İlk kez Rosé onu çizerken konuşmuştuk. Sonra sevgili olunca da şöyle bir şey demiştik. Küstüğümüzde bunu çizersek bu demek oluyordu ki seni özledim.Konuşmamız lazım. Şimdi yine bunu çizmişti ama hayır. Bizim konuşacak bir şeyimiz yoktu. Teneffüs zili çaldı ve dışarı çıktım. Sonra da iyi hissetmediğim için çatı katına çıktım.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
