keyifli okumalar!🌝🌻 paragraf arası yorumdan çekinmeyin lütfen!
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
kura çekeli yaklaşık on dakika geçmişti. yoongi fotokopi makinesi ile senaryo kağıtlarını çoğaltırken diğerleri arasında konuşuyordu. ben ise yoongi'nin ikimizin baş karakterleri oynayacağı açıklandığından beri kıpkırmızı olan yanaklarını seyrediyordum. duygularını anlamaya çalışmama rağmen, onun davranışları işimi hiç kolaylaştırmıyordu. bana karşı takındığı soğuk tavrına zıt olarak düşen kırmızı yanakları ve gözlerindeki bakış kafamı karıştırmaya yetiyordu.
"bana kalırsa çalışmaya başlamadan önce sahne için olacak süsleri de aradan çıkarmalıyız. ne zamana kadar rollerimizde iyi oluruz bilmiyoruz sonuçta, tiyatro zamanı yaklaştığında bir de sahne süslerini hazırlamak kalmasın." jimin'in ortaya attığı fikir hepimize mantıklı gelmişti. tiyatromuz ile ilgili bizim seçemeyeceğimiz tek şey, ne zaman diğerlerine sunacağımızdı. yoongi kağıtları fotokopi makinesinden aldı ve sırayla hepimize dağıttı.
"alevleri en basidinden kartondan yapabiliriz. bir düzenek kurarız ve yangın sahnesinde çıkar."
"son sahnede havada belli olmayacak siyah toz gibi bir şey atabiliriz biz sahne arkasından. böylece yüzleriniz hafiften siyah olur ve yangın havasını daha güzel verebiliriz."
herkes hevesle bir şeyler söylerken ben ise yüzümdeki ufak tebessümle onları dinliyordum. ama bu tebessüm jungkook'un heyecan ve yüksek sesiyle söylediği şey ile silinmişti.
benim daha ağzımı açmama bile kalmadan yoongi yanında oturan kardeşinin kafasına vurmuştu. "s-sen! jungkook! ağzından b-bir kere de mantıklı bir şey çıksın."
gözlerim istemsizce dudaklarına kaymıştı.
bunu fark ettiğimde hızla bakışlarımı ayırıp derin bir nefes verdim kendime gelmek adına. ona arkadaş gözüyle bakmalıydım sadece. hatta onun bana karşı tavrına bakılırsa, arkadaş bile sayılmayabilirdik.
daha bugün doğru düzgün konuşmaya başlamıştık onunla. saçmaladığımı düşündüm. yeni tanışmış olmamızı geç, onun gibi birinden hoşlanmazdım. bana iyi davrandığı bile yoktu. beni tersliyor, gözlerimin içine bile bakamıyordu. fakat söyledikleri ve davranışları birbirinden apayrıydı. yaptığım en ufak hareket onu utandırmaya yetiyordu, fakat bunu çatık kaşlarıyla saklamaya çalışıyordu.
onun aklından geçenleri bilmek istiyorum.
"elveda öpücüğü ha? bununla duygusal izleyicileri ağlatabiliriz gibi geldi bana. bu fikri sevdim." seokjin hyung jungkook'un fikrini onaylayınca taehyung hafifçe gülmüştü. bakışlarını bana çevirdi. "tanrı'm! görmek isterdim!" hafif gülüşü kahkahaya dönüşürken yoongi ve ben hariç diğerleri de gülmeye başlamıştı.
"hayal bile edemiyorum, ikisi o kadar anlaşamıyorlar ki!" "komik tarafı da bu zaten!"
"yoongi sırf öpmemek için sahneden aşağı atlayabilirmiş gibi geldi bana."
bu bir süre böyle devam etti.
jungkook onlara katılmayı bırakmış, yüzünü endişeli bir ifade kaplamıştı.
dalga geçmeleri hoşuma gitmemişti. bakışlarımı yoongi'ye çevirdiğimde başını eğip gözlerini yere diktiğini, yumruklarını sıktığını görmüştüm.
"madem.." dedi kısık bir sesle. ardından başını kaldırıp gözlerini onlara çevirdi. "madem bu kadar uyumsuz olduğumuzu düşünüyorsunuz, öpüşmemizi neden istiyorsunuz ki?" dediği şeyle gözlerimi kısmıştım. sesi daha önce hiç duymadığım kadar ciddi çıkmıştı. diğerlerinin söylediği cümleler, onu nasıl hissettirmişti öğrenmek istiyordum. duygularını anlamak istiyordum.
"biz burada tiyatro yapıyoruz. sizin elinize gülmek için malzeme vermeye uğraşmıyoruz."
dediği şeyle namjoon gözlerini büyüttü. "yoongi hyung.." jungkook önce mutsuz bir şekilde bana, sonra yoongi'ye baktı. ardından derin bir nefes verip gergince elleriyle oynamaya başladı.
"yoongi hyung, biz hoşuna gitmeyeceğini bilse böyle söylemezdik. kendimizi biraz fazla kaptırdık sanırım." taehyung pişman bir şekilde konuştu saçlarını tek eliyle karıştırırken. suratında mahçup bir gülümseme vardı.
"unutun gitsin." dedi yoongi. gözlerini birkaç kez kırptı art arda. "anladığınız üzere, ikimizde şu elveda öpücüğünü yapmakta rahat hissetmiyoruz. o yüzden, lütfen." dediğim şeyle başlarını olumlu anlamda sallamışlardı. yoongi ise teşekkür edermişçesine bakmıştı bana. "ben de özür dilerim. yani ben belki böyle daha etkili olur diye düşünmüştüm. sizin açınızdan bakmadım, özür dilerim. böyle bir fikri ortaya atmamalıydım."
yoongi, yaramazlık yapmış çocuk gibi üzgünce yeri seyreden jungkook'a baktı. ardından derin bir nefes verip gözlerini devirdi. "önemli değil, kookie." ellerini onun kahverengi saçlarına götürüp onu rahatlatmak istercesine okşadı. "işte, işte."
böylelikle, onun bambaşka bir yönünü daha görmüş olmuştum.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
okuduğunuz için çok teşekkür ederim. bir sonraki bölüm için beklemede kalın lütfen.