Koskoca 11 yılımı geride bırakıp, hayallerime ulaşmama sadece 1 yılım kalmıştı. 11 yılımı yapayalnız geçirmiştim fakat belki de İstanbul bana bundan sonraki günlerimi çok güzel kılacaktı ki , öyle olmasını umuyorum.
Derin bir nefes alarak, okulun merdivenlerini çıkmaya başladım. Sanki çıktığım her adım bana umut veriyor gibiydi. Merdivenin 2 basamak ardında duran güvenlik görevlisi beni karşıladı. Öğrenci kartımı gösterdikten sonra okula girmeme müsaade etti. Gideceğim sınıf şubesini bilmiyordum, bu yüzden müdürün odasına doğru ilerledim. Kahretsin, sanki hep burada okuyordum ki müdürün odasını bulacaktım. Zemin katta müdürün odasına ait bir yer görünmüyordu. Karşıdan gelen kıvırcık ortalama 1.60 boylarında, etrafında 10 tane erkek olan, sanırım okulun popüler kızı fakat hiçbir boka benzemeyen bir suratıyla karşılaştım. Müdürün odasını ona soracaktım. Olduğum yerde durdum, benim olduğu yöne yürüdükleri için.
-''Pardon! Müdür Bey'in odası nerede acaba, ben okulda yeniyim de'' diye nazik bir biçimde mırıldandım. 5 veya 6 saniye gözlerini üzerimde süzdü ve yayık bir şekilde konuşmaya başladı.
- 1. kattaaaa hemen soldaaaa tatlım.
Konuşma tavrına aşırı tilt olmuştum. Şu tipin neresine bakıyorlar anlayamıyorum diye mırıldandım içimden. Başımı, onay verircesine salladıktan sonra, karşıdaki merdivenlere yöneldim. Nereye baksam herkesin üstünde biçimsiz şekilde duran okul kıyafeti ve, tıpkı az önceki kız gibi konuşan öğrenciler... Umarım içlerinde bunlara benzemeyen birileri vardır diye düşünerek 1. kata ulaştım. Sol tarafıma baktığımda kapının önünde ''MÜDÜR ODASI'' yazısını gördüm. Kapıyı 3 kez tıklattıktan sonra, kapıyı usulca açıp içeri girdim.
''-İyi Günler, ben okulunuza yeni kayıt olan Efsun Acar'' diye hafif bir sesle mırıldandım.
-Merhaba Efsun , oturabilirsin yavrum.
Önümde duran kırmızı koltuğa oturdum.
-Hangi şubeye gideceğimi bilmiyorum, yardımcı olur musunuz? dedim. Gülümseyerek,
-Tabii hemen bakıyorum, dedi. 12/B sınıfına gideceksin. 2. kata çıkarsan hemen karşıda zaten.
-Teşekkür ederim efendim , diyerek odadan çıktım.
Önümde nereden baksan 20 öğrenci vardı. Galiba müdür çağırmıştı ki zaten hepsinin soytarı tipi vardı. Oradan sıyrılarak merdivenlere yöneldim. Sınıfa girdiğimde, hocanın sırasına sopayla vuran iki öğrenci, karşıdaki cama yaslanmış hunharca gülen çocuklar, onların yanında sakız çiğneyerek oje süren kız topluluğu... Aralarında sadece bir tane akıllı bir çocuk sıranın üstüne kafasını koymuş bir biçimde uyuyan biriydi. Sınıfa doğru girdiğimde sanki herkes bana bakıyormuş gibi hissederek içimde acayip bir utanç hissi oluştu. En arkadaki sıralardan birine oturdum. Yaklaşık 15 dakika boyunca sınıfı inceledim. Açık mavi boyası olan bir duvarı mevcuttu. Panoda birkaç bilgi yazıyordu fakat, hepsi yırtıktı. Nereye düştüm diye mırıldanıyordum içimden sürekli.
Hocanın sınıfa girmesiyle ayağa kalktım. Fakat benden ve öğretmenden başka ayakta olan kimse yoktu. Herkes alaycı bir gülümsemeyle bana baktı. O an yeri kazıp içine gömülesim vardı kahretsin, rezil oldum. Usulca yerime oturdum. Utanmaktan yüzüm alev alev yanıyordu. Hocayla göz göze geldiğimiz an yüzünde hoş bir tebessüm gördüm. Bana doğru ilerleyerek. ''Sen saygını bozmadın ve sadece sen ayağa kalktın seni tebrik ediyorum tatlım'' dedi. Yüzümde kocaman gülümsemeyle karşılık verdim. Sonra konuşmaya devam etti;
-Sınıfa yeni gelen arkadaşımız sensin herhalde tahtaya çık ve kendini tanıt, dedi. Ne kadar çıkmak istemesem de hocanın isteğini kırmak istemedim. Ayağa kalktım ve tahtaya doğru ilerledim.
''- Merhabalar :) Ben Efsun Acar. Umarım sizinle de tanışırım gün geçtikçe'' diyerek yerime geçtim.
Hoca dersi anlatmaya başladı, fakat hiçbir öğrenci hocayı dinlemiyordu. Her sıradan ayrı ayrı uğultular geliyordu derken kafama kağıttan yapılmış bir uçak geldi. Şaşkınlıkla atan öğrenciye baktığım sırada sınıfın üzerime güldüğünü gördüm. İlk günden yediğim muameleye bak ya! diye haykırıyordum içimden. O sırada arkadan düz ve siyah saçlı mavi gözleriyle çok şirin görünen bir kızın ŞŞT! sesiyle beni dürttüğünü gördüm. Arkama döndüğüm anda fısıldayarak. '' Bende geldiğim ilk gün böyle dalga geçmişlerdi, üzülme tamam mı ? diye ilgiyle gülümsedi.'' Buruk bir gülümsemeyle başımı sallayıp önüme döndüm.
Dakikalardır aklımı kurcalayan bir şey vardı. Sabahtan beri sınıf birbirini yiyor fakat karşımdaki çocuk kafasını sıraya koymuş şeklini değiştirmeden uyuyor. Fakat kimsenin umurunda bile değil.
Teneffüs zilinin çalmasıyla öğrencilerin hunharca bağırması bir oldu. Kitaplarımı sıraya koydum ve kalkmak için hazırlandığımda, arkamdaki mavi gözlü kızın yanıma oturduğunu gördüm.
-Selam! Tanışmamızda bir sakınca yoktur umarım diyerek elini uzattı. Ben Umay! geçen sene geldim bu okula.
O kadar samimi gelmişti ki bana benimle tanışmak için verdiği enerji ve sevinç içimi sıcacık etmişti. Elimi ona doğru uzatarak;
-Bende Efsuun, gerçi söylemiştim diyerek kıkırdadım. Gülüştüğümüz sırada Umay beklenmedik bir soru sordu;
-Ailen de burada mı yaşıyor? dedi. O sırada acıyla yutkunarak cevap verdim.
- Babam vefat etti. Annem ise cezaevinde dedim gözlerimin dolmasıyla beraber. Umay pişman bakan gözleriyle,
''- Çok özür dilerim sormamalıydım gerçekten'' dedi üzgün bir ifadeyle.
-Birbirimizi tanıyoruz sonuçta önemli değil alıştım zaten bu tür sorulara diyerek karşılık verdim.
Birkaç dakika sessizce durduk. Gözlerim, hala 1 saat geçmesine rağmen hiçbir şey umursamadan uyuyan çocuğa takıldı ve sanki bayılmış bir vaziyetteydi. Bir yandan merak ediyordum bu onu bu kadar yoran şey neydi veya neyi var da böyle yapıyor...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖZLEŞME
Teen FictionEvet, farklı insanlardık. Peki bu sevmemize engel miydi? O ufacık şehrin içinde birbirimize kapıldık... Oysa bizim kavuşmamız imkansızdı... Yağmurlu ve ıssız yolda yürüyorum. Sanki her adım bana acı veriyor. Kafamın içinde tekrarlıyorum... Işıklar...