2. Bölüm

129 52 7
                                    

Yolcu kalmasın! Karşıdan gelen muavinin sesiyle otobüse doğru ilerledim.Buradan gitmek ,8 yıllık hayalimdi.Acılarımı,eski Efsun'u geride bırakıp mutlu ve daha güçlü Efsun'u bulmaya gidiyordum.

Otobüse binip 21 numaralı koltuğa oturdum.Pembe kulaklıklarımı takıp, kafamı cama yasladım.Tuğkanın "uzaklarda çizili anılarım" sözleri sanki beni anlatıyormuşcasına, acı bir gülümseme belirdi yüzümde. Anılarım uzakta kaldı, fakat hiçbirinin güzel bir değeri yok.


"Karnım acıktı fakat ne bir servis var ne birşey" diye söylenirken muavinin elinde tuttuğu alıştırmalık servisle karşılaştım. 1 bardak çay ve 2 tane kek aldım. Istanbul'a kadar karnımı tok tutar diye düşündüm.Arkama yaslandım ve hiç gelmediğim, gezmediğim Istanbulun güzelliğini seyretmeye başladım.


Artık burda yaşamımı sürdürecektim.Hiç uzun bir yolculuk yapmamıştım ve bu yolculuk bana çok iyi gelmişti.

Sonunda İstanbul otogarına varmıştım.

Arabadan indim ve muavinden bavulumu istedim.

Bavulumu alınca karşımda boş duran taksiye doğru ilerledim. Yeni evimi görmek için sabırsızlanıyordum. Heyecandan kalbim adeta sıkışıyordu.Kendime ait bir evim olacaktı.Yemek yeme saatim sınırlı değil veya dışarı çıkma saatimin sınırlı olması gibi bir durumdan kurtuldum.

Her şey istediğim gibi olacaktı.
Karşıdaki pembe ve şirin evi gördüğümde şoföre  "şu karşıda durabilirsiniz" dedim. Eve vardığımız zaman taksiden indim. Karşımda duran pembe boyalı şirin ev, benim evimdi. İnanması zor ama kendime ait bir evim vardı ve ben orada tek başıma yaşayacaktım.

Bu evi bana, yetiştirme yurdundaki müdiremiz Nazan Hanım almıştı. Kendisi beni çok sever.

Tabi duygularımız karşılıklı. 8 yıl kendisini annem yerine koydum. Üzüldüğüm zaman gelip bana anne şevkatiyle saçımı okşar, moral verirdi. Nazan Hanım'ın çocuğu 5 yaşındayken vefat etmişti. Beni evladı gibi severdi.

Çantamdan, evimin anahtarını çıkarıp kapıyı açtım. İçeri girdiğimde kalbimde muhteşem mutluluk ve huzur dolu birşeyler oldu sanki. Nazan Hanım, evi tam benim hayalimdeki gibi dekore etmişti. Küçüklükten beri, ona hayalimdeki evi en küçük detayına kadar heyecanla ona anlatırdım.


Bavullarımı, pembe ve çizgili koltuğumun üzerine bıraktım ve evi gezmeye başladım. Her yer pembeydi. Duvarlarım, koltuklarım, aynamın etrafı, yatağım. "Nerden geliyor bu pembe aşkı" dediğinizi duyar gibiyim. Pembeye aşık bir insanım. Bütün malzemelerim pembedir.Hatta elbiselerimin çoğu bile pembe renkten oluşuyor.


İşte vaktimin en çok geçeceği yer "odam" içeri girer girmez, pembe yatağım beni karşıladı. Yanında giyim dolabım ve karşısında çalışma masam. Evi gerçekten çok sevmiştim. Pantolonunun cebinden telefonumu çıkarım Nazan hanıma yazmaya başladım.


-Merhabalar Nazan Hanım. Ev gerçekten muteşem! Size nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. İyiki varsınız <3
-Merhaba Efsuncum. Beğenmene çok sevindim. Umarım güzel günlerin bu evde geçer. Senin gibi saygılı, başarılı bir kadına da bu ev yakışır. İyi günlerde otur tatlım <3

Yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu.
Çok yorgundum ve karnımı doyurup uyuyacaktım. Çantamdan çıkardığım pijamalarımı giyip, pofuduk panduflarımı ayaklarıma takıp, mutfağa doğru ilerledim. Ne yapacağım diye düşünürken, bütün öğrencilerin hızlı ve pratik yemeği nedir? tabiki makarna!


Suyumun kaynaması için ketıla su koyup fişe taktım. O sırada telefonumda gideceğim lisenin bir sosyal medya hesabı olup olmadığını merak ettim. Çünkü çoğu okulun kendine ait ödüllerini vs paylaştığı bir sosyal medya hesabı vardır. Okulun ismini yazıp arattım.

İlk sırada gideceğim lisenin ismi çıktı ve merakla tıkladım. Tam tahmin ettiğim gibi çoğu fotoğrafları ödül fotoğraflarıydı. Rastgele bitanesine tıkladım.

Kel, kısa boylu ve hafif kilolu bir adam, herhalde okulun müdürüydü. Yanında ise elinde ödülü tutan uzun boylu bebeksi suratıyla ve etkileyici mavi gözleriyle duran bir çocuk vardı. Harbi yakışıklı çocuk diye geçirdim içimden.


Açıklamada ise "okulumuzun gurur kaynağı Kuzey Aras, Türkiye basketbol turnuvasında 2. sırayı hak kazandı" yazıyordu. Fakat fotoğrafa bakınca çocuğun yüzünde en hafif bir sevinç duygusu bile yoktu. Ben Türkiye 2. si olsam, sevinçten havalara uçardım. "Garip" diye mırıldandım. Ketılın bitiş sesiyle oraya yöneldim ve yemeği yapmaya başladım.


Hazırladığım tabağı yemek masasına koydum ve yemeye başladım. Karnım doymuştu ve sonunda uyumaya hazırdım. Bitkin bir halde yatağıma doğru ilerledim.
Yatağa uzanır uzanmaz içime bir rahatlık geldi ve kendimi uykunun kollarında buldum.


Alarmın sesiyle gözlerimi açmam bir oldu. Saat 6.50'di ve benim 7.30 da okulda olmam gerekiyordu. Hızlıca banyoya koştum. Elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Sonra odama doğru yöneldim. Okul üstümü daha almamıştım fakat yarın çarşıya çıkıp ilk işim onu almak olacaltı. Üstüme kırmızı salaş bir kazak, altıma ise siyah dar pantolonumu geçirdim.

Saçlarımı yukardan topuz yaptım, kulaklarıma küçük kelebek desenli küpelerimi taktım ve çantamı alarak evden çıktım. Okula doğru yürümeye başladım. Okulun yolunu bilmiyordum fakat navigasyon bana yardımcı oldu.
Lisede sadece 1 yılım kalmıştı ve bu yılı güzel bir şekilde bitirmek istiyordum. 15 dakika yürüyüşten sonra sonunda okul bahçesine vardım.

SÖZLEŞMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin