Casus!

1.8K 11 1
                                    

Kapının çalmasıyla hepimiz irkildik. Clay ayağa kalkıp lider havasıyla kapıyı açtı. Hepimiz yeni misafiri incelemek için kapıya koştuk. "ııı. Şey. Merhaba ben Sun. Sen de Clay olmalısın." Elini Clay'e uzatıp el sıkıştılar. Kızın adı gibi saçları da Güneş gibiydi. "merhaba Sun. Yoldaşlığa hoş geldin." Kızı içeri davet etti, kız da içeri girip soluklandı. Kız hepimizi birer birer süzdü gözleri en son ben de kaldı. Laura kızı yiyecek gibi bakıyordu gülmemek için kendimi zor tuttum. Ortam o kadar gergindi ki ne diyeceğimi bilemeden içeri geçtim. Ne halleri varsa görsünler. Thomas da beni takip etti, görünen o ki Thomas benim tarafımdaydı. Sadece Thomas gerçekleri görebiliyordu. Bir yandan hayal kırıklığı içine girdim. Clay yoldaşlığı büyütüyordu, güç kazanıyordu. O güç kazandıkça ben kaybediyordum. Bilseydim en başından bu yoldaşlık saçmalığına katılmazdım. Benim adamlarımı da aldı. Haydi gidiyoruz desem benimle gelmezlerdi. 'inkar etme senin devrin bitti' dedi iç sesim. Belki de haklıydı. "ne yapıyoruz başkan Bellamy" dedi Thomas. Gözleri yeni gelen kızın üstündeydi "oturup izleyeceğiz. Hepsinin teker teker yıkıldığını seyredeceğiz." Dedim. Thomas tamam der gibi başıyla onayladı. "sen öyle diyorsan" dedi. Sun, bize kaldığı yurdun artık güvenli olmadığını korktuğunu söyledi. O yüzden de Clay'in yardım teklifini kabul etmiş ve 'bize' katılmayı seve seve - "başkan Bellamy. Sence bu kız tekin mi?" kızı baştan ayağa süzdüm. "olabilir de olmayabilir de, sen yine de gözünü dört aç Thomas. Ne olur ne olmaz, artık kimseye güvenemeyiz. Özellikle her geleni koşulsuz şartsız kabul eden bu evde!" akşam odamın kapısı çaldı. "gir" Thomas gelmişti. "Bellamy! Durum hiç iyi değil. Şu yeni gelen kız Sun var ya." "evet" "Alex'in peşinde! Bir şeyler yapmalıyız. Ben diğerlerine haber vereyim." Birden ayağa kalktım. "orada dur Tom. Kimseye bir şey demiyoruz. Bırakalım da Sun hünerlerini sergilesin." Sinsice gülümsedim. Demek bu kız bir casustu ama anlamıyordum neden Alex'i istiyordu? Bunu zaman gösterecekti. "ama başkan söylemeliyiz! Alex daha-" "yeter! Ne diyorsam onu yap Thomas. Bir bildiğim var herhalde bana güven" Thomas odadan çıktı bende yatağa yattım. Benden sonrası tufandı hadi bakalım. Göster kendini yeni kız.

Sabah gürültü patırtıyla uyandım 'Alex' diye bağırıyorlardı. Aşağı indim "neler oluyor, Alex'e ne oldu?" saf'a yatmak her zaman iyidir o zaman insanlar sizin bilmediğinizi zannettiği bir şeyi yalanlayarak anlattığında fark edebilirdiniz artık o kişiye güvenemeyeceğinizi."Alex ve yeni kız yok! Nerede olduklarını bilmiyoruz. Tanrım tuzağa düştük!"dedi Laura. "hey Clay. Alex ve Sun nerede?" diye sordum. "ben nereden bileyim?Arıyoruz ya işte!" dedi. "senin bilmen gerekiyordu. Lidersin ya hani!" diye çıkıştım. "bakın bakın görüyor musunuz? Bellamy şu an da işini gücünü bırakmış sanki şu an da hiç kimse kaybolmamış gibi liderlik sorgulaması yapıyor! Böyle bir günde pes yani!" dedi. "sana inanamıyorum Bellamy. Kardeşim kayboldu. Belki de kaçırıldı ama sen hâlâ kendini düşünüyorsun!" bütün oklar üzerimdeydi. Bu yüzden kelimelerimi dikkatli seçmeliydim "her önüne geleni eve almasaydı bunlar olmazdı demeye çalışıyorum." Thomas bana arka çıktı. "teşekkürler Thomas."Millie koşarak yanımıza geldi. "Thomas geleceğe bak Alex'i görebiliyor musun?"tom bana baktı. Başımı salladım. "görüyorum galiba, o. Bir depo gibi bir yerde. Hayır hayır büyük bir binada. Bir enstitü de!" "olamaz!" diye haykırdı Millie."onu Adnor kaçırmış olmalı!" diye lafa atladı Laura. "yetti artık onu indirmenin vakti geldi!" sinir krizi geçirmeye başladı Millie. Laura hemen onu enerjisiyle sakinleştirmeye çalıştıysa da tamamen sakinleşemedi. "görmüyor musun Clay. Arkadaşların savaş istiyor" dedim alaylı bir edayla. Kabul etmeyeceğini biliyordum onun için varı yoğu yoldaşlıktı. O zamanda ben savaş teklifinde bulunacaktım ve tekrardan benim emrimde olacaklardı. İşte o zaman lider kimmiş öğreneceklerdi! Pis sırıtışımla Clay'e bakarken "hadi hazırlanınsavaşa gidiyoruz!" dedi. Şok olmuştum bunu kabul etmemeliydi. Bu teklifi ben yapmalıydım. 'sakin ol Bellamy' ardından ekledi "korkan varsa burada bekleyebilir." Bunu derken bana baktı. Avucunu yalarsın tabii ki ben degeliyordum. Savaş miğferlerimizi giymiştik. Tabii Clay bunu da önceden düşünmüş! Laura kapıyı enerjisiyle bir hışım açtı ve kapı savruldu. Güçlenmişti. Ya da öfkesi adrenalin salgılıyordu. "hey. Laura" beni duymadı."Laura! Neyin var? Neden böylesin?" "damardan adrenalin aldım" dedi sırıtarak. Mükemmel derece de korkunç görünüyordu. "durun bir dakika Alex'i nasıl bulacağız?" dedi Clay. Elimle yüzüme vurdum. "sanırım. Şuana kadar ki yaptığımız en kolay plan bu olacak. Sen bir telepatsın, gücünü kullan ve Alex'in enerjisini bul. Koordinatları Millie'ye söyle, bir portal açıp oradangeçelim." Kollarımı birbirine kenetleyip durdum. Planı beyinlerinde süzüyorlardı. Sonunda "mantıklı" dedi. "17.45 km. Batı yönündeler." "bu kadar kısa bir süre de, o kadar uzaklaşabildiklerine göre kız hepinizi ayakta uyutmuş" dedim. Millie ağzını açmayıp portal açmaya odaklandı. Yaklaşık iki dakika sonra portalı açabildi ve bizde içine girdik. En son ben girdim. Ama unuttukları bir şey vardı. Daha planı bile ayaküstü ben yapmıştım. Bir savaş stratejimiz yoktu kesinlikle ölüme gidiyorduk. Karşımıza devasa türden bir merkez çıktı. Eskisinden çok çok daha büyük ve sağlam görünüyordu. E tabii son olayları da göz önüne alırsak Adnor boş durmamış ve güvenliği iki katına çıkarmış. "peki, şimdi ne yapıyoruz?" dediMillie. "dalıyoruz" dedi Clay. "ne yani, öylece mi?" dedi Laura. "bir savaşçı her zorlukla başa çıkabilir. Biz bir savaşçıyız! Bir plana ihtiyacımız yok!Onları indirebiliriz!" motivasyon konuşmasına herkes yürekten inanmış gibiydi. Ben hariç. Bir kenarda durup izlemeyi tercih ederdim ama buraya kendi sürümü korumaya, kendilerini öldürtmeye engel olmaya geldim. Ha tabii Clay ve Nora ölüme atlasalar umurumda değildi. Benim liderliğim de kimse ölmeyecek derken kendi sürümü baz altına almıştım. Herkesi koruyamazdınız dünyanın kanunu bu."şu kapıdan girdikleri an da enseleneceklerine eminim" diye fısıldadım Thomas'a. "inan bana dostum öngörülerim hiç de öyle olacağını söylemiyor. Ve eğer yanılmıyorsam içeride bir sürpriz bizi bekliyor." Şaşkınlıkla Tom'a baktım. "ne demek istiyorsun Tommy?" elini boş ver anlamında salladı. Laura ansızın giriş kapısını parçaladı. Aldığı Adrenalin hangisiyse manyak bir güç kazanmıştı. Kapının parçalanmasıyla diğerleri koşar adımlarla içeri girmeye başladılar."geleceğimizi biliyorlardı" dedi. "nereden anladın?" dedi Tom. "baksana kapı dane adam yok!" "doğru bildin. Bellamy gücünün sadece çürütme olduğuna emin misin?" "evet neden?" diye sordum. "sezgilerim baya kuvvetli de ondan. Ben bunu anca geleceği görerek görmüştüm." "ne yani bunu biliyor muydun? Buraya geleceğimizden haberleri olduğunu?" dedim sert bir sesle. "e herhalde yani"dedi. "niye söylemedin?" "olayların akışını bozmak istemedim" diyerek güldü. Tamam işte şimdi korkmaya başlamıştım. "çok fazla oyalandın peşlerinden gitmeliyiz." Dedi. Beraber içeri koştuk. İyi ki de o anda içeri girmişiz çünkü biz girerken pencere'nin camlarından biri patladı. Işıklar her yeri aydınlatıyordu. Pekala, düzeltiyorum elektrikler kesildi hiçbir şey göremiyorum. İleride bir şey yanıyordu, bize doğru geliyordu alevler. Bu Alev adamdı önceki enstitü de gördüğüm çocuk. Ateş topu yapıp bize gönderdi alevler yüzüme doğru geliyordu. Benim gücüm bununla baş edemezdi. Tam yanıyordum kiNora kalkanıyla ateşi savurdu. "tam tahmin ettiğim gibi" dedi Thomas. "ya da gördüğüm gibi" diye düzeltti. Alev çocuk ateşiyle kalkanı yıktı ve Nora'nın boğazını tuttum elindeki alevler gitmişti ama yavaş yavaş yaktığına eminim."Bellamy çabuk bir şey yap sen bir lidersin!" dedi Thomas. Arkama bakmadan oradan kaçıyordum. "nereye? diye bağırdı Tom arkamdan" "buraya gel Thomas liderliğin yüzde doksan dokuzu kaçmaktır." Dedim. "ne" diye bağırsa da o benimle birlikte oradan uzaklaştı. Bana yetiştiğinde "bunu inanamıyorum" dedi. Uzaklardan Nora'nın çığlığını duyduk. Üzülmüştüm elbette ama bana ihanetin bedeli ölümdür. Benim ellerimden olmasa bile! Ortalık savaş meydanına dönmüştü. "dostum size geldiğime pişman oldum" dedi Tom. "niye?" diye sordum. "ne manyaksınız oğlum. Durmadan savaşıyorsunuz." "ne yapalım? Bela bizi buluyor." Dedi. Arkamdan gelen ani bir refleksle kızı duvara yapıştırdım. Kız su olup ellerimden kaydı. Hızla bir kapının altından içeri sızdı "kız sıvıya dönüştü" dedi Tom. "uğraşamayacağım bu veletlerle bizimkileri bulmamız lazım. Laura bugün çok pervasız davranıyor. Başına bir şey gelsin istemiyorum. Koridorda ilerlerken hemen kendimi ve Thomas'ı bir köşeye çektim. Normal görünümlü bir adam "yedinci kata destek! Tekrar ediyorum yedinci kata acil destek. Adnor'a suikast düzenlendi." Koridordan geçti gözden kaybolduktan sonra tekrar koridora çıktık. "onu haklayabilirdin"diye çıkıştı Tom. "hayır. Bugün kimseyi haklamıyoruz. Çünkü bugün güç değil,zeka kazanacak." "bir önceki enstitü de ikimiz de tutsak olduğumuz zamanı hatırlıyor musun? Bana bok çuvalı gibi davranmıştım ve beni yumruklamıştın! Ama tabii sen hatırlamazsın yoldaşlık evine geldiğim de bile beni tanımadın!" "ha o sen miydin? Dostum özür dilerim. Ama bak şimdi dostuz ve omuz omuza verip bu mücadeleden sağ çıkmaya çalışıyoruz." Ona gülümsedim. Gözlerime bakıp sana inanmıyorum bakışı attıktan sonra üst kata çıkmaya başladık. Yedinci katta korkunç bir manzarayla karşılaştık. Hem de bugüne kadar en korkunç olay. Adnor kendini mutant yapmıştı! Onun da güçleri olmuştu, gücü de kendisi gibiydi. Taş gibi bir şey olmuştu ama hayır, demir gibiydi. Çelik kollara sahipti kafası metaldi! Kendini sertleştirebilme gücünü almıştı. İçeri girmeden kapı önünde bekledik bu bizim savaşımız değildi! "ah, Millie! Ah, küçük işe yaramaz Millie. Bana ihanet ettin ama seni affediyorum çünkü ödeştik." "ödeştik derken?" dedi Laura. Öfke ve adrenalinden dolayı kendini hemen lafa atmıştı. Kendini zor tutuyordu hatta neredeyse elleri ve ayakları titriyordu. "Laura seni ukala küçük velet! Bu olaylar hep senin altından çıkıyor değil mi? Beni öldüremedin dip diri karşındayım" iğrenç bir şekilde güldü. Hani şu televizyonlar da çocukların izlediği kötü adam gülüşü vardır ya aynı onun gibi. "dirin mi kalmış senin kaya gibi olmuşsun. Ama bu görünüm sana yakışmış çünkü sen önceden de taş kalpliydin" dedi Laura. Adnor'un yanında sadece iki koruması sağ kalmıştı diğer on beşi yerlerde yatıyordu. O an Adnor'un neden bu kadar rahat olduğunu anladım. Korkmaya başladım. Adnor'u indiremeyecektik. İndiremezdik hangimiz indirebilirdi ki ki? Burada ki tutsak çocukları özel alanlara taşımışlardı ve çoğu güvenlik orayı koruyordu kaçmasınlar diye. Ya da biz onları kurtarmayalım diye. Adnor da yarattığı Mutant adamları göndermişti çünkü biz meydanı boş zannedip elimizi kolumuzu sallayarak içeri girebileceğimizi zannedecektik. Ki öyle de yaptık ama bunu bizden fark eden hiç olmadı benden başka belki bir de Tom'dan. Thomas geleceği görüp, sezebiliyordu Adnor'a hiçbir şekilde zarar veremezdi. Laura negatif enerji verse bu da adama bir zarar vermezdi ancak ruhsal bir çöküntü yaşayabilirdi ama o da nereye kadar? Telekineziyle adama birşeyler atsa adam zaten kaya gibiydi. Millie desen portal açıp anca Adnor'u başka bir yere götürebilirdi ya Ölüm iblisine yaptığımız gibi sıkıştırabilirdi. Ama şöyle bir şey var ki adam taş gibi olduğu için Millie'nin gücü buna yetmezdi. Clay anca zihnine erişebilirdi ki o da zaten burada yok. Nerede acaba? Ben de çürütemezdim demir çürümezdi, paslanırdı ancak. Ki demir olup olmadığından emin de değildik. Sam burada olsaydı durdurabilirdi Adnor'un zihnine girip gelmiş geçmiş bütün anılarını alıp değiştirebilirdi. Ama yoktu,ben onu öldürmüştüm. Clay omzuma çarparak içeri girdi. O sırada Adnor'un dikkatini çekmişti. "vay, vay, vay. Bellamy ve tayfası. Sizi görmek ne hoş""a,a artık o benim tayfam" diye düzeltti Clay bana pis pis sırıtırıp. "sen de hep yetenek olduğunu biliyordum Clay" Clay, Adnor'un karşısına geçip "teşekkür ederim efendim." Dedi. Dördümüz de şok olmuştuk "efendim mi!?" dedim. Adnor,Clay'in başını okşadı ve "bir taşla iki kuş ha! Sen gerçekten de bu işi biliyorsun" dedi Adnor. "neler oluyor? Clay?" dedi Millie. "elinin körü oluyor"dedi Clay. Adnorla beraber ikisi kıs kıs güldü. Şişko Adnor. Gıdığı da çıkmıştı. Daha fazla dayanamayıp ileri atıldım. "biz seni aslında emekli edelim diyorduk ya. Ha? Ne dersin? Yaşlandın iyice sen. Meydan bize kalsın, yoruldun."Bu sözlerimin üzerine daha fazla gülen Adnor altta kalmadı. "Clay ne yaptın,buna sen? Sözü geçmeyince kurttan kuzuya dönmüş bu" "herkese yerini bildirdim efendim. Tam istediğiniz gibi" dedi ve yine Adnor'a eğildi. "kimmiş kuzu lan!"dedim ve ileri atılıp Adnor'un çenesine okkalı bir yumruk geçirdim. Hafif sarsıldı ama düşmedi. Canı da acımadı galiba. Ben şok. Clay ayağa kalktı ama yanıma gelmeye korktu. Salak hâlâ anlamıyordu savaş gücü olan benim o sadece savunma. Adnor da Clay'i tutup sakinleştirmeye çalışıyormuş gibi omuzlarından tuttu. Laura öfkeden köpürüyordu şimdi resmen elleri ve ayakları titremeye başlamıştı. clay Laura'yı görünce güldü. "bu yumruğun hesabı sorulacak. Ama önce, Bellamy'nin tabiriyle emekli maaşımla Millie'ye bir hediye vermek istiyorum. Millie buna anlam vermeye çalışsa da Clay Adnor'a bakıp "verelim efendim" dedi sırıtarak. Adnor duvara bir kod yazdı ve çekmece gibi bir şey açıldı. Oradan büyük bir sandık çıkardı. Sandığı Millie'ye doğru çevirip şifreyi yazdı. Sandığın kapağı otomatik olarak açıldı ve içinden Alex'in kafası çıktı! Bedensiz! Millie, kardeşinin kafasını görünce çığlık atıp ağlamaya başladı. Laura sinirlendi gücünü öyle bir kullandı ki birden yemyeşil parlamaya başladı. O da giderek daha da netleşiyordu. Ve bam! Laura bir adım atar atmaz yere yığıldı. Şokun etkisiyle orada dondum. Laura'ya ne olmuştu? Clay'e baktım. Laura'ya bakıp gülüyordu. Parçaları birleştirdim. Laura adrenalin falan almamıştı tamamen oyuna getirilmişti. Verdiği ilaç her neyse gücünü emip tüketmişti. "Tom! Sen Laura'ya göz kulak ol!" dedim. "sen ne yapacaksın?" diye sordu. "yapılması gerekeni Clay'i öldüreceğim!" Thomas bana baktı sonra da sırıttı ve koşarak Laura'nın yanına gidip onu ayıltmaya çalıştı.

YETENEKLİ boyxboyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin