6

512 24 11
                                    

"Bunu bana nasıl yaparsın?! Hiç tanımadığım bir adama düşüncelerimi mi anlatmamı istiyordun?"

"Bana bağırmayı kes! Dereye atlayan ben değildim! Kızım, senin dereyle sorunun ne?"

Annem çok fazla üstüme geliyor. Sonuçta üstünde "Selin" yazan zarfı bulmam tesadüf mü? Ayrıca o arkadaki kız bendim. Peki ya ayıcıklı anahtarlık? Bence bir Şeyler dönüyor ve kimse bana anlatmak istemiyor. Ama neden? Bilmemem gereken bir şey mi var? Ayrıca dereyle sorunum filan da yok! Ben suyu sanki kontrol... Ne düşündüğümü bile bilmiyorum. Şu kaza olayı baya kafamı karıştırıyor. Gizem'e anlatmalı mıyım? Gerçi aile sorunumdan ona ne, ama arkadaşım sonuçta; Bıyıklı bir doktorun yanında ona anlatmayı yeğlerim. Bir mesaj atıyım da gelsin. Telefonum nerede benim? Dün cebimdeydi, yani bir ara öyleydi, Sonra dere, ve bir de zarf... Olamaz! Dereye düşürmüş olamam herhalde. Hayatım ne ara karmaşıklaştı bu kadar? Ben daha dün dondurma yiyip kaydıraktan kayıyordum. Hatta geçen yaz kampa bile gitmiştim. Gerçi arılarla başım derde girmişti ama olsun. Normal bir Hayatım vardı. Sanki şimdi uzay boşluğunda gibiyim. Boşlukta süzülüp duruyorum. Dere sanki beni çağırıyor, geçmişe ait Fotoğraflar buluyorum. Üstelik adını ilk defa duyduğum bir kızın resimlerinin olduğu bir zarfta var tabi. Salondaki kutudan zarf buluyorsam, kim bilir bilgisayarda neler var? Bir dakika, babam şuan çalışma odasında, ona birkaç soru sorsam iyi olacak.

🕐🕑🕒

"Baba, konuşabilir miyiz?"
"Konuşalım bakalım."
"Selin kim?"
"Nereden çıktı bu Selin mevzusu?"

Babam genelde eski Türkçe kelimeleri kullanmayı sever. Ve tabi soruya soruyla karşılık vermeyi de. Sorduğu sorunun ardından masanın üzerindeki yeşil çayını yudumladı. Doğruyu Söylemek gerekirse bu oldukça itici bir davranıştı. Sanki, "Sıra sende küçük hanım, (hihihi)." Dercesine davranmıştı. Bazen onu tanıyamıyorum.

"Zarf, baba. Zarfın üstünde Selin yazıyordu. Sarışın bir kız, hani şu kaza.."
"Ha, o Selin."

Sözümü bölmesi yetmiyormuş gibi bir de alaycı Konuşuyor. Biraz duraksadı, sanırım Zayıf noktasından vurdum. Suratında oluşan gülümsemenin ardından sözlerine kaldığı yerden devam etti.

"Tatlım, hatırlamıyor musun, annenin üniversiteden arkadaşının ailesiyle birlikte Toros Dağlarını gezmeye gitmiştik. Orada birçok fotoğraf çekinmiştik. Bu arada.."

Cümlenin bittiği noktada yine duraksadı. Kafasından oluşturduğu hikayeyi güzelce tamamlamak istiyordu sanki.

"... Selin öldü. Nedenini ben de hatırlamıyorum. Annesi/annenin üniversiteden arkadaşı da onun fotoğraflarını toparlamamızı istemişti. Biz de zarfa koymuştuk."

Vay canına! Ne güzel de hikaye uydurdu. Peki ya kaza? O ayıcıklı anahtarlık, bunlar benim niye halüsinasyon görmemi sağlıyor?

🌀🌀🌀

Geçen gün elektrikler kesildi, annem alt katta ben ise odamdaydım, yaklaşık 2 dakika Süren karanlıktan önce yatağımda uzanıyordum. Sonra kalkıp aynaya baktım. Sonuçta her insan biraz da olsa narsisttir. Aynaya saatlerce hiçbir şey yapmadan bakabilirim.Olaya dönelim: Aniden elektrikler kesildi ve 2 dakika süren elektrik kesintisi boyunca aynada kendime bakmayı sürdürdüm, tabi aynada yüzümü seçebildiğim kadar. Mavi gözlerim aynadan yansıyıp tekrar bana geliyordu, resmen parlıyordu. Sürdüğüm göz kalemi gözümü daha da büyütmüştü. Bir anda kalp atışlarım hızlanmaya başladı ve o Sırada karanlığa bürünmüş odam aydınlığa kavuştu. Gözlerimin parlaklığı da sanki delinmiş balon gibi sönmüştü. Zaten acayip korktuğumdan aşağı inmiştim. Ben artık kendimden korkuyorum. Aynalara karşı zaten olumlu bakmıyordum. Sanki aynaya ters döndüğümde aynadaki yansımam dönmeyip bana bakıyor, hatta Gülüyor gibi geliyor hep.

🌀🌀🌀

*Vak Vak* / bu benim yeni bildirim sesim

Telefonumdan çıkan Vak Vak sesi o kadar kısık ki yarım saat önce Gizem'in attığı mesajı duymamışım. Tabi yaaa! Bugün kuklaların satıldığı bir reyon gelecekti. Bağış için, para toplama yolu da diyebiliriz. Hemen giyinmeliyim. Siyah pantolon üstüne siyah Tişört, tabi desenli.

"Nereye bu hazırlık?"
"Kukla şeysine gideceğiz anne."
"Tatlım, doktor çok dışarı çıkmamanı önerdi, biliyorsun."
"Anne, ben deli değilim, kaç kez söyleyeceğim. Hem bağış yapıyorlarmış, hastanelere sanırım."
"İyi bari, verdiğin para dönüp dolaşıp sana gelecek desene. Hastaneler filan."

Son söylediği cümleden sonra gülüp gitti, hem de resmen laf sokarak. Neden bu kadar acımasız ki? Hayattan iyice kopmamı mı istiyor?

🃏🃏🃏

"Çok şanslıyız! Bu sene vizyona giren korku filmindeki karakterlerin kuklasını yapmışlar. Filme girmesek de alabiliyoruz. Benim çok vaktim yok, o yüzden direk kukla almaya gidelim diyorum, ne dersin Su?

"Bence de, zaten film izleyecek güçte değilim."

Her iki metrelik, kukla dolu masada bir görevli vardı. Bir de tavanda asılı duran kuklaların filmdeki rollerini veya hayat hikayelerini anlatan rehberlerle doluydu her yer, bu iş için bile rehber tutmuşlar ya, başka iş yok sanki. Her birinin hikayesini sanki gerçekmiş gibi anlatıyorlardı, çok gerçekçiydiler.

"Bu ne kadar?"

Gizem klasik bir cadı kuklasını beğenmişti. Reyondaki teyze daha parasını söylemeden başladı anlatmaya;

"Mirsi bunun adı, bir de ikizi var, onun adı da Arsi. Bu ikisi melez cadılar. Anneleri cadı, hani şu kötü olanlardan, babası da insan, kendi derdinde iyi bir adam. Ha bu arada Mirsi iyi bir cadı, Arsi de kötü bir insan, anlıcağın işler karışmış bunların ülkesinde, ikisi de uyum sağlayamamışlar bulundukları ortamlarda. Günün birinde karşılaşmış bunlar, Arsi korkmuş önce, cadı gördüm diye, ha bu arada bunların tipi birbirlerinin tıpkısının aynısı, şaşırmışlar bi, sonra da..."

Anladığım kadarıyla Gizem baya ilgili dinliyordu kadını. Onu o reyonda bırakıp diğer reyonlarda gezmeye başladım. Bir reyonun alt tarafında küçük bir tahtadan el gördüm, eğildim ve elime aldım. Saçları beyaz bir kuklaydı benim elimdeki de. Hemen bir rehber arayışına girdim, bir anda kıymetli olmuştu meslekleri. Bir tanesini yakaladım ve elimdeki kuklayı göstererek,

"Bu kuklanın hikayesi nedir?"

Kadın pek ilgili gözükmüyordu ama cevaplamak zorundaydı. Derin bir nefes aldı ve parmağıyla kukla reyonlarının bitişiğindeki "Vizyondaki filmler" tablosunu göstererek,

"Kvera, karda donarak ölen kadının saçlarının aniden beyaza dönmesi falan. Bak şuradaki film işte."

Kadın pek ilgili davranmasa da birkaç bir şey öğrendim. Kvera, bu filme gitmeliyim daha sonra. Oldukça ilginç bir hikayesi var.

"Hey, Su! Nereye kayboldun sen iki dakikada?"

Elindeki poşetleri göstererek, alışverişi abarttığını anlatmaya çalışıyordu herhalde, çünkü bunun başka bir açıklaması yok. En fazla kaç kukla alabilirsin ki zaten? Sırf kukla almak için reyonlarda göz gezdirdim, bir şey bulamayınca elimdeki kuklayı almaya karar verdim; Kvera. Yaklaşık 10 Lira verdikten sonra bir kafeye oturduk, ne çok yorulmuşuz!

💀💀💀

"Yeni bir halüsinasyon, aynaya bakıyorum ve kendi suratım yerine Kvera'nın suratını görüyorum, saçlarımın yarısı beyaz, yarısı siyah; ama renkler Eşit dağılmamış. Aynaya bakmayı kestiğimde su kusmaya başlıyorum; yerler hep su oluyor. Ayağım ıslanıyor. Kancada asılı duran Kvera'nın gözleri benim gözlerimle aynı oluyor, sanki yer değiştiriyor gibiyiz."

"Pekala, o zaman Kvera dediğin kuklayı çöpe at. Beynin sana oyun oynuyor, her gördüğün nesneyi senin karşına çıkarıyor, biz buna deliliğin 1. Evresi diyoruz, Su."

Doktorla yaklaşık 5. Seansım ve arada sırada gördüğüm halüsinasyonlar şu aralar daha sık olmaya başladı. Annemin neden dışarı çıkma dediğini şimdi daha iyi anlıyorum, çünkü gördüğüm her yeni nesneyi korkutucu bir Şekilde halüsinasyonlarda görüyorum.

Evet, anlıcağınız üzere benim hikayem şimdi başlıyor, beynimin bana oynadığı oyunlardan nasıl kurtulacağım bilmiyorum.
Çok korkuyorum...

SuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin