803 53 79
                                    


Her zaman ki günlerden biriydi.. Yine aynıydı, hiçbir şey değişmiyordu. Onu seviyordum, evet onu gerçekten çok seviyordum ama yürümüyordu işte. Bazen sadece sevmek yetmiyordu, anlamıştım bunu. Telefonunu kapatıp yemeğine geri döndüğünde tam karşısında oturan ben artık kararımı vermiştim. Tereddütsüz bir biçimde ağzımdan çıktı o kelime.

''Boşanalım.''

Şaşkınlıkla gözleri büyümüş, elindeki çatal masaya düşmüştü. Bende kendimden beklemiyordum, Mark'ı o kadar çok seviyordum ki bir gün bunu söyleyeceğim aklımın ucundan bile geçmemişti. Tıpkı evleneceğimize hiç ihtimal vermemem gibi..

''Anlamadım? Sanırım yanlış duydum Yuta.''

Yanlış olmasını ben ondan çok isterdim bu kelimeyi söyleyen kişi yine ben olmama rağmen.

''Hayır Mark, yanlış duymadın. Boşanmak istiyorum.''

''Kendinde misin sen? İçki falan mı içtin?''

İnanmıyordu, haklıydı..

''Bu şekilde devam etmek istemiyorum artık.''

Onu kırmak istemiyordum ama ne kadar dayanabilirdim bilmiyordum da. Her şey içimde birikmiş, patlama noktama ramak kalmıştı. Beni zorlarsa ağzımdan belki de hiç söylemek istemediğim kelimeler çıkacaktı. Bir hışımla ayağa kalktı.

''Ne demek oluyor bu? Nereden çıktı bu fikir? Bir sorun varda ben mi bilmiyorum Yuta?!''

Ses tonu yükselişe geçmişti, sinirlenmeye başladığını anlamıştım.

''Yürümüyor Mark, farkında değil misin?''

''Neymiş yürümeyen, biz birbirimizi sevmiyor muyuz Yuta? Seni kıracak bir şey mi yaptım ben bilmeden?''

Evet yaptın, bilmeden beni kıracak o kadar çok şey yaptın ki.. Ben gözyaşlarımı tutmaya çalışırken konuşmaya devam etti o.

''Bir sorun varsa eğer konuşarak çözeceğiz bunu. Boşanmakta nereden çıktı? Cidden aklın yerinde mi senin?''

Bende kalktım oturduğum yerden. Konuşarak çözebileceğimiz bir şey olsaydı çoktan çözerdik zaten. Tam karşısına dikilmiş, olabildiğince güçlü durmaya çalışıyordum.

''İnan bana çok düşündüm Mark.''

''Sebep peki? Sebep söyle bana? Neden düşündün bunu onu söyle! Söylesene Yuta!''

Bana bağırması canımı çok yakıyordu. Sesimi yükselttim birden bende.

''Yalnızım çünkü!''

Anlam verememişçesine bir bakış vardı yüzünde. Devam ettim konuşmaya.

''Seninle evlendiğim günden beri çok yalnızım Mark. Bu ev var ya bu ev, ne hayallerle taşınmıştık buraya.. Bütün gün tek başımayım bu evde. Biz evli gibi değiliz ki Mark, ben varım sende arada bir varsın. Evet seni çok seviyorum, her şeyimsin sen benim ama ne var biliyor musun.. Sen benim önceliğimsin bense senin ikinci planın. Durum buyken evli kalmamızın ne anlamı var ki!''

Yüz ifadeleri karmakarışıktı, gözleri titriyordu. Bu kelimeleri hiç duymamıştı daha önce benden. 2,5 yıldır özellikle de son 1 yıldır dayanıyordum ama artık bardak çoktan dolmuş, su taşmaya başlamıştı. Mark başarılı bir savcıydı, işinde oldukça iyiydi ve ben buna gerçekten saygı duyuyordum. Ancak Mark benimle değil işiyle beraber yaşıyordu, aşırı hırslı ve yönetme meraklısı biriydi. Eline gelen dosyaları yarış haline getirirdi bu yüzden de durmaksızın çalışırdı. Kendine mükemmel bir ekip kurmuş, tüm davaların içinden geçiyordu. İmrenilesi bir başarısı vardı Mark'ın, onu takdir ediyordum. Mesleği benim için gerçekten sorun değildi, onu bir sorun haline getiren Mark'ın ta kendisiydi. Hırsı her şeyin önündeydi ve tam olarak da bu nedenle yalnızdım ben. Ne zaman onunla biraz vakit geçirmek istesem bir telefon gelirdi ve Mark ya evde dosyalarla boğuşmaya başlar ya da apar topar ceketini alıp çıkar giderdi. İster sabahın 7'si olsun, ister gecenin 2'si.. Bencil değildim, çok şey istemiyordum, sadece bazen onunla birlikte bir şeyler yapmak istiyordum. Bölünmeden film izleyebilelim mesela, ya da dışarı çıkıp alışveriş yapalım beraber ya da bir kafede oturalım ve muhabbet edelim kahvelerimizi yudumlarken. Mark'la bu basit şeyleri yapmayalı bile o kadar uzun zaman olmuştu ki.. Sayamadım ne kadar geçti. Evli olmamıza rağmen Mark'a hasret kaldım ben, bu evlilik kendi kendini bitireli çok oldu zaten. Birbirimizi seviyoruz, aksini asla söylemedim. Ama birbirimize ulaşamıyoruz.. Ona söylediğim son cümleden sonra şaşkınlığını bir kenara bırakmaya çalışmış, bana yaklaşıp yanaklarımı okşamıştı. Mark o kadar güzel dokunurdu ki bana, sadece elimi tutsa bile mutlu olurdum ben.

Wasted Nights | YuMarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin