381 37 48
                                    


Bugün kendimi kötü hissediyordum. Bardaki programım da iptal olmuştu bu yüzden düşüncelerimin beni boğması için fırsat doğmuştu adeta. Çalıştığım zaman aklımda olmuyordu, bir şeylerle uğraşınca fazla düşünmüyordum Mark'ı. Şimdi boşta kalınca aklımın her bir köşesi Mark'la dolmuştu. Jungwoo evde değildi, arkadaşları içmeye çağırmıştı. Beni de götürmek istemesine rağmen ben kabul etmemiştim. Zaten halim yoktu bir de üzerine içki içmem iyi olmazdı. Ayrıca arkadaşlarıyla olan eğlencesini mahvetmek istemiyordum bu yüzden gitmemiştim. Biraz televizyon izleyeyim dedim kendi kendime. Bu sefer de sanki planlanmış gibi gördüğüm her şey Mark'la olan bir anımı hatırlatıyordu bana. Sinirle kapattım televizyonu ve kumandayı bir köşeye fırlattım. Yerimde durabilecek gibi değildim, özlemiştim Mark'ı görmek istiyordum. Ne diyecektim ama neden geldiğimi sorarsa, seni özledim diyemezdim.. Uydururum bir yalan diye düşündüm ve Jungwoo'ya bir not yazıp masanın üzerine bıraktım sonra da çıktım evden. İlk gördüğüm taksiyi çevirmiş eve doğru yol almaya başlamıştım. Hata yapıyordum, farkındaydım ama bir süre olmuştu Mark'ı görmeyeli ve gerçekten gözüm her yerde onu arıyordu. Mark tek zaafım olabilirdi ve ondan vazgeçmeye çalışmak çok yoruyordu beni. Benden özür bile dilememişti ya da pişman olduğunu belli edecek bir şey yapmamıştı ama ben ona gidiyordum. Aptaldım, aptal.. İflah olmayan türden hem de. Eve vardığımda önce zili çaldım ama açan olmayınca Mark'ın henüz evde olmadığını anlamıştım. Anahtar vardı bende halen, onunla kapıyı açıp içeri girdim. Şöylece bir etrafa baktıktan sonra koltuğa geçip oturmuştum. Önümde kalan sehpada şaşırmadığım şekilde birkaç dosya vardı. Saate baktım, Mark ne zaman gelecekti acaba? Geri mi dönseydim? Jungwoo buraya geldiğim için öldürebilirdi beni. 5 dakika onu görüp gidecektim ama saat çok geç olursa ve halen gelmemiş olursa dönerdim eve. Zihnim yine yoğunlaşmaya başlamıştı ve biraz da yorgundum..

...

Gözlerimi açtığımda.. bu da neyin nesi diye düşünmeden edememiştim. Uyuyakalmıştım ama koltukta değildim, Mark'ın kollarının arasında, yatağımızdaydım. Üzerimde pijamalarım vardı. Ne zaman gelmişti, beni buraya taşımıştı, kıyafetlerimi değiştirmişti.. Hiçbirinin cevabını bilmiyordum ve tüm bunlar olurken nasıl uyanmadığımı da. Sanırım bir süredir uykusuz olduğumdan derin bir uykuya dalmıştım. Şuan yüzüm Mark'ın yüzünün dibindeydi, nefesinin sıcaklığını hissedebiliyordum. Çok sıkı sarmıştı beni, biraz geriye çekilmek istesem çekilemezdim sanırım. Sorun değildi, zaten istemiyordum uzaklaşmak. O böyle uyurken onu izliyordum, bunu yapmayalı olmuştu biraz. Saçları dağılmıştı, komik görünüyordu. Hafifçe gülümsemiştim. Parmaklarım usulca onun yüzünde dolaşmıştı. Bir yandan da içten içe uyanmamasını umut ediyordum. Ben bunu düşünürken dudaklarıma gelen öpücükle şok olmuş, çoktan uyandığını ama uyuyormuş gibi yaptığını anlamıştım. Bir parça daha beni kendine doğru çekmiş, gözlerini açmıştı.

''Ne zaman gelmiştin?''

Saat kaçtı ki? Bilmiyordum ama zaten şuan önemli olan da bu değildi. Bir an önce Mark'ın kollarının arasından çıkmalıydım. Bir hamle yaptığımda daha da sıkı bir şekilde tutmuştu beni.

''Nereye?''

''Niye buraya getirdin beni? Üstelik kim sana kıyafetlerimi değiştir dedi?!''

''Derin uyuyordun, bende uyanmazsın bir daha diye düşünmüştüm.''

''Bırak beni.''

Bırakmıştı, tek seferde yapması ilginçti. Etrafa bakındım, telefonumu komodinin üzerine koymuştu. Ekranı açıp saati gördüğümde Jungwoo'ya ne açıklama yapacağımı düşünmeye başlamıştım bile. Neredeyse 2'ye geliyordu saat. Artık yaşayan bir ölüydüm ben.

Wasted Nights | YuMarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin