Oy ve yorumlarını kurgumuzdan esirmeyen herkes sevdiğine kavuşsun diye mahallece dua ediyoruz arkadaşlar, haberiniz olsun ❤
♤
Taehyung ilk başta buradan çıkmak için inat edip çabalamış, ısrarla kapıya vurmuş ve camların kilidini açmaya çalışmıştı. Bu sırada hiçbir çaba göstermeyen Seokjin sadece onu izlemişti. En sonda edindiği başarısızlıklar sonucunda itina ile kaçtığı kapana sıkışmış gibi çaresiz bir pes ediş ile derin bir nefes verip birkaç dakika ayakta dikilerek Seokjin'e bakmıştı.
İfadesizce kendisini izleyen adamdan gözlerini çekerken derin bir nefes verip ondan uzaktaki bir köşeye oturmuştu. Beden dilini doğru kullanarak yüzünü kapıya döndürmüş, küskün bir tavır takınıp kollarını göğsünde toplamıştı. Işıklar sönüktü ama silüetleri camdan sızan cılız ışıkla belli oluyordu.
Aradan geçen dakikalar içinde başını geriye yaslamış, solgun gözlerle hâlâ esmer adamın hareketsizliğini izliyordu. Taehyung ise bacaklarını kendine çekip onlara sarılarak küçücük bir görüntü içine sığarken yüzünü başka tarafa çevirmiş, sessizce boşluğa bakıyordu. Nefes alıp verişleri haricinde ikisi arasında ölümcül bir sessizlik vardı. Odada fazla rahatsız edici ve insanı düşüncelere boğan bir hareketsizlik hâkimdi.
Seokjin söze nereden başlayacağını bilemiyordu. Buraları terk edip gittiği gün içinde hissettiği o keskin neden şimdi uçup gitmiş de geriye sadece doğurduğu acı sonuçlar kalmıştı. Geri döndüğü ilk gün ne diyeceğine, neler anlatacağına içinde kendi ile girdiği muhakemede karar vermişti. O zaman basitti; pes ettim, diyecekti. Şimdi ise sanki bu basit açıklama bile uçup gitmiş ve geriye sadece sıkıntılı nefeslerin boğazdaki düğümü kalmıştı.
Bu sebeple kendisini düzgünce açıklayamamaktan ve bütün hayatı boyunca hissettiği bu kalp ağrısı ile yaşayacak olmaktan korkuyordu. Taehyung, çocukluk arkadaşı, ilk ve tek sevgilisi ve daha birçok kelimenin anlamı onun için hâlâ yitirilmiş değildi.
Taehyung için durumlar çok daha zordu. Eskiden saçlarını uçuran o güzel meltem, kendisini ayrılığın sert rüzgarlarına bıraktığında ve ruhen yalnız hissettiği anlarda bu rüzgarlar yüzüne acımasızca çarptığı an merak ettiği terk edilme nedeninin cevabını şimdi dinlemeye hazır olup olmadığını bilmiyordu.
Ayrılık başa gelince beyin mantıklı karar vermek isterdi ama kalp onun zehirli hançeriydi. Kendisini üzse de içten içe severdi, nefret etmek istese de her zerresini özlerdi.
Taehyung bu kadar üzdüğü için onu affetmekte inat etse de bir şekilde korku da duyuyordu. Hâlâ vazgeçemediği bu adamın terk ederken geçerli bir sebebi olmaması ve bunca yıl boş yere üzmüş olmasından korkuyordu.
Ayrılık ve şuanki belirsizlik, ikisi için de sancılı bir hale bürünmüştü. Bakışlar değdiği an gözler doluyor, kalpler sızlıyor ama kaşlar çatılmadan da duramıyordu.
Üzerine çöken ağırlıkla gözlerini yavaşça kapatırken istemsizce sesli bir nefes verdi. Bu sırada esmer adam yüzünü ondan tarafa çevirmeden sivri bir dille mırıldandı. "Nefesini boşa harcama. Camları da açamıyoruz."
Seokjin göremeyeceğini bildiği halde hafifçe omuz silkip, silik bir yan gülüş sergiledi. Bir kolunu katlayıp serseri bir eda ile kendine çektiği dizine yasladı. Bu odada ne kadar zamandır duruyorlardı, bilmiyordu ama sessizlik ile bir asır gibi gelmişti.
Doğup büyüdüğü bu mahalleden, sevdiklerinden ve bu inatçı adamdan uzakta geçirdiği günleri düşününce kalbine çöken ağırlıkla dilinin ucuna gelenleri sakinlikle ortaya döktü. "Gittiğim yerde her gün işkence gibi geçti. İlk zamanlar farklılık gözüme çekici gelmişti ama gün geçtikçe seni daha çok özledim. Baktığım herkeste senden bir parça görmek gönlümü avutmak konusunda yardımcı olamadı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarı Laleler | Taejin
Fanfic#90s [Mini Fic] Kader yakalarından tutup onları tekrar bir araya getirdiğinde birinin elinde gururu, diğerinin elinde ise sarı laleler vardı. "Sana sarı laleler aldım, çicek pazarından."