5

226 30 18
                                    

"Ciddi olamazsın!? İt herif. Bir de kendini haklı çıkarıyor(!)" Gözleri büyümüş ve oldukça sinirlenmiş olan Jaeyoung'a omuz silkip market sepetine fındık ezmesi kavanozunu da koydum. "Cidden aşırı sinir bozucuydu. Bir de o an ki yüz ifadesini görsen cinnet geçirirdin." Kendi kendine söylenmeye devam ederken ben de sepetle beraber ilerlemeye devam ettim.

Günün öğleden önceki kısmını özetlemek gerekirse: sabah telefonuma gelen bildirimlerle uyanmıştım ve bu bildirimlerin sahibi Jaeyoung'du. En sevdiğimiz kuzeninin okulunda turnuva düzenlendiği için bir hafta tatildeydi ve bu tatili Jaeyoung'larda değerlendirmeyi planlamıştı. Sevgili arkadaşım Jaeyoung da bunu hemen fırsat bilip cumartesi günü sabahın 8'inde mesaj atmıştı ve onlarda kalmamı adeta boynumun borcu sayıyordu. Mesaj sonrasında geri uyuyan ben 11 gibi kalkmış, duş almış ve sonrasında Jaeyounglara gitmiştim. Şimdi ise kuzeni yani Renjun'un en sevdiği olan fındık ezmeli kurabiye için malzeme alıyor aynı zamanda Jaemin ile son konuşmamın özetini geçiyordum, eve gidince daha detaylı konuşacaktık.

Aldığımız birkaç parça süsleme malzemesinin ücretini ödeyip poşetlerle beraber marketten çıktık. Yol boyunca Jaeyoung Jaemin'e hakaretler yağdırıp olaya karşı hayretini korurken ben de arada hakaretlerine katılıyordum.

Beni duvar ile arasına aldığı anda ki yüz ifadesi gözümün önünden gitmiyordu. Korkmuş değildim elbette, sadece onca yaptığı şeyi haklı sayıp cüretkarca benim yaptığım küçücük şeye bu kadar tepki göstermesi dengesizceydi. Ya aynısını yaptığı diğer insanlar ne olacaktı? Onların duyguları, gururları kırıldı, gözyaşları bilmem kaç kere yerle buluştu ve hâlâ yaptığından utanmazca zevk alıyor(?) Olanların üzerini öyle kolayca kapatamazdı, öylece atlayıp geçemezdi onları. Tek önemli olan onun gururu, onun mahremiyeti değildi. Eğer kendisine yapılmasından bu kadar rahatsızlık duyuyorsa başkalarına rahatsızlık vermeyi hak görmeyecekti kendine.

"Soomin! Nereye gidiyorsun öyle salak salak, gel buraya." Arkamdan gelen sese döndüğümde Jaeyoung apartmanlarının önünde yükünü bir bacağına vererek poşetle beraber elini beline koymuş ve ayağını ritmik bir şekilde yere vurarak çatılmış kaşları ile bana bakıyordu. Aramızdaki bir blokluk mesafe çoktandır kendi âlemime dalmış bir şekilde yol aldığımın açık bir kanıtıydı. Hemen geri dönüp eve gidince neler olduğunu anlatmazsam kafama terlik yiyeceğimi biliyordum.

Eve çıkıp neredeyse iki poşet bile tutmayan, marketten aldığımız şeyleri tezgaha koyduk. Jaeyoung telefonundan The Neighborhood Daddy Issues şarkısını açtığında krem rengi önlüklerimizi giyindik. Dans edip şarkı söylerek, yeri geldiğinde burnumuzu una bulayıp yeri geldiğinde sıkılıp pinterestte vakit öldürerek iki saatimizi güya kurabiye yapmak ile uğraşarak geçirmiştik.

Jaeyoung fırının başında ikinci tepsinin pişmesi için son birkaç dakikayı beklerken bende elimi yüzümü yıkamak için lavaboya gidiyordum. Banyo kapısından içeri adım attığım anda kapı çalınca yönümü değiştirip kapıya yöneldim. Renjun gülümseyince kısılan gözleri ile kapıda dikilirken aynı içten neşe ile ona karşılık verdim. Merhaba demek için ağzını açtığında Jaeyoung çığlık atıp koşarak boynuna atladı. Renjun şaşalayıp bir adım geri attı, düşmek üzereyken son anda dengesini toparlayıp ayakta kalıp Jaeyoung'u taşımayı başardı.

"Sonunda!! Sabahtan beri heyecanla şu zili çalmanı bekliyorum! Ah... Ne kadar özledim seni bilemezsin! Resmen kokun burnumda tütüyordu. Kaç zamandır yalvarıyorum teyzeme 'ne zaman geleceksiniz, Renjun iyi mi'." Jaeyoung Renjun'un yanaklarını sıkıp onu sulu sulu öperken valizini içeri geçirmeme pek yardımcı olmamıştı. Hemen aile dedikodularını öğrenmek için Renjun'u sıkıştırmaya başlamıştı bile.

Burnuma gelen garip koku ile yüzümü kırıştırırken diğerlerine döndüm. "Siz de kokuyu alıyor musunuz?" İkisi de durup havayı koklamaya başladıklarında Jaeyoung'un gözleri büyüyerek mutfağa koşmaya başladı. "Kurabiyeler!"

Peşi sıra Renjun ile ben giderken mutfak duman altı olmuştu bile. Renjun kolunu burnuna siper edip pencereye ilerlerken Jaeyoung tepsiyi fırından çıkarıp tezgaha koymuştu bile. Bende elime bir bez alıp kısaca sudan geçirdikten sonra havadaki dumanı pencereye doğru çırpmaya başladım. Uğraşlarımız yaklaşık yarım saat sonucunda sonuç vermiş ve tüm evi havalandırmayı başarmıştık. Tabi bu sırada tepsi içindeki yanmış kurabiyeler Jaeyoung ve benim gözyaşlarım eşliğinde çöpü boylamıştı.

"Bütün emeklerim boşa gitti." Jaeyoung kurabiyeler hakkında yakınıp burnunu çekerken ben olaya pozitif yönden bakıyordum. "Olsun. En azından bir tepsiyi düzgün yapmayı başardık."

"Ama diğerleri öldü..." Jaeyoung kalbini tutarken Renjun araya girdi. "Hey! Günün baş kahramanı ben değil miyim, niye herkes kurabiye hakkında konuşuyor!" Yüzümüzde gülümseme oluşurken Renjun kollarını yana açıp sarılmamız için küçük bir baş işareti yaptığında sevimli bir şekilde grup sarılması yapmıştık.

"İnanın sizinle beraber seçtiğiniz iğrenç romantik filmleri izlemeyi bile özledim." Kaşlarımı çatıp gözlerimi ona diktim. "Benim mükemmel Jane Austen filmlerime iğrenç diyemezsin! Onlar dünya üzerindeki en güzel filmler."

Renjun gözlerini devirip daha öncesinden açıkladığı şeyin bilmem kaçıncı kez açıklamaya başladı. "Jane Austen'in uyarlama filmleriyle bir problemim yok fakat emin ol kitapları filmlerin kat be kat daha güzel. Ayrıca yine ve yine söylüyorum bazı şeyleri filmde atlamışlar ve bence bu hiç de güzel olmasını sağlamamış."

Jaeyoung ortamı dağıtmak için araya daldı. Kitap okumayı hiç sevmiyordu bu yüzden kitap konusu açılınca kendini dışlanmış hissettiği için hemen konuyu değiştiriyordu. "O zaman bu geceyi dedikodu gecesi ilan ediyorum ve sabaha kadar ayakta kalmayı teklif ediyorum."

Renjun ile aramızda küçük bir bakışma geçti ve aklımı okuyarak o konuştu. "Ve bunu diyen Jaejae saat on ikiyi vurmadan uyuyakladı." Renjun ile gülüşürken Jaeyoung her zamanki çatık kaşlarını bize yolluyordu. Eğer daha fazla gülümsersek Jaeyoung trip atacaktı bu yüzden ne kadar zor olsa da içimizden gülmeyi sürdürdük.

"Bak az daha unutuyordum, tabi senin hiçbir şeyden haberin yok Juni ama Sooi arkadaşımızın bize anlatacak çok şeyi var." Renjun heyecanla solunda olan bana döndü. "Lütfen sevgili yaptığını söyle!" Yalvarırcasına gözümün içine bakarken bunun için her gece dua ettiğinden şüphelenmeye başlamıştım.

"Hayır öyle bir şey değil, daha çok nefret ettiğim bir insan kazandım hayatıma. Muhtemel olarak o kişi de benden nefret ediyor." Renjun hayalleri yıkılmış bir şekilde arkasına yaslanırken Jaeyoung konuşmaya başladı.

"Hani şu sana bahsettiğim bizim okulun dedikodu sitesi vardı ya, kurucusunu falan da anlatmıştım." Renjun tekrar heyecanla yerinde doğruldu. "Şu seni geçen dönem Gohyun ve çetesi olarak adlandıran arkadaş grubu ile gezerken yakalayıp saçma bir senaryo yazan çocuktan mı bahsediyoruz?"

"Maalesef..." Sıkıntılı bir nefes verdiğimde olanları baştan sona anlatmak için ağzını açmıştım ki hemen Jaeyoung ayağa kalktı ve bizi durdu. "Önce nefis kurabiyeleri ve onunla müthiş bir kombinasyon yapan sütümüzü içmemiz lazım yoksa kursağımda kalır."

Jaeyoung'u mutfağa doğru takip ederken Renjun böbürlenerek kapının üst duvarına hiç zorlanmadan elini koydu.
"Süte ihtiyacım yok, siz için." Jaeyoung dizine bir tekme attığında Renjun acı içinde bir çığlık atmıştı. "Alırım ayağımın altına, sonra her gün sana süt vermem için yalvarırsın!"

"Yalvarırım Jaeyong süt ver!"

ゃakina

Arada böyle sevimli bölümler de olacak, mwah💕

Seviliyorsunuz🌊

Seviliyorsunuz🌊

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
don't panic: hacker | na jaeminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin