9

120 13 17
                                    

Akıl almaz bir şekilde Jaemin benimle neredeyse üç haftadır uğraşmıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Akıl almaz bir şekilde Jaemin benimle neredeyse üç haftadır uğraşmıyordu. Hatta çok daha ilginç olan bir şey vardı ki bana iyi davranıyordu. Neredeyse beni, beni sevdiğine inandıracaktı. Başına taş mı düştü, rüyasında hayalet mi gördü bilmiyorum. Ama rüyasında hayalet görmesi komik olabilirdi. Jaemin'in hayaletleri inandığını düşünmek bile komikti.

Tahmin edilemez bir iç dünyası, karmakarışık işleyen bir beyni vardı. Neyi ne amaçla yaptığını asla bilemezdiniz. En sinir bozucu olanı ise sizi asla kayle almıyormuş gibi davranmasıydı. Bazen yanında olsanız bile sanki siz orada değilmişsiniz gibi konuşurdu. Bazen ise sanki yıllardır yakın arkadaşmışsınız gibi bilmem kaç metre öteden isminizi haykırarak gelirdi. Küçükken oynadığınız bencil çocuk gibiydi: size asla oyuncaklarını vermeyen fakat sizde çok beğendiği ayıcığı görünce alıp oynamak için can atan. Onunla oynamaktan hoşlanmazdınız fakat bazı zorunlu sebepler yüzünden bir araya gelmek zorunda kalırdınız.

Penceremin önündeki saksılarda yetiştirdiğim bitkileri suluyordum. Bir süre yapraklarını okşadıktan sonra kollarıma ağırlığımı vererek kafamı gökyüzüne çevirdim. Gri gökyüzünden gözlerimi çekip ıslak sokağa baktığımda bir çift göz ile karşılaştım. Gözlerini hemen benden kaçırıp hızla uzaklaştı. Bunlar tanıdığım gözlere benzemiyorlardı.

Erkek olduğuna emindim. Üzerinde açık kahverengi, diz kapaklarının biraz üzerinde olan bir kaban, siyah bir pantolon ve Amerikan kovboy filmlerinden çıkmış gibi havalı kahverengi postalları vardı. Boynuna taktığı kiremit rengi atkı yüzünün yarısını kapatıyordu ve gizlenmek istediğini bağıra bağıra belli eden siyah şemsiyesini gizlenmek için kullanıyordu. Yağmur durmasına rağmen...

Niye beni dikizliyordu anlamadım. Okuldan biri olabilirdi, herkesi tanımıyordum çünkü. Gözleri çok keskin bakıyordu. Zaten bir tilki gözü gibi ince ve uzunlardı. Aurası oldukça karanlık gelmişti bana.

Yüzüme çarpan soğuk hava titrememi sağladığında penceremi kapatıp perdemi çektim. Başka şeylere odaklansam iyi olacaktı.

&

Başımı test kitabından kaldırıp kronometreye baktım. 4 saattir çalışıyordum. Bugünlük bu kadar yeterli olduğunu düşünerek pencereme ilerledim. Güneş yavaş yavaş batıyordu. Günün en sevdiğim saatlerine akıyordu zaman. Temiz havayı ciğerlerime çektim. Beynim yorulmuştu ve onun dinlenmesini sağlayacak en güzel aktivite müzik dinleyerek bisiklet sürmekti.

Üzerime koyu kahverengi bir hoodie giyinip altıma bilekleri lastikti siyah eşofmanımı geçirdim. Kablosuz kulak üstü kulaklığımı boynuma takıp telefonumla bağlantı kurmasını beklerken aşağı inip bisikletimi çıkarmıştım. Playlistimi karışık çalmaya getirip yol üzerinde rastgele yerlere saparak ilerlemeye başladım. Bu aralar favori şarkım olan Halsey-The Lighthouse çalmaya başladığında hızımı düşürüp sakince sürmeye devam ettim.

don't panic: hacker | na jaeminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin