8

163 10 9
                                    

"Ben zaten Jaemin'de bir sorun olduğunu biliyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Ben zaten Jaemin'de bir sorun olduğunu biliyordum. Hep böyle salak saçma işler yapıyor, belli yani belli. Adamda var bir şey, olmasa yapar mı böyle işler?"

"Haklısın, var bir şeyi ama çözülecek gibi değil. Ayrıca gerçekten gözümün önünde silmiş olması çok ilginç değil mi? Yani benim bildiğim Jaemin böyle yapmazdı, en azından bir gün farklı bir bok için kullanırdı."

"Bak bu ayrıntıya dikkat etmemiştim. Sen söyleyince bana da garip geldi. Onların kişiliğine ters bir kere bu. Bu aptal kabilesi gerçekten anlaşılmaz. Kafamı yordukça beynime ağrı girdi resmen. Hazır mısın bu arada? Ohoo bir saattir konuşuyormuşuz. Kapatıyorum ben, orada görüşürüz."

Klasik Jaeyong olarak hiçbir şey dememi beklemeden telefonu kapatmıştı. Kendi kendime gülümseyip gümüş küpelerimi de taktıktan sonra çantamı ve telefonumu alıp kapıya yöneldim. Evin anahtarını da yanıma aldıktan sonra kahverengi Converselerimi giyinip evden çıktım. Üzerime diz kapağımın biraz üzerinde karamel rengi bol bir şort, üzerine düz sütlü kahve rengi bir tişört giyinmiştim. Yanıma bez bir çanta almış ve saçlarımı olduğu gibi bırakıp omuzlarıma uzanmalarına izin verdim.

Yarım saatlik yürüme mesafesinden sonra Jaeyong ile beraber Gohyun'un evine varmıştık. Gohyun kapıyı açtığında saat 3'e yaklaşıyordu. İçeri girip eşyalarımızı girişe bıraktıktan sonra mutfağa girdik.

Masanın üzerine dizilmiş mezeler dikkatimi çekerken ağzım açık etrafı izliyordum. Burnum kokularla aşk yaşarken Gohyun ile gurur duyuyordum. Yaptığı bütün yemeklere hayran kalırken keşke böyle bir sevgilim olsa diye hayal ediyordum.

"Sana söylemiştim, o mükemmel bir aşçı." Jaeyong kolumu dürterek kulağıma fısıldadığında ona döndüm. "Kesinlikle katılıyorum. Tanrım böyle bir sevgili nasip et bana." Ciddi ciddi gözlerimi yukarı çevirip dua ettiğimde Jaeyong'da yukarı bakarak bir şeyler fısıldadı.

Gohyun elindeki tabaklar ile ayakta olan bize döndü. "Hadi oturun, her şey hazır."

"Döktürmüşsün Gohyun. Büyükannem bile bu kadar yapmıyor."

"El lezzetime güvenirim bak! Büyükannenle kapışabiliriz."

"Oyum sana!" Yüzümüzde gülümsemeler eşliğinde masaya oturup mis gibi kokularla yemek yemeye koyulduk.

Cidden inanılmaz bir el lezzeti vardı. Eve aşçı olarak tutma fikri beynimi kurcalarken Jaeyong ve Gohyun aralarında sohbete dalmışlardı. Gördüğüm manzara ile zihnimde kırmızı bir levha belirmiş gibi oldum. Bunlar çıkmalıydılar. Hemen birlikte olup hayatlarının sonuna kadar mutlu yaşamlıydılar. Şu gözlerdeki ışıltıya, sevgiye, büyülenmişliğe bir bakın.

"Tanrım, aşk tanrısı mıyım neyim ben?" Sesli söylediğim cümle ile ikisi de bana dönmüşlerdi. "Efendim Soomin, bir şey mi dedin?"

Bilmemem gereken bir şeyi öğrendiğimde takındığım muzip ifadeyi takınarak elimi onlara doğru salladım ve önümdeki yemeğe döndüm. "Yok bir şey sizi aşk kumruları, devam edin şakımaya."

İkisinin de gözleri kurbağa gibi açılırken suratları renkten renge giriyordu. Gözlerini asla birbirlerine değdirmemeye özen gösteriyorlar ve ikide bir boğazlarını temizliyorlardı. Jaeyong heyecandan çatalla yiyeceği yemeği bıçakla almaya çalışmış, Gohyun turşularla beraber ortaya koyduğu turşu suyunu içecek niyetine kafasına dikmiş ve aldığı tattan dolayı yüzü buruşurken ben dayanamayıp kahkahayı patlatmıştım.

"Ulan salaklar, n'apıyorsunuz!?HAHAAHAHAH! " Gözümden gelen yaşı silerken onlar da kendi hallerine gülüyorlardı.

Mutfağı topladıktan sonra salona geçmiştik. Film izleyeceğimizi düşünürken Gohyun Monopoly Milyoner oynamayı teklif etti ve hep beraber Monopoly oynamaya karar verdik. Oyunu yere kurup piyonlarımızı seçtik ve en büyük zarı atan kişi olarak oyuna ben başladım. Bu oyunda en iyi bendim ve diğer ikisinin beni yenebileceğine asla inanmıyordum. Kuzenlerimle oynarken her zaman ben kazanırdım ve babamdan esinlenerek geliştirdiğim bir taktiğim vardı. Taktiğimi çoğu kişi denese de pek becerebildikleri söylenemezdi. Çünkü sadece geliştirdiğim taktik değil aynı zamanda paramı da iyi kullanmam gerekiyordu.

Evlerimi plazaya dönüştürdükten sonra şans tekrar yüzüme gülüp beni kodese göndermişti. Jaeyong'un küfürleri, Gohyun'un lanetleri eşliğinde kodese törenle girdim ve üç tur boyunca onlardan kira parası toplayark paramı bir milyona tamamlayarak oyunu kazanmıştım. Gohyun koltuğa sırtını yaslayıp dizlerini gövdesine çekip kollarını etrafına sararak lanetler okuyup söylenirken Jaeyong yıkılmış bir şekilde oyun tahtasını izliyordu. Ben ise kazandığım bir milyonu etrafıma saçarak zaferinmi kutluyor, kırmızı halıdaymışçasına etrafta dolanıyordum.

"Mantıksız. Ben her zaman kazanırdım. Ben kazanmalıydım."

"Kodese giderken anlamıştım kazanacağını. Eğer engel olup hile yapsaydım işler böyle sonlanmayacaktı."

Hiçbir şey demeyerek oyunu topladım ve Gohyun'un çalışma odasına götürdüm. Geri dönüp kapı eşiğinden içeri baktığımda ikisinin birbirine oldukça yaklaştıklarını ve tam da romantik bir anda olduklarını anlayarak ses çıkarmamaya özen gösterip mutfağa geçtim.

Hepimize birer kahve hazırlarken yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Her ikisi de birbirlerini tamamlayan özelliklere sahiplerdi ve olabilecek en iyi partnerlerini bulmuşlardı.

Jaeyong heyecan dolu, hayatında sürekli aksiyon yaratan bir kızdı. Yeni şeyler keşfetmeye bayılıyordu. Geçen gün dışarı çıktığımızda daha önce ismini hiç duymadığım ve telaffuz dahi edemediğim bir kahve denemişti ve üç gün boyunca midesini bozmuştu. En sevdiği şey ise sürekli maceralara atılmaktı. Küçükken beni hep kışkırtıp ailelerimizden gizli şeyler yapmaya zorlardı.

Gohyun ile iyi anlaştıklarını görebiliyordum. Daha çok sakin bir kişiliğe sahip olsa da Jaeyong ile birlikteyken mutlu ve huzurlu görünüyordu. Jaeyong her seferinde oynamayı tekrar unuttuğu için kaç defa beden dersinde basketbol öğretmişti ona. Tüm dersi beraber geçiriyor ve eğleniyorlardı. Okul dışında buluştuklarına kalıbımı basarım.

Üç kupayı da tepsiye koyup içeri yöneldim. El ele tutuşmuş bir şekilde otururlarken ben gelince ellerini gizlemişlerdi. Tepsiyi yere koyup karşılarına oturdum ve kahvemi elime aldım. Film izleyelim mi diye bir teklifte bulunduklarında kafamı sallayıp tekli koltukta dizlerimi kendime çekerek oturmuştum. Onlar ikili koltukta yan yana oturup sarılarak izlemeyi tercih etmişlerdi.

akina

ay o kadaar uzun bir ara
oldu ki burayı inanılmaz
fazla özledim<3

sınav senem olduğu için yazamıyorum pek ama halletcem, sınav sonrası baya güzel dönücem inşallah

ayrıca o kadar tatlı yorumlar yapıyorsunuz ki yiycem sizi( ꈍᴗꈍ)♡

don't panic: hacker | na jaeminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin