5

206 8 0
                                    


....
"Esra.."

"Esra, ah tabi Esra, Esra.. Cevap aşamasına ne zaman geçeriz? Ya da ben ölene kadar beklemelimiyim? Behzat ben senin radarına sadece yaralanınca mı gireceğim? Bu hep böyle kısır bir döngü mü olacak?"

"Saçma sapan konuşma Esra!"

"Bağırma bana!"

"Bağırmıyorum ben sana!"

Hışımla, kapıyı çarpıp çıktı evden. Esra koltuktan kalkıp aynanın karşısına geçti. Bluzunu sıyırıp yarasına baktı. Son kez pansuman yaptıracaktı yarın. Ardından bitecekti acıları. Bitmese de azalacaktı. Şule odada uyurken montunu ve çantasını alıp çıktı evden. Kuaföre gitti. Saçlarını simsiyah yapmak istediğini söyledi. Geçici bir boyayla yapacaktı bunu. Ercümentin sarılara zaafım var demesinin ardından nefret etmişti saçlarından. Boynuna getirdi elini. Hala orada gibi bir baskı hissediyordu. Nefes alışverişleri hızlanınca kuaför nazikçe omzuna dokundu.

"Hanımefendi iyi misiniz?"

"E-evet iyiyim."

"Saçlarınızı yıkamamızı da ister misiniz?"

"Olur."

Tamamen bir bakım yaptırmanın iyi geleceğini biliyordu. 5 saatin ardından aynadaki siyah saçlarına baktı. Kısa bir süre kalacaktı boya. 1 hafta. O zamana kadar toparlayacaktı kendini. Arabasına atlayıp eve geçti.

"Esra?"

"Şule?"

"Naptın böyle?"

"Biraz değişiklik. 1 haftaya eski saçım gelecek zaten."

"Ya Esra iyi misin? Kötü görünüyorsun."

"İyiyim Şule. Gerçekten."

"Behzat aradı 5 kere. Merak etti sanırım."

"Umrunda mı sanki Şule?"

"Ee şey ben sana bir hediye aldım."

"A-a ne zaman?"

"Ya onu boşver. Bak sen."

Hediye paketini düzgünce açarak içindeki adalet terazisini çıkardı. Kendi odasındaki kırılmıştı. Kocaman gülümseyip kollarını açtı. Şule yavru kedi gibi kıvrılarak sarıldı Esraya. Uzun süre öyle kaldılar.

"Ben acıktım. Bir şeyler mi söylesek. Pizza falan ne dersin ha?"

"Olur. Ben ararım."

Siparişten sonra uzun uzun sohbet ettiler. Ne Esra Behzatı aramıştı, ne de Behzat Esrayı. Deli gibi merak ediyorlardı ama aşklarının önünde gururları vardı bu sefer. Bahara gitmesi, hala yaralıyken Baharı Esraya tercih etmesi Esranın kalbini kırmıştı. Anlatmaya gücü yoktu. Anlatsa da alacağı cevap belliydi..
"Saçma sapan konuşma Esra. "

"Ah geldi!"

Pizzaları masaya yerleştirip içecekleriyle yedikten sonra toparladılar. Hava hala aydınlıktı fakat saat 7'ye geliyordu. Çalan telefonla hızlıca açtı kim olduğuna bakmadan.

"Savcım ben Mehmet. Cinayet varmış. İyiyseniz sizi almaya geleceğim."

"Gel. Gel Mehmet."

"Mehmet kim?"

"Cinayet varmış. Olay yerine gideceğim."

"Ama Esra-"

"Oturmaktan sıkıldım bir farklılık olsun ama di mi?"

Behzat Ç. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin