turan
iclal'in beni sürüklemesinden sıkılmıştım. dışarı çıkmıştık, acıkmıştık ve beni zorla fast food zincirlerinden birine götürmeye çalışıyordu dakikalardır.
"hadi, inat etme.." dedi, koluma yapışmaya devam ederek.
"iclal, anlamıyor musun, sevmiyorum bu tip yerleri, yemiyorum hamburger, sevmiyorum iclal" beni hamburger satan bir yere getirmişti. dükkanın girişinde, açılıp kapanan kapılara çok yakınken durdum. iclal'in elini kolumdan çektim ve sinirle soludum. "ne alacaksan al, ben başka bir şey yiyeceğim, yiyeceğin şeyi paket yaptır gel."
yalvarır gözlerle bana bakıyordu. manolya'ya yaptığım şeyden sonra neredeyse tüm arkadaşlarım çevremden bir bir uzaklaşmıştı. yanımda sadece iclal kalmıştı, onu da kırmak istemiyordum ancak tahammül edemeyeceğim kadar saçma huyları vardı. bazen beni çileden çıkarıyordu.
"beni içeride bekleyemez misin?" diye sordu sonunda. pes etmişti.
teklifini kabul ettiğime dair bir ses çıkarttım boğazımdan. gözlerimi devirip ondan önce girdim içeriye.
o sipariş vermeye giderken ben de cebimdeki telefonu çıkarıp gelen bildirimlere baktım. pek bir şey yoktu, paylaştığım fotoğrafa birkaç beğeni gelmişti hepsi o kadar. sıkıntıyla pufladım. hayatım manolya'dan öncesi ve sonrası şeklinde ikiye bölünmüştü resmen. okulda namım 'kalp kıran'a çıktığından beri takipleştiğim birçok kişi takipten çıkmıştı. telefonun ekranını kapattım ve telefonu cebime tıkıştırdım yeniden. etrafıma bakınmaya başladım. iclal sipariş veriyordu, kasanın arkasında duran, şapkasını gözlerinin önüne kadar indirmiş görevliye bir şeyler söylemekle meşguldü, kendi kendime gülümsedim. sünger gibi bir et ve kupkuru patatesleri güzelleştirecek nasıl bir içerikleri vardı ki iclal bu kadar uzun bir sipariş veriyordu?
arkamı dönüp dışarı baktım. hava kararmak üzereydi, karnımın guruldamasıyla ben ne yiyebilirdim, onu düşünmeye başladım. ben bir süre bunu düşünmeye dalmışken arka tarafımda duyduğum seslerle irkilip tekrar önümü dönmek zorunda kaldım.
iclal'in arkasında sıraya dizilmiş kişiler artmıştı, sıradakiler iclal hala kasadaki görevliyle konuştuğu ve kısacık bir işi bu kadar uzattığı için şikayet etmeye başlamışlardı.
müdahale etmem gerektiğini hissederek iclal'in yanına gittim. iclal'in gergin ve kızarmış yüzünü gördükten sonra kafamı iclal'lin dakikalardır muhatap olduğu görevliye çevirdim. bu hareketimle birlikte donup kalmıştım.
o da beni gördü, gözlerinden geçen duyguyu kestiremedim. bozuntuya vermeden iclal'le konuşmaya devam ediyordu.
"hanımefendi, lütfen siparişinizi alabilir miyim? kişisel meselelerinizi sonra halledelim olur mu?"
iclal dolu gözlerle yalvarır gibi konuştu "ama manolya..."
"hanımefendi artık siparişinizi verebilir misiniz!" diye bağırdı manolya.
iclal ağır hareketlerle önce manolya'ya bir bakış attı, ardından da sıradan çıktı. manolya burnundan solusa da gelen bir sonraki müşteriyi sahte bir gülücükle karşılamak zorundaydı, öyle de yaptı.
o işine devam ederken ben de iclal'le birlikte sessizce oradan uzaklaştım. yapabileceğim daha iyi bir şey yoktu o an.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
manolya | texting
Historia Cortatamamlandı ✔️ *bu şehri güzel kılan sensin. 6221 31321