"Ne?" Dedim şaşkınca. Bunu nereden biliyordu? "Son zamanlarda fazla kitap mı okuyorsun? Hayal gücüne hayran kaldım." Gülmeye çalışarak ona arkamı döndüm ve tezgahta duran şeyleri düzenli şekilde dizdim. "Hoseok ben gerçeği biliyorum. Yalan söylemene gerek yok." Bir şey görmüş olmalıydı. Kafasından uyduracak değildi ya.
"Çünkü ben de gelecekten geldim ve 2 ay gibi bir süredir buradayım. Şaşırdığım tek şey ise herkesin ismimi bilmesi ve sanki uzun yıllardır burada yaşamışım gibi davranmaları. Seninle aynı üniversitede okuyorum ben. Hatta seni birkaç kez gördüm fakat sen beni hiç görmedin." Yutkunarak ona baktım. Ciddi görünüyordu.
"Peki sen nasıl geldin buraya? Yani ne oldu da geldin?" Jimin etrafta kimsenin olmadığını görünce kulağıma doğru yaklaştı. "Ben tarih kitaplarına hayran biriyim ve okumayı çok severim. Kral Min'in de hayatını okudum ve son kitabı bulmak için her yeri aradım. Çok aradım ve sonunda buldum da ama yarısının boş olduğunu görünce sinirlenip sövdüm. Ne olduysa ondan sonra oldu zaten. Uyandığımda kendimi burada buldum." Yaşadıkları benim ve Jungkook'unkine benziyordu. Yani hepsi benim suçum muydu? Kitabı bulduğum zaman ben de aynı Jimin gibi tepki vermiştim.
"Hoseok ne oldu? Neden dalıp gittin?" Korkuyordum. Sakin kalmaya çalışarak "Jungkook'ta tarih kitaplarına bayılır ve o da Kral Min'i okumayı seviyordu. Son kitabını bulamayınca kendisine yardım etmemi istedi. Ben de kabul ettim ve birkaç kitapçıya gittik. Kitabı buldum. Dediğin gibi sayfalarının yarısı boştu. Sinirlendim ve aklıma ne geldiyse söyledim." Dedim. Bunu ona anlatmam doğru muydu bilmiyorum ama o an içimden gelmişti. Ona güvenmeyi seçmiştim. Umarım doğru bir karar vermişimdir.
"Nasıl döneceğiz biliyor musun?" Dedim umutla. "Dönmenin yolunu bilseydim şu zamana kadar dönerdim Hoseok ama bilmiyorum işte." Başımı eğdim ve gözlerimi yumdum. Sonsuza dek burada kalamazdım. Bu zaman bana göre değildi. Ben burada yaşayamazdım. "Ne yapacağız? Ne zaman döneceğiz?" Dedim kendi kendime. "Hoseok krala dikkat et lütfen." Bunu daha önce de demişti. Aslında ben her gün duyuyordum aynı şeyleri. Açıkçası bıkmıştım.
"Kralla çok göz göze gelme. Hatta yanından bile geçme." Oflayarak "Neden? Neden yani neden?" Dedim. Yakın olmayı hem istiyor hem de istemiyordum ama neden sürekli ondan uzak durmam söyleniyordu? "Şunun farkına varman gerek. Sen kralın ilgilendiği kişisin. Daha buraya geldiğin ilk gün anladım bunu. Eğer ona karşılık verirsen dönme süremizi uzatırsın. Ya da kendi süreni uzatırsın. Belki ben ve Jungkook dönebiliriz ama sen burada kalırsın. Dönmen zorlaşır."
"Beni sevse ne olur ki? Bu kötü mü?" Dedim. "Bir insanın bir insanı sevmesi elbette kötü değil ama bir erkeğin bir erkeği ya da bir kadının bir kadını sevmesi şu an yaşadığımız zamana göre çok yanlış bir şey. Kral Min her ne kadar herkese sözünü geçirse de bu durum karşısında geçiremez ve siz ölürsünüz." Benden daha bilgili biriydi ve onu dinlemek kafamda bir şeylerin oluşmasına yardımcı olmuştu.
"Tamam Kral Min'den uzak duracağım." Buna kendim bile inanmıyordum ama inandıracaktım. "Ondan hoşlanıyorsun değil mi? Sana nazik davranışları ve gülümsemeye çalışması seni etkiliyor değil mi?" Dedi Jimin. Bu kadar şey bilmesi beni ürkütüyordu. "Evet sanırım." Gülümsedi ve bana sarıldı. Biraz rahatlamıştım sayesinde. Diken üstündeymiş gibi hissediyordum az öncesine kadar. "Kendine hakim ol. Zamanımıza döndüğümüzde onu kolayca aklından çıkarabilirsin böylece." Bunu yapacaktım. Kendime hakim olacaktım.
"Sen ben ve Jungkook'un gelecekten geldiğini nereden biliyorsun?" Dedim. En önemli soru sona kalmıştı. "Sizi mavi kapıdan düşerken gördüm çünkü ben de öyle bir kapı ile buraya gelmiştim. Sonra da hemen uzaklaştım oradan. Hatırlıyor musun ilk geldiğinde pizza falan yapabiliyorum demiştin. O sırada gülmemek kendimi zor tutmuştum." Dedi. Fazla aptalca davranmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Travel |Sope✔
Fiksi SejarahHoseok ve kardeşi Jungkook aradıkları kitabı bulabilmek için birçok kitapçı gezmişlerdi ancak aradıkları kitabın yarısı boştu. Tamamlanabilmesi için onların da katkıları gerekiyordu.