O an boğazıma bir yumru oturmuştu sanki. Nefes alamamış, tek kelime edememiştim. Kalbime bir ağrı oturmuştu. Öleceğim sanmıştım. Kimsenin yüzüne bakacak hal kalmamıştı ben de. Jungkook ne olduğunu sorsa da cevap vermemiş ve saraya gelene kadar susmuştum.
Direkt olarak odama girmiş ve sinirle yatağımın altına yapıştırdığım kitabı sökercesine oradan çıkarmıştım. Gözlerimde olan yaşlar bu anı bekler gibi akmaya başlamıştı ve kitabın 2 sayfası daha yazılmıştı. "Ben artık dönmek istiyorum! Benim yerime başkası tamamlasın bu hikayeyi!" Dedim dolu olan sayfalara. Buna izin veremezdim. Bunu kendim yazmalı ve zamanıma geri dönmeliydim! Böyle bekleyemezdim.
Yaşlar yeni yazılmış olan yere akmış ve bir kelimeyi bozmuştu. Umurumda bile değildi. Kendim yazacak ve buradan kurtulacaktım! "Neden aptalca konuştum ki? Neden bunu yaptım?" Dedim kendi kendime. Acilen bir kalem bulmalıydım ama kalem diye bir şey var mıydı?
Ben neden ağlıyordum ki? Bunu kendime neden yapıyordum? O kral benim hiçbir şeyim değildi. Bunun için kendimi üzmemeliydim. Zaten ben buraya ait bile değildim. Günün birinde kendi dünyamda olacaktım. O yüzden kimsenin etkisi altında kalmamalıydım. Sadece bir şekilde kendi zamanıma gitmeliydim. Bu yüzden üzülmemeliydim.
Bir bez parçasıyla ıslanan yüzümü silmiş ve kitaba dönmüştüm. Az sayfa vardı. Bir günde 2 sayfa yazılıyorsa benim de burada 4 gün gibi bir sürem kalmıştı. Çok yakında gidecektim. Annemin sıcak kollarına kavuşacaktım. Sevinmeliydim. Mutlu olmalıydım.
Jungkook odaya girdikten sonra kızaran gözlerime baktı ve "Sen ağladın mı hyung?" Dedi. "Evet. Değmeyen bir şey için ağladım ama şimdi iyiyim." Yatağımda duran kitabı elime alarak ona gösterdim. "Bu kitabı bizim dolabımızda buldum ve çok az sayfa kalmış." Gülümsemeye çalıştım. Yarısı boş olan kitabı tamamlamamıza az kalmıştı. "Baksana sayfaların çoğu tamamlanmış." Kitaba baktı uzunca bir süre. Ardındanda sesli bir iç çekti.
"Buraya alışmıştım biliyor musun? Çok özleyeceğim." Ben özlemeyecektim çünkü özlemeye değer bir şey yoktu. Evet yoktu. "Evimize gittiğimiz zaman burayı hatırlamayacaksın bile Jungkook. Hatta unutacaksın böyle saçma bir şey yaşadığımızı." Dedim. "Hyung ne oluyor? Sen iyi misin?" Az önce sildiğim gözlerim bu sorular sayesinde yine dolmuştu.
"Değilim Jungkook. Kral Min," Yutkunmaya çalıştım. Yaşadığım şeyler hiç normal değildi. "Kral Min evliymiş." Yarım kalan cümlemi tamamladım titreyerek. Bunlar ağır geliyordu bana. "Hyung ağlama." Benden güçlü olan kolları bedenimi sardı sıkıca. "Zaten sen ve o bir ilişki yaşayamazdınız. Bu imkansızdı. O yüzden üzülme." Gözyaşlarım omzuna bir bir düşerken "Ne yapacağım şimdi?" Dedim.
"Şu birkaç günü sessiz sakin geçir tamam mı? Hatta Kral Min'e yaklaşma. Uzak dur ondan." Aynı uyarıyı bir kez daha yapıyordu. "Biliyorum Jungkook. Biliyorum. Eğer uzak kalabilseydim şu an bunları yaşıyor olmazdım zaten."
"Onu seviyor musun?" Dedi. Kollarımı iyice doladım boynuna. Anneme sarılıyor gibiydim. Huzurlu ve güvende hissediyordum. "S-sanırım evet." Ama o benim bir şeyim değildi. Sadece onu seviyordum. İstediğimin asla olmayacağını bile bile ona kapılmıştım. "Üzülme hyung. Seni kurtaracağım bu acıdan. Hep yanında olacağım."
"Ben gitmek istiyorum." İçimden tam tersini desem bile bunu yapmalıydım. Cayır cayır yanan kalbime su dökmeliydim. "Gideceğiz hyung. Sabret sadece." Şu birkaç gün doğru düzgün odamdan çıkmazsam sorunsuz bir şekilde dönebilirdik.
Akşama kadar sarayın çeşitli yerlerinde oyalanmış ve Kral Min'den kaçıp durmuştum. Her bana baktığında kafamı başka yöne çeviriyor ya da eğiyordum. Bütün olanlar yetmiyormuş gibi bir de insanların hakkımda atıp tutması gücümü yitirmemi sağlıyordu. Her geçen dakika da çöküyordum sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Travel |Sope✔
Fiksi SejarahHoseok ve kardeşi Jungkook aradıkları kitabı bulabilmek için birçok kitapçı gezmişlerdi ancak aradıkları kitabın yarısı boştu. Tamamlanabilmesi için onların da katkıları gerekiyordu.