Yoda!

2.7K 269 1.6K
                                    

Double update yaptım, öncekini okumayı unutmayın

- -

"Louis, iyi misin?" diye sordu Bayan Howard.

Louis, tezgâhın arkasına konmuş uzun bir tabureye oturuyor ve birbirine doladığı kollarıyla dalgınca boşluğa bakıyordu. Patronunun sorusuyla kırpıştırdığı gözlerini kaldırdı ve gülümsedi.

"İyiyim. Siz nasılsınız?"

"İyiyim ama biraz durgun görünüyorsun sen sanki?"

"Sınavları düşünüyordum da," deyince, Bayan Howard anlayışla başını salladı ve omzunu pat patlayıp mutfağa geçti.

Sınavları elbette düşünüyordu. Ama Harry'nin kendisinden hoşlandığını hissettiğinden bu yana sadece onu düşünüyordu. Elinde değildi. Bu durum ona kafa karışıklığı yaşatıyordu.

Riley'le aralarında bir belirsizlik varken, Harry'nin hislerini bilerek onunla birlikte olmaya devam etmek doğru muydu ki? Ve bir yandan onu bırakmak istemeyen de kendisiydi, çünkü Harry'ye çok alışmıştı ve onunlayken kendini iyi de hissediyordu. İşte kafa karışıklığı buydu.

Hemen yargılamak istememiş ve Harry için benden hoşlanmıyor diye düşünmüştü. Ancak okuluna kadar gelmesi, onu parka götürmesi, sarıldığında kulağı altında atan hızlı kalp ritimleri ve titreyen elleri ona tam tersini anlatmaya yetiyordu. Bunlardan önce yaşanmış diğer şeyler de öyle...

Harry'nin hislerini, Liam'ın anladığı veya Meredith'in ona söylediği gibi en başta anlamamıştı. Nasıl anlayabilirdi? Algıları sadece Riley'ye yönelmişken ve bu işlerde hiç deneyimi yokken, Harry'nin hareketlerine bir kılıf uyduramamıştı ki...

Gerçi, artık Riley hakkında ne düşünmesi gerektiğini de bilemiyordu. Son davranışı Louis'nin kalbinde büyük bir kırgınlığa yol açmıştı. Riley'le olmak istiyorum diye net düşünen kendisi, artık bundan emin değildi.

Müşterilerin geldiğini görünce zihnindeki karmaşıklığı bir süreliğine rafa kaldırmayı başardı. Önlüğü cebinden kalemini ve küçük not defterini çıkardı, masaya geçti. Müşterilerin isteklerini aldı ve mutfağa yönelip siparişleri söyledi. Hazırlanan siparişleri güler yüzüyle yerine götürdü.

Bugün pazardı. Saat akşam dokuzu çeyrek geçiyordu ve hava yağmurluydu. Çıkmasına kırk beş dakika kalmıştı. Cama vuran damlalar, sokak lambaları eşliğinde parlıyordu.

Tezgâhın arkasını uzun sopalı küçük bir fırçayla silerken tezgâhın önünde biri olduğunu anlayıp başını kaldırdı. Riley'le karşılaşmayı ummadığı için, aralanan dudaklarıyla şaşkınca ona bakakaldı.

"Selam," derken, Riley'nin yüzünde bir mahcubiyet vardı.

Louis sonunda şoktan sıyrılınca, fırçayı ve küreği köşeye koyup ona döndü. "Merhaba."

"Seninle biraz konuşabilir miyim?"

Louis omuz silkti ve ellerini açıp konumunu gösterdi. "Müsaitim. Konuşabiliriz."

Riley, Louis'nin kendisiyle karşılaştığında elinin ayağına dolanmasına alışmıştı. Bu soğuk tutumla karşılaşmış olmak yaptığı hatayı ortaya çıkarıyordu.

"Seninle sohbet ederken düşüncesizce davrandığımı biliyorum. Sana soğuk davrandım ve kalbini kırdım. Hem de sen bana aylarca aşıkken... Özür dilerim, Louis. Sana hayal kırıklığı yaşatmak istemezdim."

"Önemli değil." diye mırıldanırken, sesi titremek üzere olduğu için sertçe yutkunmuş, gözlerini kaçırmaya çalışıyordu. Önemliydi, çünkü o, Louis'nin ilk aşkıydı.

True Love Or Not | Larry ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin