Painted Nails

3K 273 933
                                    

Bugün cumartesiydi. Hot Cakes patronu Bayan Howard, büyük annesinin vefat etmesi sebebiyle şehir dışına, Seattle'dan çok uzakta olmayan Kirkland'e gitmişti ve bu sebeple iş yerini de iki günlüğüne kapatmış, çalışanlarına ücretli izin vermişti.

Louis bugünü elbette 6 günlük sevgilisiyle değerlendirmek istiyordu. (Evet, ekimin son gününde çıkmaya başlamış olmaları sebebiyle kaç gündür çıkıyor olduklarını hesaplamak oldukça kolayına gelmişti - çok kısa süredir bir arada olmaları da etkiliydi tabi.) Harry de onun evine gelecek, biraz vakit geçirecek ve sonra da Harley Owners'a geçeceklerdi.

Henüz iki gün önce buluşmaları ise, elbette buna engel değildi.

"Louis, biraz sakin ol!" diye seslendi annesi, Louis'nin aceleci ve heyecanlı koşuşturması karşısında. Hava kararmıştı ama saat henüz akşam yediydi.

Louis mutfak kapısında durup, "Nasıl görünüyorum?" diye sordu endişeyle. Jay karıştırdığı çorbadan başını kaldırıp oğluna baktı. Buz mavisi bir penye, bileklerini katladığı kot pantolonu, beyaz çorapları ve bileğini saran bileklikler eşliğinde oğlunu tarz bularak gülümsedi.

"Çok iyi olmuş."

"Siyah kareli gömleğimi ve sonra da siyah kot ceketimi giyeceğim, o zaman tamamlanmış olurum herhalde."

"Bence yakışacak."

Hevesli bir nefes verip, "Çok heyecanlıyım," dedi.

"Daha önce de birlikte takılıyordunuz," dedi Jay, yemeğe dönmeden önce. "Sevgili olunca işler farklı oluyor tabi."

Tezgâha doğru ilerleyip dirseklerini yasladı ve annesinin karıştırdığı yemeğe bakarken dudaklarında ufak bir tebessüm vardı. "Beni çok iyi anlıyorsun."

"Tam bir aşk kadınıyım!" diye dalga geçti.

"Ya dalga geçme, bence gerçekten öylesin. Babama karşı hâlâ aynı hisleri beslemek nasıl bir şey meselâ?"

Jay gergince güldü. "Bilmem ki..."

"Acaba Harry'yle hislerimiz de bu kadar uzun ömürlü olur mu?" Endişeyle kaşlarını kaldırdı. "Umarım olur."

"Bunu zaman gösterir hayatım."

"Ama ben sonsuza dek sürmesini istiyorum. Çok seviyorum onu çünkü."

"Bu kısa sürede mi?"

"Evet!" dedi keyifle. Harry, onunla tanıştığı ilk günden beri kendisiyle o kadar yakından ilgilenmişti ki, öncelikle ona hayran olmuştu. Sonrası belliydi işte.

Kapı çaldığında telaşla kapıya koştu. Kapı kolunu indirip açtığında, Harry'nin açık bıraktığı saçları eşliğinde kendisine gülümsediğini fark etti. Hevesle boynuna atlayıp sıkıca ona sarılırken, Harry boştaki sağ kolunu onun ince beline sarıp, açıkta kalmış boynuna dudaklarını bastırarak öptü onu. Birkaç kez daha o kısma öpücük kondurmasıyla Louis'nin kıkırtısını duyarak, bu kısımlardan gıdıklandığını aklına keyifle not etti.

"Nasılsın?" diye sordu, ayrılmaktan hiç memnun olmayarak geriye çekilirken. Ama bir kolu onu sarmaya devam ediyordu.

"İyiyim. Sen gelince çok daha iyi oldum!" Louis'nin neşesini görünce Harry de birden enerjik hissetmeye başladı. "Sen nasılsın?"

Louis onu içeriye alıp ardından kapıyı kapattı. Harry de ayakkabılarını çıkarıp kenara koydu. "Ben de iyiyim. Ve heyecanlı." Louis'ye dönüp, "Annen evde, değil mi?" diye sordu.

"Hı-hım." Boştaki elini tuttu. "Ama merak etme. Çok anlayışlı biridir, hiç çekinmene gerek yok."

Elindeki çiçek buketini Louis'ye uzattı. "Annen için aldım. Papatya sever mi acaba? Sormadım ama nezaketen uygun olur diye düşünmüştüm."

True Love Or Not | Larry ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin