Wedding Day

1.6K 129 129
                                    

Seattle Üniversitesi'nde güvenlik görevlisi olan Stanley, temmuz sıcaklarından bunaldığı için kulübe penceresini açmış, yetmemiş bir de fanı açmıştı. Sağa sola dönen fan koyu tenine çarparken teri onu ürpertiyor ama bu, ona tatlı bir serinlik veriyordu.

Gazetesindeki çengel bulmacayı, terlemiş parmaklarında tuttuğu tükenmez kalemle çözerken, müzik çalarından açtığı Vivaldi'den Storm Extended adlı klasik parça ona eşlik ediyordu. Arada sırada kaldırdığı kaşlarıyla, orkestra şefiymiş gibi kalemini sallıyordu.

Mutlu mutlu parçayı mırıldanıyordu, çünkü ne Niall ne de onun küçük yamağı Shawn kulübeye gelip onu rahatsız ediyor, ne de aptalca kostümleriyle onu taciz ediyorlardı. Sonuçta Niall mezun olmuştu, bir alt sınıf olan Shawn da, Niall olmadığı için muhtemelen kostüm giyip kendisini rahatsız edemeyecekti. Mutluluk Stanley için bu kadar kolaydı işte!

"Hah, Niall'ı Kurtarın Günüymüş!" diye söylendi boğazdan gelen bir kıkırtıyla. "Tanrım, sana şükürler olsun!"

"Beni özlediğini biliyordum, Stan."

Stanley dehşetle pencereye baktı. Niall ve Shawn giydikleri smokin, Ray-Ban gözlük, yakalarındaki kırmızı gül eşliğinde kollarını kavuşturmuş, ona sırıtıyorlardı.

Stanley'nin elindeki gazete ve kalem yeri boyladı. Sarıya çalan gözleri irice açılırken, siyahi olduğu için pek belli olmasa da, yüzünün rengi atmıştı. Yavaşça ayağa kalktı. "S-siz... Olamaz... Sen... Mezun oldun... Sen..."

Niall iç çekti. "Ölü biri hortlamış gibi davranma, Stancim. Gördüğün gibi, dostum Shawn ve ben-" Boğazını abartıyla temizledi. "Biz, Michael Corleone'leriz. Sana geldik."

Stanley anlamaz bir yüz ifadesiyle onlara baktı. "The Godfather?"

"Aynen öyle, buyur canım?"

"Bari Al Pacino'nun adını lekelemeliyin!"

"Ah, Stanley... Sana çok şakacı biri olduğunu söylemiş miydim? Söylemedim. Çünkü değilsin. Herneyse. Seninle sohbet etmenin zevkini asla unutamayacağım. Ama şunu söylemem gerek, biz sana veda etmeye geldik. Özellikle ben."

Stanley nefesini bırakıp iri kollarını birbirine doladı ve göbeği üzerine yerleştirdi. "Nedenmiş o?"

"Üniversiteden mezun olmamın şerefine, bunu hak ettiğini düşündüm."

"The Godfather kostümüyle?"

"Evet. Sana saygımı göstermek için."

"Saygı mı? Nasıl bir saygı gösteriyorsun da, ben bu zamana kadar bunu hiç hissetmedim?"

"Stan, Stan, Stan..." Omzunu pencere kenarına yaslayıp, gözlüğünü burnu ucuna indirdi. Sırıtıyordu. "Dostum, sen her zaman fazla isyankârdın. Neşelen biraz, hadi bakalım."

"Ne istiyorsun, Niall?" diye bayık gözlerini ona dikti.

"Lütfen bana Baba, de."

"Rüyanda görürsün."

Nefesini bırakıp başını salladı. "Deneyeyim dedim, neyse."

Stanley onlara bakıp durdu. Sessizlik ve bakışmalar adamın tekrar bayık bakışlar atmasına sebep oldu. "Ne?"

"Lütfen kulübeden çık, sana sürprizimiz ve hediyemiz var."

"Siz beni salak mı sandınız? Paintball oynadığınız gün kulübemi mahvettiniz. Her yerini ben silmek zorunda kaldım! Tanrım, rektörün arabasını da boyamıştınız, acısını benden çıkarmıştı!"

"Güvenlik görevlilerinin görevi her daim çetin ve saygıdeğerdir, Stancim. Bu yüzden böylesine ağır bir imtihandasın. Hadi, gel, utanma canım, kötü bir şey yok ki."

True Love Or Not | Larry ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin