Bu bölüm düzenlenmiştir.3 Gün Sonra
Sonunda derslerine ve antrenmanlarına dönebilmişti Jimin. Bu 3 gün boyunca Jungkook ile her zamanki gibiydiler, birbirlerine sataşmadan durmamışlardı. Jungkook yanına gelerek onu simir ediyor ve can sıkıntısını unutturuyordu. Gerçi odasına yaptığı ziyaretler Jimin'in ona eline geçen ilk şeyi fırlatmasıyla sona eriyordu ama ortak salonda oturup büyücü santrancı oynayarak da keyifli vakit geçiriyorlardı.
Diğer arkadaşları da geliyordu tabii ki, hele Taehyung ve Hoseok neredeyse her gün yanında bitiyordu. Şikayet etmiyordu elbette, ikisi Jungkook ile ilgili imalar yapmadığı sürece.
Ben bu çocuğu hiç böyle görmemiştim Jimin sana pek bir ilgili.
Hoseok haklı kardeşim, kızın sana vermesi için ona ulaştırdığı kutuyu da vermemişti hatırlasana.
Biri lafını bitirince sözleşmiş gibi diğeri sözü devralıyor ve Jimin'i hem utandırıyor hem sinirlendiriyordu. Ya Jungkook'un sevgilisi falan varsa? Kulağına gitse hiç hoş olmayan şeyler yaşanırdı şüphesiz. Bunlar aklına geldiğinde kalbine çöreklenen yakıcı hissi görmezden gelip ikisini de bu konu hakkında bir daha konuşurlarsa kapı dışarı etmekle tehdit ederek başından savmıştı.
Dinlendiği süre boyunca kaçırdığı derslerine çalışmış ve biraz yoluna koymuştu, düşündüğü kadar zorlanmıyordu zaten ve Jungkook'unonun için tuttuğu notlar çok yardımcı olmuştu ama, Jimin'in tek korktuğu maçlardı. Önceden tatil yapmak işine gelirdi ama artık arayıcı olmuştu ve herkesin onun hakkında beslediği umutları yıkmamak adına çok çalışması gerektiğinden bir an önce çalışmalara dönmek için gün saymıştı ve şimdi Quidditch sahasında durmuş gülümseyen gözlerle etrafı izliyordu.
Öğrencilerin maçları izlemesi için binalarının renkleriyle bezenmiş kuleler görkemli bir şekilde uzanıyordu önünde. Arayıcı olmasının üzerinden geçen 2 hafta içinde Jungkook ve Slytherin takımı ile yaptığı maçları saymazsa ilk kez bu kadar detaylı izliyordu sahayı. Tutucuların koruduğu 6 çember, oyuncuların düşüşlerini yavaşlatmak için zemine serpilen kumlar sanki ilk kez görüyor gibiydi hepsini. Bakmakla görmek arasında çok fark olduğunu söylerlerdi hep, Jimin bugün sahayı ilk kez görmüştü.
Takım arkadaşlarıyla arasına giren 4 günlük antrenman eksikliğini gidermek amacıyla derslerden bulduğu boş zamanlarda çalışmaya gelmişti sonunda. Uçuşunu biraz daha geliştirmek için süpürgesinde dengede dururken sağ ayağını sertçe yere vurdu ve saniyesinde havalanarak sahanın etrafında uçmaya başladı. Saçlarını dağıtan rüzgarı ve gökyüzünde özgür olma hissini her zaman seviyordu Jimin.
Süpürgesiyle alçalıp yükselerek daireler çiziyor ve sahanın her yerini aklına kazımaya çalışıyordu. Böylece maçlar sırasında Snitch'i gördüğünde aşina olduğu yerlerde daha iyi pike-hedefe dik olarak dalışa geçmek- yapabilirdi. Jimin kendini bulmuş gibi sahanın etrafında dönerken onu izleyen Jungkook'tan habersizdi. Uzun olan çocuk gözlerini karşısındaki bedenden alamıyor ve sürekli gülümsüyordu, Jimin'in çok iyi bir arayıcı olacağını başından beri biliyordu. Herkesin aksine onunla rekabet etmek için inadına gitmemişti, inatlaşıp kabul etmesini sağlamıştı çünkü gerçekten yetenekliydi ve Jimin'e kalsa asla arayıcı olmayı düşünmez ve yeteneği harcanırdı.
Bunları düşünürken Jimin uçuşu bitirdi ve ayaklarını zemine sağlamca basarak süpürgesinden indi. Rüzgarda dağılan saçlarını düzeltirken elindeki süpürgesini diğerlerinin yanına bıraktığında anca fark edebildi Jungkook'u.
Aniden karşısında beliren bedenle irkildiğinde Jungkook dudağının yanını kaşımıştı. İşte yine gülüyordu ve bunu gizlemeyi alışkanlık haline getirmişti belli ki. Oysa güldüğünde öne çıkan tavşan dişleri ve minik gamzesi gizlenemeyecek kadar kusursuzdu. Adımlarını yavaşlattığı sırada düşündükleri yüzünden kendine kızarken elini kaldırarak selam verdi Jungkook'a.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obliviate | Jikook
FantasyKahkaha atmaya başladı Jimin, ama Jungkook'un yanındaki kahkahalarının aksine mutluluktan epey uzaktı. "Bu kadar komik olan ne biliyor musun? O zamanda seni sevecek kadar aptalmışım, benden anılarımı aldığın zaman da seni sevecek kadar aptaldım." *O...