Bu bölüm düzenlenmiştir.
"Jungkook o elindekini hemen yerine bırak ve hazırlan!" Saat akşam 8'i henüz geçtiği sıralarda başkanlar ortak salonunda bir koşuşturma hakimdi.
Jimin giydiği beyaz takımın içinde görüntüsünün aksine sert bir şekilde sevgilisini azarlandığında Jungkook elindeki iksir kitabını usulca masaya koydu, itiraz etmek için kafasını kaldırdığında Jimin'in görünüşü karşısında bir an için kalbinin teklediğini hissetti. "Jim, gerçekten harika olmuşsun...Ne giysem güzel durmaz bende, en iyisi gelmey-" Jimin gevezelik yapmasını engellemek için sağ elini havaya kaldırıp susmasını sağladı.
"Jeon, seni oradan uçurmamı istemiyorsan kalkmak için bir dakikan var." Jungkook bir an için tedirgin oldu, sevgilisinin bunu yapabileceğinden emindi bu yüzden anında ayağa kalktı ve odaya girip yatağın üzerindeki takımı giymeye başladı.
Jimin arkasından gülerek kafasını sallarken sevgilisinin asla büyümeyeceğini düşünüyordu. Saniyeler sonra Dahyun yanına gelmişti. Giydiği açık kahve elbisesine ek olarak yeni boyattığı simsiyah saçlarını bol bir şekilde örmüştü. Jimin yanağını sıktığında kıkırdadı ve başıyla odayı işaret etti. "Sevgilin tam bir şapşal biliyorsun değil mi? Ve siz çok yakışıyorsunuz."
Jimin gülerek "Teşekkür ederim Dahyun. Umarım sende senin için en iyisini bulursun." dediğinde Dahyun omuz silkti. Hayatında birini istediğinden pek emin değildi. Jimin iki dakika sonra konuşan ikilinin yanına gelen Jungkook'u dikkatle inceledi. Sevgilisi saçını boyamayı pek sevmezdi Jimin'in tabiriyle siyah ve kahverengi dışında bir renk bildiği söylenemezdi yani.
Şimdi siyah takım elbisesiyle uyumlu siyah saçlarına baktı Jimin, nefes kesici görünüyordu. Ikili birbirine bakarken Dahyun imalı bir şekilde gülümsedi. Yanlarından ayrılarak ortak salondan çıktığında Jungkook saniyesinde elini sevgilisinin beline sarıp kendine çekti.
Jimin bir elini ensesine atıp diğerini tam göğsünün üzerine koyduğunda ışıldayan gözlerle birbirlerine bakıyorlardı. Jungkook ufak bir öpücük bıraktı sevgilisinin dudaklarına, "Tam şu an zaman dursa...seninle sonsuza kadar böyle kalabilirim Jimin. O yüzden diyorum ki baloyu gitmeyelim. Saat kulesi-" Jimin parmaklarıyla hafifçe dudaklarına doğru vurdu, gözlerini devirdi ve sevgilisinin kollarından çıkarak elini tuttu. Ortak salondan çıkarırken "Ne güzel romantik bir an yaşadığımızı düşünüyorum sonra pat diye balodan kaçmaya çalışıyorsun vazgeç artık Jeon oraya gidiyoruz." Jimin arkası dönük olsa da Jungkook'un surat astığını hissediyordu.
Mavi alevlerle aydınlatılmış koridorları teker teker geçtiler. Bu yıl balo ortak salonda yapılmayacaktı. Hogwarts'ın güneyinde kalan bir araziyi uygun şekle getirmişlerdi. Başta nasıl olacağından endişe etmişti Jimin ancak bu sabah gidip baktığında hayran kalmıştı üstelik gece bile değildi.
Şimdi ikisi büyük kapıda onları bekleyen arkadaşlarına katılmıştı. Kim Taehyung her zaman olduğu gibi ikisine sataşırken Seokjin'in onu izlediğinden habersizdi. "Nasıl oluyor da her seferinde en son siz geliyorsunuz?"
Yoongi "Onları rahat bırak Tae, güven bana baş edemezsin." dediğinde arkadaşı cevap veremeden Profesör McGonagall'ın sesini duydular. "Sevgili öğrenciler Bay Park ve Bay Jeon'u almam gerekiyor. Sizde balo alanına geçebilirsiniz, şimdiden iyi eğlenceler."
Diğerleri sağa yöneldiğinde Profesör eliyle beni takip edin işareti yaparak sol tarafa yürümüştü. Jimin ve Jungkook arkasından yürürken diğer şampiyonların olduğu yere geldiler. Wonho Changkyun ile gelmişti, Jaebeom denen çocuğun yanında Hogwarts öğrencisi Yongsun vardı.
Jeon Jiwoo arkadaşı Jinseok ile, Jennie Kim Jimin'in Ravenclaw binasından arkadaşı Jongin ile gelmişti. Jimin ikisine gözlerini büyüterek bakarken Jongin dudaklarını oynatarak sadece arkadaşım dediğinde Jimin kafasını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obliviate | Jikook
FantasyKahkaha atmaya başladı Jimin, ama Jungkook'un yanındaki kahkahalarının aksine mutluluktan epey uzaktı. "Bu kadar komik olan ne biliyor musun? O zamanda seni sevecek kadar aptalmışım, benden anılarımı aldığın zaman da seni sevecek kadar aptaldım." *O...