can yakan isim

154 10 0
                                    

Küçücük ellerinin aksine kocaman bir gülümsemeyle göğe bakıyordu küçük bedeni. Öyle bir gülümsüyordu ki, gülüşü yerlerdeki karları eritip kuşlara şarkı söyletebilecek kadar güzeldi. Güneş diye bir kavram olmasaydı eğer, onun gülüşüne yine de güneş gibi derdim ben. Kocaman ağaçların arasından yüzüme vuran hafif ve ılık rüzgar ile ben de gülümsemiştim. Küçük bedenindeki beyaz elbise rüzgar ile hareket etmişti. Ne zaman kar yağdığını bilmesem de şimdi o karların eriyor olması hoşuma gitmişti. Soğuk değildi. Nasıl olurdu ki zaten o kocaman gülümse hala etrafı aydınlatırken. Dizimdeki yırtık kaybolmuştu. Tekrar o küçük bedene baktığımda gülüşünün bana döndüğünü gördüm. Yavaş adımlarla yanına gidip onunla beraber baktığı göğe baktım. 

' Bu elbise sana çok yakışıyor. '

'' Biliyorum. En sevdiğim renk beyaz benim. ''

' Ne zaman kar yağdı? '

'' Sen gittikten sonra yağmaya başladı. Tekrar geleceğini düşünmemiştim. ''

'Benim elimde olan bir şey değil ufaklık. Uçurtmanı mı bekliyorsun hala? '

'' Evet. Bak şu giden bulut benim uçurtmamı görmüş. Çok yakındaymış hem o a beni arıyormuş biliyor musun? ''

' Yaa öyle mi? Eminim o da senden ayrıldığı için çok üzülmüştür.'

'' Benimle biraz daha beklemek ister misin? ''

' Tabii neden olmasın '

Yere oturup göğe bakmaya devam ettik. 

'' Bu sefer uslu bir kız olacağım. Seni ağlatmayacağım merak etme. ''

' Öyle mi? Bunun için teşekkür ederim o zaman.'

'' Benimle biraz daha oturur musun? Sonra gitmene izin vereceğim.''

' Peki. Ne kadar istersen kalabilirim. '

Küçük bedeni göğe doğru döndüğünde ben de onun rüzgarda uçuşan saç tellerine bakıyordum. Bir süre sonra bana dönüp gülümsediğinde gözlerimi açmıştım. Karanlık odamın tavanı ile buluşan gözlerim neden bilmem huzur doluydu. Yan dönüp tekrar uyumaya devam etmiştim. Sabah alarm çalmadan uyandığımda nedensiz bir şekilde mutluydum. Kısa bir duşun ardından dolabımdan çıkarttığım koyu mavi kot, gri sweat, siyah hırka ve çoraplarımı giyip çantamı düzenledim. Her şeyin tamam olduğunu görünce odamdan çıktım. Annem ve babam mutfakta kahvaltı ediyorlardı. Odamdan çıkmadan masamın üzerinden aldığım anahtarı babamın çantasının yanına koyduktan sonra kendi sandalyeme oturdum. Annem bana gülümseyip çay doldurmuştu. Onlarla birlikte kahvaltı yaptıktan sonra, son yudum çayımı da ayakta içip mutfaktan çıkmıştım. Ardından geri dönüp annemi yanağından öpmüş sonra tekrar mutfaktan çıkmıştım. Kabanımı ve botlarımı giydikten sonra çantamı tek omzuma asıp evden çıktım. Yolda sessizce yürürken kafama yediğim kar topu ile kafamı çevirmiştim ki bir kar topunu da tam yüzümün ortasına yemiştim. 

' BARIŞ! Eceline mi susadın? '

Başını sallayıp tekrar kar topu yaparken ben de ona doğru yürüyordum. Sırtıma atılan kar topları ile arkamı döndüm. Doruk, Hazan ve Mira bana gülerek bakıyorlardı. Yağmur ise bir ağaca yaslanmış bize bakıyordu. Ona baktığımı fark edince ellerini masumum der gibi kaldırmıştı. Ardından küçük çaplı kar topu savaşımız başlamıştı. Hepimiz yağmurun üzerine yürüyüp onu yakalamış ve kara yatırmıştık. Geç kalmamak için oyunu sonlandırıp okula doğru yürümeye başlamıştık. Kendi aramızda konuşurken karşımıza çıkanlar ile hepimizin yüzü düşmüştü. Okul bahçesine girene kadar konuşmamıştık. 

GECEYE DOKUNMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin