Başıyla bir bin işareti yaptığında arabanın Mercedes olması şaşırtmıştı, bir soyguncu ve Mercedes? Ne kadardı bunlar? 300 bin civarlarındaydı yanılmıyorsam... Eğer öldürülmezsem -umarım- polise ifade vereceğimi kendime hatırlatmaya devam ediyor ve karşımdaki iri cüsseli adamın her ayrıntısını ezberlemeyi deniyordum. Arabaya bindiğimde elinde 10 inç bir tablet tutan, kalem etek giymiş ve bacaklarını üst üste atmış -eteği tabii ki dizinin bir buçuk karış üzerinde çıkmıştı- sarışın ve güzel bir kadın duruyordu. Gömlek düğmelerini o kadar açmış ve gömleği o kadar dardı ki dekolteden ziyade içine sığmak için birkaç düğmeyi açık bırakmış gibi duruyordu.Onu bir sapık gibi süzmemin kabalık olduğunu düşünüp önüme dönerken, beynim avaz avaz 'Kaçırılıyorsun! Ahlak kurallarının canı cehenneme!" diye bağırıyordu.
"Beni nereye götürüyorsunuz?" diye sorduğumda orada yokmuşum gibi davranmaya devam etti. Bu sırada araba hareket etmeye başladı. Dışarıyı izle John, böylece nereye gittiğini öğrenirsin. Ayrıca sonrasında ifadende de kullanırsın. İşin kötü yanı Londra çok değişmişti, nereye gittiğimizi anlayamıyordum.
"Demek esmer seviyorsunuz Bay Watson." derken yüzüme bakmamaya ve tabletiyle uğraşmaya devam etti. Arabaya binmemi söyleyen adam -kendisi de şofördü o an- dikiz aynasından alaycı bir sırıtış yollayıp "Söylemiştim,adam kesinlikle gey."dedi "beni gözlerini kırpmadan süzdü, esmer seviyorsan uyarayım dostum, ben siyahiyim." O anlamda değildiiii! Diye cığırmak üzereyken adamın tok sesli kahkahası apışıp kalmama sebep oldu. Dışarıyı izle John. Dışarı... Belki ifadeni vereceğin zaman keşif yaptırırlar. Eğer ifade verebileceksen...
Şehrin kalabalığından uzaklaşmıştık, binalar azalmıştı. Burası da neresiydi? Ne ara buraya gelmiştik? "Neredeyiz?" diye sordum. Sarışın kadın tepki vermedi, sadece telefonunu çıkardı. "Doktor Watson burada." dedi. Kimle konuşuyorlardı? Ah, John nasıl bir belaya bulaştın sen? Keşke öylesine bir soygun olsaydı.
Şoför dikiz aynasından kadına bakmaya devam etti. Kadın telefonu kapayıp bana soğuk bir gülümseme gönderdi. "Beni takip edin Doktor." dedi. Tabletini kapayıp kılıfı avucunda sıkıca tutarken kapıyı açarak indi. Ben de peşinden indim ve hemen etrafımda tam bir tur dönerek nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Etraf çok.. terk edilmiş duruyordu. Karşıda gri kasvetli ve en az 20 yıllık bir bina -üretim tesisi, sahi neydi bu?- duruyordu. Sarışın kadın eteğini ucundan tutup düzelmesi için aşağı indirdi. Duruşunu dikleştirdi, "Doktor Watson, sizi bekliyorlar." dedi topuklarının üzerinde dönüp binaya doğru yürüdü. Hızlı adımlarla ona yetişmeyi denedim. "Kim bekliyor? Adımı nereden biliyorsunuz?" kadın bana doğru bir 'hah,' bakışı attı. Boyunun -topuklu giymese dahi- benden uzun olması bunu daha çok aşağılayıcı kılıyordu. Daha çok soru sormak istiyordum ama cevaplamayacağı aşikardı. Bu yüzden sustum.
Binanın içine girdiğimizde düşündüğüm kadar terk edilmişti. Birkaç adım attıktan sonra -ve geniş bir alana girdiğimizde- karşımda sırtı bana dönük, gri takım elbiseli oldukça uzun ve zayıf bir adam duruyordu.
Sarışın kadın "Efendim, Doktor Watson." diye beni adama takdim ettikten sonra adam arkasını döndü. Sherlock'un erkek kardeşiydi. Hah, neden şaşırıyordum ki? Aşağılayıcı bir bakışla beni süzdü. Ve iğrenmiş gibi ağzını bükerek konuşmaya başladı. "Demek küçük kardeşimin yeni ev arkadaşı sizsiniz." Birkaç adım atarak bana yaklaştı. Elinin tersiyle kadını yolladıktan sonra karşımda durdu. "Doktor. John. Watson." adımı vurgulayarak söylerken boyunun getirdiği avantajla bana tepeden bakmayı sürdürdü.
Başımı ve duruşumu dikleştirerek gözlerimi üzerine diktim. "Resmi olarak tanıştığımızı sanmıyorum. Ben Mycroft Holmes." tabii ki tokalaşmak için elini uzatmamıştı. Holmes ailesi nezaket kurallarını pek bilmiyordu sanırım. "Kardeşimin kredi kartını kullandığınıza göre nakite fazlasıyla sıkışıksınız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Toz ve Duman
FanficBaşından itibaren değişik bir kurgu,farklı şekilde gelişen olaylar... JohnLock fanfiction...